Başında oyn olan 20 kelime var. Oyn ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde oyn olan kelimeler listesine ya da sonu oyn ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında oyn bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
OYNATILMAK
OYNATILMA, OYNATIMCI
OYNAKLIK, OYNANMAK, OYNAŞLIK, OYNAŞMAK, OYNATMAK
OYNAKÇA, OYNAMAK, OYNANIŞ, OYNANMA, OYNAŞMA, OYNATIM, OYNATIŞ, OYNATMA, OYNAYIŞ
OYNAMA
OYNAK, OYNAŞ
N O Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ON, OY, YO
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OYNATILMAK
-
-
[nsz]
Oynatma işine konu olmak
- "Biri gelir bakarsa taşı eski hâlinde bulmalıdır, oynatıldığı belli olmamalıdır." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Oynatma işine konu olmak
- OYNATIMCI
-
-
[isim]
Oynatım işiyle uğraşan kimse
-
[isim]
Oynatım işiyle uğraşan kimse
- OYNATILMA
-
-
[isim]
Oynatılmak işi
-
[isim]
Oynatılmak işi
- OYNANMAK
-
-
[nsz]
Oynama işine konu olmak
- "O gece orada ne oynanacağına bakmadan içeri daldılar." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Herhangi biri oynamak
-
[nsz]
Oynama işine konu olmak
- OYNAŞMAK
-
-
[nsz]
Birbiriyle oynamak
- "Kardeşleri ile oynaşıyor, güreşiyor ve onları yeniyordu." (Ahmet Hikmet)
-
Âşıktaşlık etmek
- "Bu anlarda, en güzel bildiği birisiyle oynaşmak bile zevksizdir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Birbiriyle oynamak
- OYNATMAK
-
-
[-i]
Oynamasını sağlamak
- "Bir curcuna havası söyledi ve salondakilerin hepsini oynattı." (Peyami Safa)
-
Kımıldamasına yol açmak
- "Elindeki kamçıyı oynatarak güneş altında yanan ovalarda gözlerini gezdirdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[nsz]
Herhangi bir canlıya istenilen hareketleri yaptırmak
- "Ayı oynatmak."
-
[nsz]
Bir araç, gereç kullanmak
- "Akıllı bir adam mermer üzerinde keser oynatır mı?" (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Aklını yitirmek
- "Sizinle iki gün daha çalışsam aklımı oynatabilirim." (Falih Rıfkı Atay)
-
Korkutmak, heyecanlandırmak
- "Yüreğimi oynattın."
-
Herhangi bir ödevi yerine getirmeyerek karşı tarafı düzenle oyalamak
- "Borçlu alacaklıyı iki aydır oynatıyor."
-
[nsz]
Sahneye koymak
- "Bu ramazan geceleri Karagöz oynatacağız." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Oynamasını sağlamak
- OYNAŞLIK
-
-
[isim]
Oynaşın işi veya mesleği
- "Para ile gart garılara oynaşlık ediyormuşsun, diye arsız arsız sırıtmıştı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Oynaşın işi veya mesleği
- OYNAKLIK
-
-
[isim]
Oynak olma durumu
-
Oynakça davranış
- "Kadınlarında ne bir oynaklık, erkeklerinde ne bir haşarılık." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Oynak olma durumu
- OYNATMA
-
-
[isim]
Oynatmak işi
- "Acemiliğimi görünce beni atlamaya, oynatmaya kalktılar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Oynatmak işi
- OYNATIŞ
-
-
[isim]
Oynatma işi veya biçimi
-
[isim]
Oynatma işi veya biçimi
- OYNAŞMA
-
-
[isim]
Oynaşmak işi
-
[isim]
Oynaşmak işi
- OYNAKÇA
-
-
[sıfat]
Oynak
- "Oynakça davranış."
-
[zarf]
Oynak olarak
- "Oynakça davranıyor."
-
[sıfat]
Oynak
- OYNAYIŞ
-
-
[isim]
Oynama işi veya biçimi
-
[isim]
Oynama işi veya biçimi
- OYNANMA
-
-
[isim]
Oynanmak işi
-
[isim]
Oynanmak işi
- OYNATIM
-
-
[isim]
Oynatma işi
-
Sinema endüstrisinin, filmlerin seyircilere gösterilmesi işiyle uğraşan kolu
-
[isim]
Oynatma işi
- OYNAMAK
-
-
[nsz]
Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
- "Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek
- "Babalar çocuklarının yanında rakı içer, kumar oynarsa çocuklar da ayyaş ... olurlar." (Burhan Felek)
-
Kımıldamak, hareket etmek
-
[-le]
Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak
-
Bir film, oyun vb.nde rol almak
- "Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Film gösterilmek
- "Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?"
-
Tiyatro eseri sahneye konmak
- "Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek
- "Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim." (Peyami Safa)
-
İnsan gerekli görevini yapacak hareketten yoksun olmak
- "Hastanın bacağı oynamıyor."
-
Sarsılmak, yeri değişmek
- "Depremde yapı oynadı."
-
Sporla ilgili çalışmalara katılmak
- "Tenis oynamak."
-
Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak
- "Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti." (Refik Halit Karay)
-
Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak
- "Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla." (Necati Cumalı)
-
Değişiklik göstermek
- "Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar."
-
[-le]
Tehlikeye düşürmek
- "Benim sağlığımla oynama."
-
Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek
-
[-le]
Rastgele yön vermek, aldatmak
- "Talih bizimle oynuyor."
-
[-le]
Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak
- "Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?"
-
Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak
-
[nsz]
Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
- OYNANIŞ
-
-
[isim]
Oynanma işi veya biçimi
-
[isim]
Oynanma işi veya biçimi
- OYNAMA
-
-
[isim]
Oynamak işi
-
[isim]
Oynamak işi
- OYNAK
-
-
[sıfat]
Kımıldayan, yerinde sağlam durmayan, hareketli
- "Boğaz'ın oynak ve çırpıntılı sularına açıldı mı, korkuya benzer bir ürperti geçirilir." (Samiha Ayverdi)
-
Hareket, canlılık veren
- "Zeybek oynak bir müziktir."
-
Değişken, kararsız
- "Altın fiyatları oynak."
-
Davranışları ağırbaşlı olmayan (kadın veya kız)
- "Bu, otuz yaşlarında çenebaz ve oynak bir duldu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bükülüp doğrulmaya elverişli olan (eklem)
- "Bütün vücudunda, damarlarında, kemiklerinin oynak yerlerinde, etlerinde bir sızı, bir gevşeklik..." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Kımıldayan, yerinde sağlam durmayan, hareketli
- OYNAŞ
-
-
[isim]
Aralarında toplumca hoş karşılanmayan ilişkiler bulunan kadın veya erkekten her biri
- "Bu da öğretmen gibi; gözü işte, aklı oynaşta!" (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Aralarında toplumca hoş karşılanmayan ilişkiler bulunan kadın veya erkekten her biri