Başında nişan olan 19 kelime var. Nişan ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde nişan olan kelimeler listesine ya da sonu nişan ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında nişan bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
NİŞANLAYABİLMEK, NİŞANLAYIVERMEK
NİŞANLAYABİLME, NİŞANLAYIVERME
NİŞANLANMAK
NİŞANCILIK, NİŞANLAMAK, NİŞANLANIŞ, NİŞANLANMA, NİŞANLILIK
NİŞANLAMA
NİŞANGAH, NİŞANGEÇ, NİŞANLIK, NİŞANSIZ
NİŞANCI, NİŞANLI
NİŞANE
NİŞAN
A N N İ Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
NİŞAN
4 Harfli Kelimeler
İNAN, İNŞA, NAŞİ
3 Harfli Kelimeler
ANİ, NAN, NİŞ, ŞAN, ŞİA
2 Harfli Kelimeler
AN, AŞ, İN, İŞ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NİŞANLAYABİLMEK
- ...
- NİŞANLAYIVERMEK
- ...
- NİŞANLAYABİLME
- ...
- NİŞANLAYIVERME
- ...
- NİŞANLANMAK
-
-
[nsz]
Nişanlı duruma gelmek, adaklanmak
-
Evlenmeye söz verme belirtisi olarak nişan yüzüğü takmak
- "Bu, bizim nişanlandığımız gündür." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Nişanlı duruma gelmek, adaklanmak
- NİŞANLANIŞ
-
-
[isim]
Nişanlanma işi veya biçimi
-
[isim]
Nişanlanma işi veya biçimi
- NİŞANLILIK
-
-
[isim]
Nişanlı olma durumu, yavukluluk
- "Dayımla yengem, bu ağzı süt kokan masum kızın birkaç saat içinde nişanlılığını haber alınca şaşırdılar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Nişanlı olma durumu, yavukluluk
- NİŞANLAMAK
-
-
[-i]
Bir çiftin evlenme işinin kararlaştığına belirti olarak parmaklarına yüzük takmak, yavuklamak
- "Ali Ağanın kızını yarı yalvarma, yarı yıldırma ile bana nişanlayıvermişlerdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir hedefi vurmak için silah, taş vb.ne belli bir doğrultu vermek
-
Bir şeyin yerini belirtmek, işaretlemek, nişan koymak
-
[-i]
Bir çiftin evlenme işinin kararlaştığına belirti olarak parmaklarına yüzük takmak, yavuklamak
- NİŞANLANMA
-
-
[isim]
Nişanlanmak işi
-
Bir erkekle bir kadının ileride birbirleriyle evlenmek için yaptıkları sözleşme
-
[isim]
Nişanlanmak işi
- NİŞANCILIK
-
-
[isim]
Nişancı olma durumu
-
[isim]
Nişancı olma durumu
- NİŞANLAMA
-
-
[isim]
Nişanlamak işi
-
[isim]
Nişanlamak işi
- NİŞANSIZ
-
-
[sıfat]
Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olmayan
- "Ve bütün seferden bize yine ve yalnız bir Türk çocuğunun isimsiz, nişansız mezarından başka bir şey kalmadı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olmayan
- NİŞANLIK
-
-
[sıfat]
Nişan için
- "Nişanlık terlik."
-
[isim]
Belirti, işaret
- "Yolun başına bir nişanlık koy da kaybolmayalım."
-
[sıfat]
Nişan için
- NİŞANGAH
- ...
- NİŞANGEÇ
-
-
[isim]
Düzeltilmiş bir ağaç parçasının kenarına değişik aralıklarda paralel çizgiler çizmek için marangozlukta kullanılan el aracı
-
[isim]
Düzeltilmiş bir ağaç parçasının kenarına değişik aralıklarda paralel çizgiler çizmek için marangozlukta kullanılan el aracı
- NİŞANCI
-
-
[sıfat]
Attığı kurşun, taş vb. ile hedefi vurmakta ustalık kazanmış olan
-
[isim]
Padişah divanı üyesi olan, antlaşma, berat, menşur, name ve fermanların başına tuğra çeken görevli, tevkici, tuğrakeş
-
[sıfat]
Attığı kurşun, taş vb. ile hedefi vurmakta ustalık kazanmış olan
- NİŞANLI
-
-
[isim]
Evlenmek için söz verip yüzük takmış olan kimse, adaklı
- "Bir gün nişanlınız size koyu al renkli karanfiller gönderecektir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olan kimse
-
[isim]
Evlenmek için söz verip yüzük takmış olan kimse, adaklı
- NİŞANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ateşli silahlarda hedefin uzaklığına ve bulunduğu yerin yüksekliğine göre namluya gereken yükseliş açısını veren, silahı bu hedefe doğrultmaya yarayan alet
-
Hedef
-
Eser, iz, belirti
- "Toprak üzerinden nişaneleri kaldırmak ilim karşısında maziyi unutturmaz." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Ateşli silahlarda hedefin uzaklığına ve bulunduğu yerin yüksekliğine göre namluya gereken yükseliş açısını veren, silahı bu hedefe doğrultmaya yarayan alet
- NİŞAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İşaret, iz, belirti, alamet
- "Tabancasını kılıfından çıkarmış ve nişan almak üzereydi." (Aka Gündüz)
- "Dönüşte yolumuzu şaşırmamak için şu çifte kavakları nişan koymuştuk."
- "Birkaç gün sonra akrabalarımıza bir davet vereceğiz. Nişan takacağız." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Şimdilik nişan yapacaklarmış."
-
Nişanlanma sırasında yapılan tören
- "Bizi nişana çağırdılar."
- "Doktor, Türk ordusunda çalıştığını, üniformamızı taşıdığını, nişan aldığını, övünerek anlattı." (Refik Halit Karay)
-
Evlenmek üzere birbirine söz verme, nişanlanma
- "Nişanı bozmuşlar."
-
Kurşun, taş vb. ile vurulmak istenen hedef
-
Hedefi vurmak için silah, ok vb.ne gerekli doğrultuyu verme
-
Devlet nişanı
-
[isim]
İşaret, iz, belirti, alamet