Sonunda mek olan 6 harfli 97 kelime var. MEK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde mek olan kelimeler listesine ya da başında mek olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E K M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KEM

2 Harfli Kelimeler

EK, EM, KE, ME

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SİNMEK

  1. [nsz] Kendini göstermemek için büzülmek, saklanmak, pusmak
    • "Salonda bulunan yirmiyi aşkın insan ürkmüş, sinmişti." (Tarık Buğra)
  2. Korku, yılgınlık vb. sebeplerle konuşmamak, hareket etmemek veya tepki göstermemek
    • "Artık Emine'nin takdirine, maskaralıklarına mukabele etmiyor, bir köşeye siniyor, düşünüyordu." (Halide Edip Adıvar)
  3. [-e] Hiç çıkmayacak veya güç çıkacak biçimde işlemek, nüfuz etmek
  4. Huy, alışkanlık vb. iyice yerleşmek
    • "Doktorun bütün ömrüne sinecek bir çirkin dedikodu başlayacak." (Memduh Şevket Esendal)

YÜZMEK

  1. [nsz] Kol, bacak, yüzgeç vb. organların özel hareketleriyle su yüzeyinde veya su içinde ilerlemek, durmak
    • "Yüzmek bilmediği için on dakika içinde boğulmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yüzme sporu yapmak
  3. Bir sıvının yüzeyinde batmadan durmak
    • "Tahta suda yüzer."
  4. Herhangi bir durumun en aşırı derecesinde olmak
    • "Hiçbir kaygının gölgelemediği bir saadet içinde yüzmektedir." (Haldun Taner)
  5. Dalgalanmak
    • "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." (Mehmet Akif Ersoy)
  6. Herhangi bir şeyle üzeri kaplanmak, bir şeye bulanmak
    • "Kitaplar toz içinde yüzüyor. Ev pislik içinde yüzüyor."

ÇEKMEK

  1. [-i] Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek
    • "Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Ben şimdi boya mı düşünüyorum? Çek arabanı şuradan diyecektim, diyemedim." (Orhan Veli Kanık)
    • "Bu laf anlamaz ustadan çekeceğin var."
    • "Beni tiyatrodan çekip alırken alıştığım yaşayışın giderlerini karşılayıp karşılayamayacağını sonradan anladım." (Necati Cumalı)
  2. Taşıtı bir yere bırakmak, koymak
  3. Germek
    • "İpi çekmek."
  4. İçine almak, emmek
  5. Bir yerden başka bir yere taşımak
    • "Ekini tarladan çekmek."
  6. Bir amaçla ortadan kaldırmak
    • "Piyasadaki parayı çekmek."
  7. Solukla içine almak
    • "Beş defa yutkunup üç defa burnunu çektikten sonra anlattı." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  8. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak
    • "Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi." (Tarık Buğra)
  9. Atmak, vurmak
    • "Dayak çekmek. Şut çekmek."
  10. Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak
  11. Güç durumlara dayanmak, katlanmak
    • "Yalnız bende meçhul bir hastalık vardı. Sekiz yaşından beri çekiyordum." (Peyami Safa)
  12. [-i] Yüklenmek, üzerine almak, etkisi altında bulunmak
    • "Onun bütün masraflarını ben çekiyorum."
    • "Senin yüzünden bir hâl olursa azabını ömrün boyunca çekersin, ağabey..." (Haldun Taner)
  13. Tartıda ağırlığı olmak
    • "Tartsaydınız kırk, kırk beş kilodan fazla çekmezdi." (Peyami Safa)
  14. Döşemek
    • "Kablo çekmek."
  15. Herhangi bir engel kurmak
    • "Derenin kış yaz kurumayan suları böğürtlen fidanlarını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu çit çekmiş." (Refik Halit Karay)
  16. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak
    • "Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim, diye bekleşiyorlar." (Sait Faik Abasıyanık)
  17. İmbik yardımı ile elde etmek
    • "İspirto çekmek. Gül yağı çekmek."
  18. Çizgi durumunda uzatmak
    • "Kirpiğine sürme çek / Kına yak parmağına." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
  19. Aynısını yazmak veya çizmek
    • "Yazıyı temize çekmek. Kopya çekmek."
  20. Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak
    • "Bardak çekmek."
  21. Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak
  22. Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek
    • "Fotoğraf çekmek. Film çekmek."
  23. Taşıma gücü olmak
    • "Bu araba 500 kilodan çok yük çekmez."
  24. Öğütmek
    • "Kahve çekmek."
  25. Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak
  26. Dikkat, ilgi vb.ni üzerine toplamak
    • "Bu kadın iyi terzi elinden çıkmış koyu renk elbiseleri içinde biçimli vücuduyla az sonra dikkati çeker." (Refik Halit Karay)
  27. Hoşa gitmek, sarmak
  28. Kaçan ilmeği örmek
    • "Çorap çekmek."
  29. Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak
    • "Beni lokantasına götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti." (Halide Edip Adıvar)
  30. Bir duyguyu içinde yaşatmak
    • "Ona yanıyorum, onun hasretini çekiyorum." (Refik Halit Karay)
  31. Yürütmek, sürmek
    • "Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın." (Yahya Kemal Beyatlı)
  32. [-e] Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek
    • "Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur." (Tarık Buğra)
  33. Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak
    • "Sorguya çekmek."
  34. [-i] Herhangi bir anlama almak
    • "Bak, sözümü nereye çekti!"
  35. [-i] Örtmek, giymek
    • "Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz." (Refik Halit Karay)
  36. [-i] Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek
  37. Yol, ay sürmek
    • "Sevmediğim ayların çoğu otuz bir çeker, uzundur." (Burhan Felek)
  38. [nsz] Daralıp kısalmak
    • "Kumaşı yıkayınca çekti."
  39. Söylemek
    • "Bir nutuk çekmeye başlarken birdenbire yutkunmuş susmuştu." (Yahya Kemal Beyatlı)
  40. Asmak
    • "Açıkta durduk. Demir attık. Kayığa tehlike bayrakları çektik." (Halikarnas Balıkçısı)
  41. Boya, badana vb. sürmek
  42. Yollamak
    • "Çektikleri telgrafı babasıyla annesi, bakalım, alabilecekler mi?" (Atilla İlhan)
  43. Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak
    • "Tulumba, suyu iyi çekiyor. Baca iyi çekiyor."
  44. Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek
  45. Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı
  46. İçki içmek
    • "Çok kimse rakısını bağında çekiyordu." (Falih Rıfkı Atay)

ÇELMEK

  1. [-i] Ayak uzatarak birisini düşürmek
  2. Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek
    • "En tutulmaz penaltıları çeler ama bazen de bakarsın, bacak arasında en olmayacak golleri yerdi." (Haldun Taner)
  3. Örtü vb.ni örtünüp iki ucunu bağlamak
  4. Bir şeyin kenarını verev veya çapraz kesmek, çalmak
  5. Topa gidiş yönünü değiştirecek biçimde vurmak
  6. Kendi yanına çekmek, beğenisini, sevgisini kazanmak
    • "Gönlümü çelen bir söz söyle."
  7. Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirine ters düşmek
    • "Bu sözünüz deminkini çeliyor."

YEDMEK

  1. [-i] Çekerek peşinden götürmek, yedeğinde götürmek
  2. Yanında, beraberinde götürmek
    • "Burhan'ın kolu Ayşe'ye düşmesin diye sımsıkı sarılmış, yalnız bir arkadaş ve kardeş gibi değil, aynı zamanda bir sevgili rikkatiyle onu yediyordu." (Halide Edip Adıvar)

BÜKMEK

  1. [-i] Sertçe çevirmek, kıvırmak
    • "Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı." (Salâh Birsel)
  2. [nsz] Birkaç tel ipliği burarak sarmak
    • "İpek bükmek."
  3. Eğmek
    • "Olur der gibi başını büktü. Çelik halatı büktü."
  4. Katlamak
    • "Büktüğüm yeri kaybetmişim, nereye kadar geldiğimi bilmiyorum." (Sermet Muhtar Alus)
  5. Döndürmek

ÜREMEK

  1. [nsz] Canlı, doğup çoğalmak
    • "Altı, yedi ay içinde küçük sürü üredi." (Ömer Seyfettin)
  2. Yetişmek
    • "Çubuklu bahçede üreyen kızılcık da hiçbir yerde bulunmaz." (Salâh Birsel)
  3. Çoğalmak, artmak
    • "Yün kalın olduğu için örgü çabuk ürüyor."

DEŞMEK

  1. [-i] Oymak, delmek, yara açmak, içini açmak, karıştırmak, kazmak
  2. Bir sorunun üzerinde yeniden durmak, hatırlatmak, kurcalamak
    • "Bu hatıraları daha deşmek istemiyorum." (Halide Edip Adıvar)

DİLMEK

  1. [-i] Bir bütünü ince ve yassı parçalara ayırarak kesmek
    • "Şimdi bu elemanları ince ince dileceğim." (Aka Gündüz)
  2. Yarmak

KEPMEK

  1. [nsz] Çökmek, yıkılmak

İRKMEK

  1. [nsz] Birikmek
  2. Biriktirmek, toplamak
  3. Tiksinmek

BİTMEK

  1. [nsz] Tükenmek
    • "Dün akşam param bitmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Kırk yıl bana bitmez tükenmez çok uzun bir süre gibi görünürdü." (Necati Cumalı)
  2. Sona ermek
    • "Kıran kırana bir güreş bitmiş, Büyük Millet Meclisi, Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmiştir." (Tarık Buğra)
  3. Çok yorulmak
  4. Güçsüz kalmak, çok zayıflamak
  5. [-e] Çok sevmek, bayılmak, beğenmek
    • "Buğulu bir sesi var. Ben böyle sese biterim." (Haldun Taner)

DİKMEK

  1. [-i] Bir cismi dik olarak durdurmak
    • "Bir yere direk dikmek."
  2. Yetiştirmek için bir bitkiyi toprağa yerleştirmek
    • "Boş toprağa bir koru dikseniz otuz yılda gölge verir." (Falih Rıfkı Atay)
  3. [-i] Bardak, kadeh, testi vb. kapların içindekini bir çırpıda, bir solukta içmek
    • "Doldurmasıyla kadehini dikmesi, gözünü kırpmadan tek yudumda devirmesi bir oluyor." (Atilla İlhan)
  4. Beklemek için birini bir şeyin başına getirmek
  5. Top, taş vb.ni dikine havaya atmak
  6. Yapı kurmak, inşa etmek
  7. Top vb.ni oyun alanında belirli bir yere koymak
    • "Oyuncu topu penaltı noktasına dikti."

GEÇMEK

  1. [-e] Bir yerden başka bir yere gitmek
    • "Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." (Tarık Buğra)
    • "Biz ev yaptırdık ama sen bize bakma; bizim paramız vardı. Geç efendim geç; bu işler sizin gibilerin harcı değil." (Nazım Kurşunlu)
    • "Onun geçtiği yollardan geçtiğim için tahminlerim biraz daha kolaylaşıyor." (Haldun Taner)
  2. [-den] Bir yandan girip diğer yandan çıkmak
    • "İplik iğne deliğinden zor geçti."
  3. [-den] Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek
    • "Eve giderken sizin sokaktan geçeriz."
  4. [-den] Bir duruma uğramak, konu olmak
    • "Dayaktan geçmek. Muayeneden geçmek."
  5. [-den] Bırakmak, vazgeçmek
    • "Huylu huyundan geçmez."
  6. [-de] Yaşamak
  7. [-den] Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak
    • "Hakkın var... Ne çare ki bizden geçti, diye söyleniyor." (Reşat Nuri Güntekin)
  8. [-de] Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek
    • "Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı." (Atilla İlhan)
  9. [-i] Hastalık bulaşmak, sirayet etmek
    • "Hastalık bana ondan geçti."
  10. [-den] Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek
    • "Bu titizlik ona babasından geçmiş."
  11. [-den] Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek
  12. Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak
    • "İstanbul'a geçecek değil, parmağımı kımıldatacak takatim yok." (Sermet Muhtar Alus)
  13. Yerini bırakıp başka yer almak
  14. [-den] Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak
    • "Şimdiki tuluat artistlerinin çoğu oradan geçtiler." (Sait Faik Abasıyanık)
  15. Etki yapmak, işlemek
    • "Soğuk, ciğerime geçti. Başına güneş geçmiş."
  16. Görev almak
    • "İktidara geçmek."
  17. Kalmak, devrolmak
  18. [-i] Geride bırakmak, aşmak
    • "Bizim yelkenli vapuru geçecek. Ordu sınırı geçti. Çocuğun boyu babasını geçti."
  19. [nsz] Tükenmek, bitmek, sona ermek
    • "Yavaş yavaş bu hırs geçer." (Falih Rıfkı Atay)
  20. [-i] Üstünlük sağlamak
  21. [-i] Söylemeden veya bitirmeden atlamak
    • "O meseleyi geçelim. O bahsi geç!"
  22. [-i] Zamanı aşmak, geride bırakmak
    • "Şehzadebaşı'na geldikleri zaman saat onu geçiyordu." (Peyami Safa)
  23. [-le] Harcamak
    • "Bütün günüm seni takip etmekle geçti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  24. [-i] Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek
  25. [-i] Birinden meşk etmek
    • "Bu şarkıyı kimden geçtiniz."
  26. Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek
    • "Ankara haberlerini gazetesine geçiyormuş."
  27. [nsz] Sönmek
    • "Ocak sönmüş, koru bile geçmişti." (Nabizade Nazım)
  28. Yazılmak, girmek
    • "Tarihe geçmek. Kitaba geçmek."
  29. [nsz] Sürümü olmak, satılmak
  30. [-i] Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak
    • "Kısa süren bir hastalıktan sonra göçüp gideceğini hissetmiş hatta ölümünün gazetelere bile geçmemesini istemişti..." (Halide Edip Adıvar)
  31. [nsz] Kullanımda olmak, tedavülde olmak
    • "Bu para artık geçmiyor."
  32. [nsz] Kabul edilemez olmak
    • "Senin paran burada geçmez."
  33. [nsz] Okulda, sınavda başarı göstermek
    • "Çocuk bu yıl geçti."
  34. Bir yere gidip oturmak
  35. [nsz] Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak
    • "Bu karpuz geçmiş."
  36. [nsz] Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak
    • "Görmedim dedi, geçti."
  37. [yardımcı fiil] Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar
    • "lska geçmek. Diskur geçmek."
  38. [-i] Çekiştirmek, yermek
    • "Beni sana geçmişler / Vallahi ben demedim." (Halk türküsü)

TÜTMEK

  1. [nsz] Duman veya buhar çıkarmak
    • "Dumanı tütmekte olan bir vapuru görerek artık yerine dönmeyi akıl etti." (Haldun Taner)
  2. Dumanı geri vermek
    • "Kahvelerin içi tüten ocakla göz gözü görmez bir hâldeydi." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Yaşamak, varlığını sürdürmek
    • "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." (Mehmet Akif Ersoy)
  4. İyi veya kötü kokmak

GİYMEK

  1. [nsz] Örtünüp korunmak için bir şeyi vücuduna geçirmek
    • "Kapalı çarşı zevkine göre alafranga sayılabilecek bir entari giymişti." (Orhan Veli Kanık)
  2. Ağır söz veya hakareti, küçültücü davranışı ses çıkarmadan dinlemek
    • "Biri ağzına geleni söyledi, öbürü de güzelce giydi."

ÖDEMEK

  1. [-i] Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek
    • "Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." (Refik Halit Karay)
  2. Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek
  3. Bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek
  4. Bir iş, bir kuruluş harcanan, yatırılan parayı çıkartmak, itfa etmek
    • "Bu fabrika sermayesini beş yılda ödedi."
  5. Bir işin, bir görevin karşılığını vermek
    • "Bir gece de onunla kal. Bize yaptıklarını ödemiş olursun." (Sait Faik Abasıyanık)
  6. Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak

BÖLMEK

  1. [-i] Bir bütünü iki veya daha çok parçaya ayırmak, taksim etmek
    • "Bir domates aldı, çakıyla dörde böldü." (Necati Cumalı)
  2. Birliğin bozulmasına yol açmak, parçalamak
  3. Bir niceliği iki veya daha çok eşit parçaya ayırmak

GİRMEK

  1. [-e] Dışarıdan içeriye geçmek
    • "İçeri girdiklerinde birinci film çoktan başlamıştı." (Haldun Taner)
  2. Sığmak
    • "Elim bu eldivene girmiyor."
    • "Onun yanımızdaki eve girip çıktığını görürdük."
  3. Katılmak, iltihak etmek
    • "Bugün edebiyat imtihanına girdim." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Almak, fethetmek
    • "Ordularımız İstanbul'a girdiler." (Memduh Şevket Esendal)
  5. İncelemek, ayrıntılara inmek
  6. Girişmek, başlamak
    • "Kaçırdım gene ipin ucunu, bir türlü konuya giremiyorum." (Nurullah ataç)
  7. Bulaşmak
    • "Koyunlara kelebek hastalığı girdi."
  8. [nsz] Zaman anlamlı kavramlar için gelmek
    • "İlkbahar girdi."
  9. [nsz] Ağrı, sancı başlamak, saplanmak
  10. Yeni bir duruma geçmek, dönüşmek
    • "Göğün morlaşan kenarı eriyor, menekşe rengine giriyordu." (Ömer Seyfettin)
  11. İyice anlamak, iyice bilmek
  12. Kavgaya tutuşmak
  13. Başlamak
  14. Erişmek, ulaşmak
    • "Yirmisine girdi."
  15. Bir şeyin yapımında, birleşiminde yer almak
  16. Yazılmak, başlamak
    • "Okula girdi."
  17. Yemek yemek

YETMEK

  1. [nsz] Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak
    • "Hasan'ın gücü yetse belki de dayak atacak." (Halide Edip Adıvar)
    • "Onun okudukları ona yeter de artar bile." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Yeter ki biri ona iyice bakmış, oturup onunla konuşmuş olsun!" (Memduh Şevket Esendal)
  2. [-e] Yeterli sebep olmak
    • "Bir sigara bir ormanı yakmaya yeter."
  3. Kötü bir davranış, durum, tutum yeterli olmak, kâfi gelmek
    • "Bu zulüm artık yeter!"
  4. [-e] Başkasına gereksinim duymamak, kendine yetmek
    • "Kendiyle dolu, kendine yeten, olgun ve aydın bir insanın değil bir günü, bazen bir saati bile yüz binlerce lira değerinde olabilir." (Haldun Taner)
  5. [-e] Bir yaşa erişmek, ulaşmak
    • "At dört, kız on beşe yettiği zaman / Severim kır atı bir de güzeli." (Dadaloğlu)
  6. Olgunlaşmak

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü