Sonunda lak olan 6 harfli 39 kelime var. LAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde lak olan kelimeler listesine ya da başında lak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KAL, LAK

2 Harfli Kelimeler

AK, AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DAZLAK

  1. [sıfat] Başında saçı olmayan (kimse, baş)
    • "Işığı, donuk donuk yansıtan dazlak bir kafa." (Atilla İlhan)

MABLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hamur, merhem, boya vb. şeyleri ezip karıştırarak yoğurmak için kullanılan ve bir ucu ele alınacak biçimde saplı, öbür ucu yassı olan alet
  2. Aşure kazanlarını karıştırmakta kullanılan, uzun saplı ve yayvan uçlu tahta kepçe

ASALAK

  1. Bir canlıda sürekli veya geçici yaşayarak ona zarar veren başka canlı, parazit
  2. [sıfat] Başkalarının sırtından geçinen (kimse), abacı, ekti, otlakçı, tufeyli

FIRLAK

  1. [sıfat] Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık
    • "Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.." (Falih Rıfkı Atay)

CAVLAK

  1. [sıfat] Çıplak, tüysüz
    • "Arkasına fırlayan külahını ben elimle tutup cavlak kafasına geçirdim." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Ne olacak a canım, hepimiz de ya bir kaza neticesinde veyahut kazasız olarak cavlağı çekeceğiz." (Halikarnas Balıkçısı)

LEYLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Zeytingillerden, yaprakları karşılıklı bir ağaççık (Syringa vulgaris)
  2. Bu ağacın koni durumunda toplanmış, beyaz, eflatun veya pembe renkte, güzel kokulu çiçekleri
    • "Bahar yağmuru ancak mor salkımlarla leylakların açtığı bir memlekette çekilebilir." (Refik Halit Karay)

KUŞLAK

  1. [isim] Av kuşları bol olan yer

ŞAPLAK

  1. [isim] "Şap" diye ses çıkaran tokat
    • "Rahmi'nin sırtına güya şaka olsun diye bir şaplak indirdikten sonra..." (Burhan Felek)

HARLAK

  1. [isim] Harıltı ile akan su, çağlayan

ÇATLAK

  1. [sıfat] Çatlamış olan
    • "Çatlak bardak."
  2. Deli
  3. [isim] Ara, aralık
    • "İki denizci kara bulutlar çatlağından güneş ışığının güldüğünü sandılar." (Halikarnas Balıkçısı)
  4. [isim] Yer altındaki taş kütlelerinin basınç ve gerilim dolayısıyla yer değiştirmeden çatlayıp yarılması, diyaklaz
    • "Esmer toprağın yüzünü saran çatlaklar sanki yerin dibine kadar iniyordu ." (Tarık Buğra)
  5. [isim] Çatlama

HAŞLAK

  1. [sıfat] Kızgın, kaynar, çok sıcak
    • "Fakat kendisini iki çatık kaşın altında parlayan iki hiddetli göz karşıladı. Sevincinin üzerine haşlak sular döküldü." (Aka Gündüz)

DIZLAK

  1. [sıfat] Dazlak

IŞILAK

  1. [isim] Parıltı

TELLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hamamda insanları keseleyip yıkayan erkek

MUTLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Salt
    • "Eskilerden üstün olmasa da onlar kadar mutlak bir roman yazmak istiyorum." (Halide Edip Adıvar)
  2. Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, saltık
  3. [zarf] Kesinlikle

PARLAK

  1. [sıfat] Parlayan, ışıldayan
    • "Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." (Halide Edip Adıvar)
  2. Temiz ve ışıklı
    • "Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
  3. Göze çarpacak kadar başarılı
    • "Birinci İnönü Harbini parlak bir zaferle kazandık." (Aka Gündüz)
  4. Yüzü güzel (oğlan)

ÇIPLAK

  1. [sıfat] Üstünde bulunması gereken giysi, örtü vb. bulunmayan, üryan, nü, cıbıl, cıbıldak
    • "Kız, çıplak tabanlarını bozuk yolda şaplata şaplata köyün içerisine doğru uzaklaştı." (Ercüment Ekrem Talu)
  2. Saçsız (baş)
  3. Üzerinde yeşillik olmayan (arazi)
    • "Irmağın başında kocaman, çıplak bir tek kavak vardı." (Halide Edip Adıvar)
  4. İçinde gerekli eşya bulunmayan
    • "Ankara tepelerinin birinde, boz renkli bir binanın çıplak ve dar bir odasında onunla karşı karşıyayız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  5. [isim] Soyunmuş durumda olan vücudun resmi, nü
  6. Yoksul (kimse)
    • "Askerliğini yapmamış, beş parasız, çıplak bir Cemal'in nesi vardı evlenilecek?" (Necati Cumalı)
  7. Yalın, süssüz
    • "Çıplak bir anlatım."
  8. Olduğu gibi, apaçık

PATLAK

  1. [sıfat] Patlayarak açılmış, yırtık, yarık
    • "Patlak davul."
    • "Kim bilir belki o zamana kadar savaş da patlak verecek." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. [isim] Patlamış yer
    • "Karşısındakini kalpağından ta patlakları gözüken kunduralarına kadar bir süzdü." (Ömer Seyfettin)

PIRLAK

  1. [isim] Doğan, atmaca vb. yırtıcı kuşları yakalamada çağırtkan olarak kullanılan, avcılarca bir kafes içinde av yerine bırakılan kuş

ÇINLAK

  1. [sıfat] Çınlaması, yankısı çok olan (yer)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü