Sonunda lak olan 5 harfli 31 kelime var. LAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde lak olan kelimeler listesine ya da başında lak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KAL, LAK

2 Harfli Kelimeler

AK, AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

DOLAK

  1. [isim] Tozluk yerine bacaklara ayak bileğinden dize kadar dolanan ensiz ve uzun kumaş parçası
  2. Baş örtüsü, yazma
  3. Boyun atkısı

ISLAK

  1. [sıfat] Suya batırılmış, üzerine su dökülmüş veya yağmurdan ıslanmış olan
    • "İkisi de gözlerinin ıslak, kalplerinin hüzünlü olduğunu anlamışlardı." (Halide Edip Adıvar)
  2. Herhangi bir nedenle yaşarmış, sulanmış
    • "Hastanın soğuk terle ıslak alnına avucunu koyarak durdu." (Peyami Safa)

AYLAK

  1. İşsiz, boş gezen, avare (kimse)

AVLAK

  1. [isim] Avı çok olan yer, av yeri

SALAK

  1. [isim] Giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan kimse

ABLAK

  1. [sıfat] Yayvan ve dolgun (yüz)
    • "Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri." (Orhan Kemal)

YOLAK

  1. [isim] Patika
    • "Evlerinin önü yoldur yolaktır / Başımızda dönen derttir dolaptır." (Halk türküsü)

AĞLAK

  1. [sıfat] Ağlamaklı
    • "Bana ne, onun sarı parlak bir kumaşa sarınmış ağlak suratlı bodur karısından?" (Adalet Ağaoğlu)

ÇALAK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Eline ayağına çabuk, atik, çevik
    • "Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)

KULAK

  1. [isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı
    • "Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar." (Haldun Taner)
    • "Bunların sözlerine ne diye kulak asıyor, ona göre yapacağın işi kestiriyorsun?" (Memduh Şevket Esendal)
    • "Bir kere söze başladı mı isterdi ki herkes kulak kesilip onu dinlesin." (Haldun Taner)
  2. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
    • "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu." (Halide Edip Adıvar)
  3. Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
  4. Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
  5. Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça
  6. Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
  7. Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

AHLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre
    • "Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez." (Çetin Altan)
  2. İyi nitelikler, güzel huylar
    • "Bu şoförler hepinizin ahlakını bozdu." (Memduh Şevket Esendal)

ITLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Salıverme, koyuverme
  2. Genelleme

POLAK
...
HELAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ölme, öldürme, yok etme, yok olma
    • "İki sarılı yumurta yumurtlayan bu canım legornlar iki üç gün ara ile birer birer helak olup gitmişlerdi." (Haldun Taner)
  2. Bitkin bir duruma gelme veya getirme
    • "Bu yolculuk bizi helak etti."
    • "Zavallılar kan ter içinde bir yandan karşı taraf içlerini tutacağız, bir yandan forveti besleyip akına yardım edeceğiz diye ileri geri helak olurlar." (Haldun Taner)

OTLAK

  1. [isim] Hayvan otlatılan yer, salmalık, yaylak, mera
    • "Otlaktan çıktıkları sırada hava kuru soğuktu." (Necati Cumalı)

İHLAK
...
TALAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Evliliğin sona ermesi, erkeğin karısını boşaması

YALAK

  1. [isim] Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap
    • "Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı." (Halikarnas Balıkçısı)
  2. Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne
    • "Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu." (Necati Cumalı)
  3. Buz yalağı
  4. [sıfat] Boşboğaz, söz taşıyan

SULAK

  1. [sıfat] Suyu olan, suyu bol (yer)
    • "Sulak bir sazlığın başında, önümüze bir kaplumbağa çıkmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
  2. [isim] Kuşlar için su konulan küçük kap

BULAK

  1. [isim] Kaynak, pınar

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü