Sonunda lak olan 5 harfli 31 kelime var. LAK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde lak olan kelimeler listesine ya da başında lak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KAL, LAK
2 Harfli Kelimeler
AK, AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MALAK
-
-
[isim]
Manda yavrusu
-
[isim]
Manda yavrusu
- ABLAK
-
-
[sıfat]
Yayvan ve dolgun (yüz)
- "Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri." (Orhan Kemal)
-
[sıfat]
Yayvan ve dolgun (yüz)
- SOLAK
-
-
[sıfat]
Genellikle sol elini kullanan (kimse)
-
[isim]
Yeniçeri Ocağının, padişahın gözeticiliğini yapan asker sınıfı
-
[sıfat]
Genellikle sol elini kullanan (kimse)
- KULAK
-
-
[isim]
Başın her iki yanında bulunan işitme organı
- "Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar." (Haldun Taner)
- "Bunların sözlerine ne diye kulak asıyor, ona göre yapacağın işi kestiriyorsun?" (Memduh Şevket Esendal)
- "Bir kere söze başladı mı isterdi ki herkes kulak kesilip onu dinlesin." (Haldun Taner)
-
Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
- "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
-
Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
-
Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça
-
Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
-
Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
-
[isim]
Başın her iki yanında bulunan işitme organı
- DALAK
-
-
[isim]
Midenin arkasında, diyaframın altında, sol böbreğin üstünde, yassı, uzunca, akyuvar üreten ve yıpranmış alyuvarları toplayan, damarlı, gevşek bir dokudan oluşmuş organ
-
Omurgalı hayvanlarda lenf bezine benzeyen ve kan damarları çok olan bir organ
-
Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri
-
Bal peteği
-
[isim]
Midenin arkasında, diyaframın altında, sol böbreğin üstünde, yassı, uzunca, akyuvar üreten ve yıpranmış alyuvarları toplayan, damarlı, gevşek bir dokudan oluşmuş organ
- ŞALAK
-
-
[isim]
Büyümemiş karpuz
-
[isim]
Büyümemiş karpuz
- OĞLAK
-
-
[isim]
Keçi yavrusu
-
[isim]
Keçi yavrusu
- ISLAK
-
-
[sıfat]
Suya batırılmış, üzerine su dökülmüş veya yağmurdan ıslanmış olan
- "İkisi de gözlerinin ıslak, kalplerinin hüzünlü olduğunu anlamışlardı." (Halide Edip Adıvar)
-
Herhangi bir nedenle yaşarmış, sulanmış
- "Hastanın soğuk terle ıslak alnına avucunu koyarak durdu." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Suya batırılmış, üzerine su dökülmüş veya yağmurdan ıslanmış olan
- DILAK
-
-
[isim]
Bızır, klitoris
-
[isim]
Bızır, klitoris
- ITLAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Salıverme, koyuverme
-
Genelleme
-
[isim]
Salıverme, koyuverme
- POLAK
- ...
- ÇOLAK
-
-
[sıfat]
Eli veya kolu sakat olan (kimse)
- "Hırsızları yakalayan genç, mavi gözlü, çolak bir polisti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Eli veya kolu sakat olan (kimse)
- OTLAK
-
-
[isim]
Hayvan otlatılan yer, salmalık, yaylak, mera
- "Otlaktan çıktıkları sırada hava kuru soğuktu." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Hayvan otlatılan yer, salmalık, yaylak, mera
- EMLAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ev, arsa, bahçe vb. taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı, taşınmazlar, gayrimenkul
- "Eline geçen serveti emlake yatırıyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Ev, arsa, bahçe vb. taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı, taşınmazlar, gayrimenkul
- YOLAK
-
-
[isim]
Patika
- "Evlerinin önü yoldur yolaktır / Başımızda dönen derttir dolaptır." (Halk türküsü)
-
[isim]
Patika
- AHLAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre
- "Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez." (Çetin Altan)
-
İyi nitelikler, güzel huylar
- "Bu şoförler hepinizin ahlakını bozdu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre
- ANLAK
-
-
[isim]
Zekâ
-
[isim]
Zekâ
- AVLAK
-
-
[isim]
Avı çok olan yer, av yeri
-
[isim]
Avı çok olan yer, av yeri
- DOLAK
-
-
[isim]
Tozluk yerine bacaklara ayak bileğinden dize kadar dolanan ensiz ve uzun kumaş parçası
-
Baş örtüsü, yazma
-
Boyun atkısı
-
[isim]
Tozluk yerine bacaklara ayak bileğinden dize kadar dolanan ensiz ve uzun kumaş parçası
- AĞLAK
-
-
[sıfat]
Ağlamaklı
- "Bana ne, onun sarı parlak bir kumaşa sarınmış ağlak suratlı bodur karısından?" (Adalet Ağaoğlu)
-
[sıfat]
Ağlamaklı