Sonunda l olan 3 harfli 57 kelime var. L harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde l harfi olan kelimeler listesine ya da başında l harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KÜL

  1. [isim] Yanan şeylerden artakalan toz madde
    • "Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Tatlı bir cızırtı çıkararak çabucak tutuşur, mavi ve sincabi bir buhar bırakarak kül oluverirdi." (Ömer Seyfettin)

ÇÖL

  1. [isim] Kumluk, susuz ve ıssız geniş arazi, sahra, badiye
    • "Koskoca çölü, yapı ve bahçelerle donattık." (Falih Rıfkı Atay)

MÜL
...
ZİL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İşaret vermek, uyarmak, çağırmak için kullanılan ve bir çan ile bu çana vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka düzenlerle işletilebilen araç
    • "Birini buldu, ne güzel oldu diye zil takıp oynayacak mıydım?" (Ahmet Ümit)
    • "... ayakta kendilerine çekidüzen veren iki taze zillerini vuruyordu." (Refik Halit Karay)
  2. Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan yuvarlak, metal nesne
    • "Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile her sineden ole." (Yahya Kemal Beyatlı)

SEL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su
    • "Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi." (Âşık Veysel)
    • "Sel gider kum kalır misali, türküler gidiyor, şiirler kalıyor." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
  2. Hareket hâlindeki büyük kalabalık, yığın
    • "Ellerinde çantalı, küçük yiyecek paketleri, kadınlı erkekli bir memur seli, Ulus Meydanı'na doğru akıyor." (Necati Cumalı)
  3. Etki ve iz bırakan güçlü durum veya davranış

KIL

  1. [isim] Bazı hayvanların derisinde, insan vücudunun belli yerlerinde çıkan, üst deri ürünü olan ipliksi uzantı
    • "Hikmet Bey yaman adam, dikkat ettim, hiç istifini bozmadı, kılı kıpırdamadı." (Haldun Taner)
    • "Senin gibi kılı kırk yaran bir kıza name beğendirme başarısından dolayı sevgiliniz beyefendiyi kutlarım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Her şeyi kılıfına uydurduktan sonra kılına halel gelmez." (Muammer İzgü)
    • "Yüzlerce Berlinli kendisini seyrediyormuş gibi kılını kıpırdatmadan resim yapardı." (Salâh Birsel)
  2. Keçi tüyü
  3. [sıfat] Keçi tüyünden yapılmış veya dokunmuş olan
    • "Kıl kilim."
    • "Sana kız mı verirler / Kıl şalvar giymeyincek." (H. Türküsü)
  4. [sıfat] Huysuz, geçimsiz (kimse)
  5. Bitkilerde görülen, genellikle silindirimsi, içi boş, çok ince uzantı

TOL

  1. [isim] Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey
  2. Yayla veya bahçe kulübesi
  3. Küçük köy
    • "Bu demir yolu, bu yana gidersen derenin boyuna alır, iner Kara Hasan toluna." (Memduh Şevket Esendal)

TUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Boylam
  2. Uzunluk

KEL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Saçı dökülmüş olan (kimse)
    • "Hekimler ne bilirmiş? Kelin medarı olsa kendi başında olur. Onlar ölmeyecek mi?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  2. Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki)
    • "Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Gelişmemiş, cılız (bitki)
    • "Kel bir ağaç."
  4. İçinde az eşya bulunan

TEL

  1. [isim] Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
    • "Gelin teli. Telgraf teli."
    • "Bahçeye tel çektik."
  2. [sıfat] Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan
    • "Tel kafes. Tel çivi."
  3. Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne
  4. İnsan saçını oluşturan ipçik
    • "İki açık sarı tel terli alnımızın üstüne yapışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif

ŞAL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Genellikle Hindistan'da dokunan, özel motifleri olan değerli bir yün kumaş
    • "Genç kadın, yün şalını başına almışken çıkardı." (Reşat Enis)
  2. Kadınların omuzlarını örtmek için kullandıkları geniş atkı
    • "Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı... / Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı..." (Yahya Kemal Beyatlı)

DAL

  1. [isim] Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
    • "Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar!" (Tarık Buğra)
    • "Samimiyetimizin her köşesinde heybetli çınarlar gibi dal budak salmıştı." (Orhan Seyfi Orhon)
    • "Dal gibi bir vücut üzerinde dev gibi bir baş!" (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Yüreğinde onmaz bir karıncalanma vardı; onmaz bir kıpırtı dal sürüyordu, durmadan filizleniyordu." (Burhan Günel)
  2. Branş
  3. Bir bilim alanının içinde yer alan ana bilim dalında alt alanı
  4. Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube

LAL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz
    • "Bazı ihtiyar âlimlerimizin lisana vukuflarına hayran oldum, mantıklarıyla bizi lal ettiler." (Yahya Kemal Beyatlı)

MOL
...
YOL

  1. [isim] Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
    • "Hayatta epeyce yol almış, çoluk çocuğa karışmış bir münevver olarak sürüden ayrılmaya korkuyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Bütün günlerimiz için kendimize bir yol çizer, sonra her gün bunun aksine hareket ederiz." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Elinde güçlü bir çıra vardı, onu yüksekte tutarak yolculara yol gösteriyordu." (Nezihe Araz)
    • "Senin yolunu kesecek, engel olacak değilim." (Mahmut Yesari)
  2. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer
    • "Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı." (Çetin Altan)
    • "Biz benzincinin istihkakını düşeriz, siz de benzini alırsınız, diye yol gösterirler." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Yola öğle yemeğinden sonra çıktık." (Samim Kocagöz)
  3. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi
    • "Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Motorun yanaşmasını bekliyorum, yol kestiği için şimdi hiç gürültü etmiyor." (Zeyyat Selimoğlu)
    • "Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler." (Orhan Kemal)
    • "Bir roman konusundan yola çıkarak Salâh Birsel'in 'Dört Köşeli Üçgen'iyle Orhan Kemal'in 'Murtaza'sı arasında bir akrabalık kuruverdi." (Selim İleri)
  4. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer
    • "Su yolu. Sel yolu."
    • "Seniha'nın bu hareketi türlü türlü tefsirlere yol açtı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  5. Yolculuk
    • "Yola çıkmak. Yoldan kalmak."
  6. Gidiş çabukluğu, hız
    • "Bu vapurun yolu az."
  7. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi
    • "Celal Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür." (Haldun Taner)
  8. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik
    • "Duyguların eğitimi de en iyi sanat yoluyla olur."
  9. Kumaşta bulunan çizgi
  10. Kez, defa
  11. Gaye, uğur, maksat
    • "Bu yolda çok emek harcandı."
  12. Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem
    • "Bu işi yapmanın bir yolu vardır."

HAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. Çözme, çözülme
  2. Eritme
  3. Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma

BEL

  1. [isim] İşaret

YEL

  1. [isim] Havanın yer değiştirmesinden oluşan esinti, rüzgâr
  2. Romatizma ağrısı
  3. Kalın bağırsaktaki gaz

KİL

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak

NAL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] At, eşek, öküz vb. yük hayvanlarının tırnaklarına çakılan, ayağın şekline uygun demir parçası
    • "Atların nal tıkırtıları, demir tekerlek gürültüleri işitildi." (Ömer Seyfettin)
    • "Kitap bastırmak, yazı yazmak takatinden mahrum, nalları dikeceksiniz." (Sait Faik Abasıyanık)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü