Sonunda l olan 3 harfli 57 kelime var. L harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde l harfi olan kelimeler listesine ya da başında l harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KÜL
-
-
[isim]
Yanan şeylerden artakalan toz madde
- "Ocağın külleri üstünde duran tenceredeki fasulyeyi bitirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Tatlı bir cızırtı çıkararak çabucak tutuşur, mavi ve sincabi bir buhar bırakarak kül oluverirdi." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Yanan şeylerden artakalan toz madde
- TEL
-
-
[isim]
Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
- "Gelin teli. Telgraf teli."
- "Bahçeye tel çektik."
-
[sıfat]
Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan
- "Tel kafes. Tel çivi."
-
Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne
-
İnsan saçını oluşturan ipçik
- "İki açık sarı tel terli alnımızın üstüne yapışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif
-
[isim]
Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
- FOL
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Tavuğun istenilen yere yumurtlaması için o yere konulan yumurta veya yumurtaya benzeyen şey
- "Kız kardeşi ile Mahir daha ortada fol yok yumurta yokken gelin güveyi olmuşlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Tavuğun istenilen yere yumurtlaması için o yere konulan yumurta veya yumurtaya benzeyen şey
- ÇİL
-
-
[isim]
Orman tavuğugillerden, eti için avlanan, ormanlarda yaşayan bir kuş, dağ tavuğu (Tetrastes bonasia)
- "Çocuklar çil yavrusu gibi dağıldılar, biz de baştaki boş çadıra gittik." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Orman tavuğugillerden, eti için avlanan, ormanlarda yaşayan bir kuş, dağ tavuğu (Tetrastes bonasia)
- JEL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Tedavi amacıyla kullanılan jöle yapısında bir krem türü
-
[isim]
Tedavi amacıyla kullanılan jöle yapısında bir krem türü
- LAL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz
- "Bazı ihtiyar âlimlerimizin lisana vukuflarına hayran oldum, mantıklarıyla bizi lal ettiler." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz
- HOL
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Sofa
- "Çantalarım holde duruyordu." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sofa
- JUL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir cisim üzerine uygulanan bir nevtonluk kuvvetin uygulama noktasını, kendi doğrultusunda 1 m değiştiren iş birimi
-
[isim]
Bir cisim üzerine uygulanan bir nevtonluk kuvvetin uygulama noktasını, kendi doğrultusunda 1 m değiştiren iş birimi
- DAL
-
-
[isim]
Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
- "Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar!" (Tarık Buğra)
- "Samimiyetimizin her köşesinde heybetli çınarlar gibi dal budak salmıştı." (Orhan Seyfi Orhon)
- "Dal gibi bir vücut üzerinde dev gibi bir baş!" (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Yüreğinde onmaz bir karıncalanma vardı; onmaz bir kıpırtı dal sürüyordu, durmadan filizleniyordu." (Burhan Günel)
-
Branş
-
Bir bilim alanının içinde yer alan ana bilim dalında alt alanı
-
Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube
-
[isim]
Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
- ROL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerin genel adı
- "Halide Edip Hanım'ın Kenan Çobanları'nda rol almıştı bu kız." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Rol yapmaya kalkışsa yüzüne gözüne bulaştıracağını biliyordu." (Tarık Buğra)
- "Sizinle benim bunda bir rolümüz oldu muydu?" (Sait Faik Abasıyanık)
- "Görgülü rolüne çıkmış zekâsız bir türediye benzeyecek." (Refik Halit Karay)
-
Bir işte bir kimse veya şeyin üstüne düşen görev
- "Ev kadını rolünü çok ciddiyetle ele almıştım." (Halide Edip Adıvar)
- "Bunda ne hocanın bilgisi ne çocuğun çalışkanlığı rol oynar." (Burhan Felek)
-
Gerçek olmayan davranış, gösteriş
-
[isim]
Bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerin genel adı
- KOL
-
-
[isim]
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
- "Sade çocuğuna değil, eşine de kol kanat gerer, ona da analık eder." (Haldun Taner)
- "Bunlar şehir subaşısının adamları, dizdarlardı. Kol geziyorlardı." (Ömer Seyfettin)
- "Polis düdükleriyle yeniden fırladım. Meğer hırsızlar kola çıkmış." (Ragıp Akyavaş)
- "Selami de kolları paçaları sıvayıp Ali Naci'nin yardımına koşmuştu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Vücudunun bu bölümünü saran bölümü
- "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "İnsanı üşütmeyen, ılık gezginci bir yağmur bulutu ağır ağır kol geziyordu." (Tarık Dursun K)
-
Makinelerde tutup çevirmeye, çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
- "Bazı ülkelerde sansürün kol gezdiği görülüyor." (Ahmet Kabaklı)
-
Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
-
Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
-
Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
-
Koltuk, divan vb.nin yan tarafında bulunan dayanmaya yarayan parça
-
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal (I), kısım (II), şube, branş
- "Türk Dil Kurumunun bilim ve uygulama kolları."
-
Karakol
- "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu. Rahatça eğlenebilirlerdi." (Refik Halit Karay)
-
İş takımı, ekip, grup
- "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Kanat
- "Sağ kol. Sol kol."
-
Dizi, düzen
- "Yürüyüş kolu."
-
Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
-
[isim]
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
- SOL
-
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
- "Sol el. Sol kulak."
- "Sol elimiz bekliyor, çabuk gelin."
-
[isim]
Bu taraftaki yön
- "Sola dönmek."
-
[isim]
Sosyalizme yakın görüşte olan grup
-
[isim]
Boksta sol yumrukla vuruş
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
- TUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Boylam
-
Uzunluk
-
[isim]
Boylam
- ŞAL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Genellikle Hindistan'da dokunan, özel motifleri olan değerli bir yün kumaş
- "Genç kadın, yün şalını başına almışken çıkardı." (Reşat Enis)
-
Kadınların omuzlarını örtmek için kullandıkları geniş atkı
- "Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı... / Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı..." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Genellikle Hindistan'da dokunan, özel motifleri olan değerli bir yün kumaş
- HAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Çözme, çözülme
-
Eritme
-
Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma
-
Çözme, çözülme
- YIL
-
-
[isim]
Dünyanın, güneş çevresinde tam bir dolanım yapması için geçen 365 gün, 5 saat ve 49 dakikalık zaman
-
Miladi takvime göre ocak ayının birinde başlayıp aralık ayının otuz birinde sona eren on iki aylık dönem, sene
- "Yıl 1919 / Mayısın on dokuzu / Ufukta duran gemi gitgide yaklaşıyor." (Celâl Sahir Erozan)
-
[isim]
Dünyanın, güneş çevresinde tam bir dolanım yapması için geçen 365 gün, 5 saat ve 49 dakikalık zaman
- PAL
-
-
[isim]
Bir cins güvercin
-
[isim]
Bir cins güvercin
- BOL
-
-
[sıfat]
İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı
- "Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm." (Peyami Safa)
-
Nicelik bakımından olağandan veya alışılandan çok, kıt karşıtı
- "Demek ki zeytinin bol ve ucuz olduğu bir yerdeymiş." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya geniş olan, dar karşıtı
- TOL
-
-
[isim]
Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey
-
Yayla veya bahçe kulübesi
-
Küçük köy
- "Bu demir yolu, bu yana gidersen derenin boyuna alır, iner Kara Hasan toluna." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey
- FUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Taşkırangillerden, birçok türü bulunan ağaççık ve bunun güzel kokulu beyaz çiçeği (Casmin sambac)
-
Küçük taneli bir bakla türü
-
[isim]
Taşkırangillerden, birçok türü bulunan ağaççık ve bunun güzel kokulu beyaz çiçeği (Casmin sambac)