Başında kı olan 5 harfli 64 kelime var. Kı ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kı olan kelimeler listesine ya da sonu kı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında kı bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KISIK
-
-
[sıfat]
Kısılmış olan
-
Boğuk, güçlükle çıkan (ses)
- "Sonra kısık fakat ateşli, tutkun bir kadın sesi korkuyla, hiddetle haykırdı." (Halide Edip Adıvar)
-
Hafifçe aralanmış, yumulmuş olan (göz kapağı)
-
[isim]
Kanyon
-
[sıfat]
Kısılmış olan
- KIPIK
-
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
- KISAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma
-
[isim]
Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma
- KIDEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir görevde rütbece eskilik
- "Ali Fuad Bey de parti komitacılığının düşmanı olanlar gibi nizam, kıdem ve kanun adamı kalmıştır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir görevde geçirilen süre
-
[isim]
Bir görevde rütbece eskilik
- KISMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir şeyin yalnız bir bölümünü içine alan, tikel, cüzi
-
[sıfat]
Bir şeyin yalnız bir bölümünü içine alan, tikel, cüzi
- KITAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Vuruşma, birbirini öldürme
-
Savaş
-
[isim]
Vuruşma, birbirini öldürme
- KILIF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap
- "Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe
-
[isim]
Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap
- KILIK
-
-
[isim]
Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, giyim, üst baş, kıyafet, kisve
- "Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hepsinden önce kılığına bir çekidüzen vermeli idi..." (Haldun Taner)
-
Bir kimsenin resmi, fotoğraf
-
[isim]
Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, giyim, üst baş, kıyafet, kisve
- KIRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 g olan ağırlık ölçü birimi
- "Yüzlerini görür görmez, aşağıdaki misafirlerinin kıratlarını ölçmüştüm." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Nitelik, değer, düzey, seviye
- "Karşısındaki oyuncu belki de orta kıratı hiçbir zaman geçmeyen birisi idi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 g olan ağırlık ölçü birimi
- KIZIL
-
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta." (Ahmet Haşim)
-
[sıfat]
Aşırı derecede olan
- "Softalar arasında kızıl bir kavga kopmuştu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Komünist
-
Genellikle küçük yaşlarda görülen, bulaşıcı, yüksek ateşli, kırmızı renkte geniş lekeler döktüren, kuluçka dönemi üç dört gün süren tehlikeli hastalık
-
Altın
-
[isim]
Parlak kırmızı renk
- KIBLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bazı ibadetler yerine getirilirken dönülen Kâbe'nin bulunduğu yön
-
Bulunulan yerden Kâbe'nin bulunduğu yön
- "Pencereden güneşe bakarak kıbleyi tayin ettikten sonra ellerimi kulaklarıma kaldırdım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Güneyden esen yel
-
Sıkıntılı bir durumda yardım umarak başvurulan yer
-
[isim]
Bazı ibadetler yerine getirilirken dönülen Kâbe'nin bulunduğu yön
- KIMIZ
-
-
[isim]
Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan, az alkollü, ekşi, bir Türk içkisi
- "Ey, sevincinden bir büyük geleceği / Muştulayan içki, bin yılın kımızı." (Ahmet Muhip Dranas)
-
[isim]
Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan, az alkollü, ekşi, bir Türk içkisi
- KIZAN
-
-
[isim]
Erkek çocuk
-
Silahlı köy delikanlısı
- "Kızanlarla köyün eşiğinde ertesi gün öğle vakti, Menderes köprüsündeki köpekleri tepelemeye ant içtik." (Halide Edip Adıvar)
-
Çoluk çocuk
-
[isim]
Erkek çocuk
- KINIK
- ...
- KISKI
-
-
[isim]
Türlü maksatlarla iki şeyin arasına sokuşturulan, kıstırılan parça, kama, takoz
-
[isim]
Türlü maksatlarla iki şeyin arasına sokuşturulan, kıstırılan parça, kama, takoz
- KISAÇ
- ...
- KISSA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendisinden ders alınması gereken kısa hikâye
- "Babam, beni ve kız kardeşimi yanına çağırıp birtakım mucize ve keramet kıssaları anlatmayı da severdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Kendisinden ders alınması gereken kısa hikâye
- KIRAÇ
-
-
Verimsiz veya susuz, bitek olmayan (toprak)
-
Verimsiz veya susuz, bitek olmayan (toprak)
- KIYAK
-
-
[sıfat]
Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel
- "Kıyak bir koşu atı. Kıyak bir söz."
- "O kadar uzatmayalım bu işi, sana bir kıyak yapalım." (Tahsin Yücel)
-
[isim]
Hoşgörü, ayrıcalık tanıma
-
Güzel, biçimli, yakışıklı, düzgün giyimli
-
Kıyıcı, zalim, gaddar
-
[sıfat]
Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel
- KIYIK
-
-
[sıfat]
Kıyılmış olan
-
[sıfat]
Kıyılmış olan