Başında ku olan 6 harfli 62 kelime var. Ku ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ku olan kelimeler listesine ya da sonu ku ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ku bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KULVAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yarışlarda her yarışçıya ayrılan şerit
-
Alan
-
[isim]
Yarışlarda her yarışçıya ayrılan şerit
- KUTSAL
-
-
[sıfat]
Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes
-
Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes, lahut
- "Aşkın kutsal tarafına inanmamı sarhoşluk belirtisi diye yorumladım." (Halide Edip Adıvar)
-
Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen
- "Demokraside, insanın en doğal, en kutsal hakları bir pazarlık konusu olur." (Necati Cumalı)
-
Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan
-
[sıfat]
Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes
- KUZGUN
-
-
[isim]
Ötücü kuşlar takımının kargagiller familyasından, Kuzey Amerika'nın dağlık, fundalık yerlerinde bulunan, tüyleri siyah renkte olup mavi renkte parlayan bir kuş türü, karakarga (Corvus corax)
- "Atasözlerinde, ya devlet başa, ya kuzgun leşe demişiz." (Burhan Felek)
- "Belki kuzguna yavrusu güzel görünür, diyeceksiniz ama inanın bu sokaktaki en güzel ev bizimkiydi." (Ahmet Ümit)
-
[isim]
Ötücü kuşlar takımının kargagiller familyasından, Kuzey Amerika'nın dağlık, fundalık yerlerinde bulunan, tüyleri siyah renkte olup mavi renkte parlayan bir kuş türü, karakarga (Corvus corax)
- KUMPAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dizicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva
-
Sanayide kalınlık ve incelikleri ölçmede kullanılan ölçüm aleti
-
Hile, düzen
-
[isim]
Dizicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva
- KUTULU
-
-
[sıfat]
Kutusu olan
-
[sıfat]
Kutusu olan
- KURADA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İşe yaramaz, yıpranmış, eskimiş, bozulmuş (eşya)
-
Gelişmemiş, cılız
- "Pencereyi açar açmaz bu karı çarpık bacakları, kurada kolları, porsuk gerdanla karşıma çıkar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
İşe yaramaz, yıpranmış, eskimiş, bozulmuş (eşya)
- KUŞLUK
-
-
[isim]
Günün sabahla öğle arasındaki bölümü
- "Tarhana çorbasıyla birer baş soğan, birer çeyrek ekmekti kuşlukta yedikleri." (Necati Cumalı)
-
Kuşlara yem verilen zaman
-
Büyük kuş kafesi
-
[isim]
Günün sabahla öğle arasındaki bölümü
- KUDEMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eskiler, eski insanlar
-
Eskiliği bakımından ileri gelenler, öne çıkanlar
- "Kudemanın şiirde iddiaları ancak kendi şiirlerinin bambaşka bir cevher olduğu sadedine kadar giderdi.." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Eskiler, eski insanlar
- KURAMA
- ...
- KULPLU
-
-
[sıfat]
Kulpu olan, kulpu bulunan
- "Kulplu bardak."
- "Kulplu altın."
-
[sıfat]
Kulpu olan, kulpu bulunan
- KURŞUN
-
-
[isim]
Atom numarası 82, atom ağırlığı 207,21, yoğunluğu 11,3 olan, 327,4 °C'de eriyen, yumuşak ve bükülgen, mavimtırak esmer renkte bir element (simgesi Pb)
- "Yarın, öbür gün Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin yeşil kubbesine kurşun atacaklar." (Falih Rıfkı Atay)
- "Suriye'de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu." (Ömer Seyfettin)
- "Gurbet acısı kurşun gibi içine çökmüştü şimdi." (Haldun Taner)
- "Az bir sürede bütün köy bu kurşunları sıkanın Hasan olduğunu öğrendi." (Yahya Kemal)
-
[sıfat]
Bu elementten yapılmış
- "Kurşun boru."
-
Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli silahlarda kullanılan mermi
- "Kanatları kurşunla parçalanmış bir kartal / Benim gibi seyreder, yerden, mavilikleri." (Yaşar Nabi Nayır)
-
[isim]
Atom numarası 82, atom ağırlığı 207,21, yoğunluğu 11,3 olan, 327,4 °C'de eriyen, yumuşak ve bükülgen, mavimtırak esmer renkte bir element (simgesi Pb)
- KUMSUZ
-
-
[sıfat]
Kumu olmayan
-
[sıfat]
Kumu olmayan
- KUŞLAK
-
-
[isim]
Av kuşları bol olan yer
-
[isim]
Av kuşları bol olan yer
- KURTÇA
- ...
- KUÇMAK
- ...
- KULYUÇ
-
-
[isim]
Geniş ve derin ağızlı mağara
-
[isim]
Geniş ve derin ağızlı mağara
- KUŞBAZ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[isim]
Süs kuşları yetiştiren kuş meraklısı
-
Padişahların av kuşlarını yetiştiren görevli
-
[isim]
Süs kuşları yetiştiren kuş meraklısı
- KUYRUK
-
-
[isim]
Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ
- "Zehra elinde kalem, gözlerine kuyruk çekiyordu." (Atilla İlhan)
- "Gül gibi yavrusunu bırakıp da evlenecekmiş. Kuyruk sallaya sallaya oğlumu öldürttü." (Yahya Kemal)
- "Ama hâlâ bilet var diye bekleyen en aşağı beş bin kişi güzel bir kuyruk yapmışlar." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "İki kişinin arkasından kuyruğa girdiği sırada, seyis biletlerini alıyordu." (Necati Cumalı)
-
Bu organa benzeyen uzantı
- "Uçağın kuyruğu. Gelinliğin kuyruğu."
-
Kuşlarda gövdenin sonunda bulunan tüy demeti
-
Koyunun bazı türlerinde eritilerek yağı alınan bir uzantısı
-
Başın arkasına toplanmış saç demeti
-
Bir harfin bitiş çizgisine yakın yerde, birden bir dönüş yapan kısa çizgi
-
İnsanların sıra beklemek için art arda durarak oluşturduğu dizi
- "Çoğu yirmi yaş civarında, sürü sepet öğrenci genç, kuyruğa girmiş, sırasını bekliyor." (Atilla İlhan)
-
Birisinin arkasına takılıp ondan ayrılmayan kimse
- "Falanca kuyruğu ile birlikte geliyor."
-
[isim]
Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ
- KURBAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dinin buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan
- "Yarım okka et, onun elinde bir kurban kadar bereketli." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Muhakkak bir ihanete kurban gitmiştir." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
- "Kurban olayım, ne güzel memleket!"
- "Üçümüzün müşterek kurbanı olduğumuz acı bir devir, bahçenin tatlı havasını ağırlaştırmıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[ünlem]
İçtenliği belirten bir seslenme sözü
- "Kurban! Nerede kaldın?"
- "Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse
- "Hava kurbanları."
-
Bir kazada veya felakette ölen kimse
- "Vardar, her sene Üsküp'ten beş on kurban alan bir nehirdi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Maddi ve manevi bakımdan felakete sürüklenmiş, insani değerlerini yitirmek zorunda kalmış veya bırakılmış kimse
- "Benim gibi nice kızlar beyaz kadın ticaretinin kurbanı olmuşlardır." (Aka Gündüz)
-
Müslümanlarda Kurban Bayramı
- "Kurbanda geleceklermiş."
-
[isim]
Dinin buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan
- KUMLUK
-
-
[isim]
Kumsal
-
Kumluk yer
- "Çocuklar kumlukta oynarken, o, arabalarının tekerleği dibinde çömelip oturur." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Kumu çok olan
- "Kumluk arazi."
-
[isim]
Kumsal