Başında ku olan 5 harfli 71 kelime var. Ku ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ku olan kelimeler listesine ya da sonu ku ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ku bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KUMUL
-
-
[isim]
Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgârların yığdığı kum tepesi, eksibe
-
[isim]
Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgârların yığdığı kum tepesi, eksibe
- KUŞAK
-
-
[isim]
Bele sarılan uzun ve enli kumaş
- "Kuşağının arasından bir iri tütün tabakası çıkarıp bana uzattıktan sonra..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Sağlamlığını artırmak için bir şeyin çevresine geçirilen ağaçtan veya metalden bağ
-
Yeryüzünde veya herhangi bir gök cisminde belli şartları sağlayan bölge
- "İklim kuşakları. Zaman kuşakları."
-
Yeryüzünün kutuplar, kutup daireleri ve dönencelerle belirlenen beş bölümünden her biri, küre kuşağı
- "Isı kuşak."
-
Yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğu
- "Sanat kuşağı."
-
Bir küre yüzeyi, paralel iki düzlemle kesildiğinde iki kesitin arasında kalan bölüm
-
Henüz birleştirilmemiş ses ve görüntü taşıyan filmler
-
Televizyonda programlar için ayrılmış özel zaman dilimi
- "Çizgi film kuşağı."
-
Yaklaşık olarak yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeği, göbek, nesil, batın, jenerasyon
- "Bugünkü kuşak benim kuşağımın bir hikâyesini dinlemelidir." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bele sarılan uzun ve enli kumaş
- KUMUK
- ...
- KURYA
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Vatikan'ı yöneten yürütme ve yargılama organlarının bütünü
-
[isim]
Vatikan'ı yöneten yürütme ve yargılama organlarının bütünü
- KUMRU
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Güvercinler takımından, güvercinden küçük, boz, gri renkli bir kuş (Streptopelia)
- "Başlarını dinlerler, kumru gibi yuvalarında oturur, şunun bunun aleyhinde konuşmazlar." (Burhan Felek)
-
Hamurdan yapılan, sandviçe benzeyen bir tür yiyecek
-
[isim]
Güvercinler takımından, güvercinden küçük, boz, gri renkli bir kuş (Streptopelia)
- KUPES
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İzmaritgillerden, ılıman denizlerde yaşayan bir balık (Boops boops)
-
[isim]
İzmaritgillerden, ılıman denizlerde yaşayan bir balık (Boops boops)
- KUSUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eksiklik, noksan, nakısa
- "Biz bu meslek kusurundan oldum olası kendimizi kurtaramamışız ve hâlâ kurtaramamaktayız." (Burhan Felek)
- "Hepsi de yeni gelende bir kusur arıyorlar." (Refik Halit Karay)
- "Saygıda kusur etmemek için âdeta birbirleriyle yarış ediyorlardı." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
- "Kusura bakma, hatırını soramadım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Özür
- "Nesine itiraz ederseniz ediniz, boyun bağına, pantolonun ütüsüne kusur bulamazsınız." (Halide Edip Adıvar)
-
Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama
-
Elverişsiz durum
-
[isim]
Eksiklik, noksan, nakısa
- KUMSU
-
-
[sıfat]
Kumu andıran, kuma benzeyen, kum gibi
-
[sıfat]
Kumu andıran, kuma benzeyen, kum gibi
- KURRA
- ...
- KUZEN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Teyze, dayı, hala veya amcanın erkek çocuğu, erkek yeğen, böle
-
[isim]
Teyze, dayı, hala veya amcanın erkek çocuğu, erkek yeğen, böle
- KUVVE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşünce, niyet
-
Bir devletin silahlı kuvvetlerinin durumu veya gücü
-
Yeti
-
[isim]
Düşünce, niyet
- KURAL
-
-
[isim]
Bir sanata, bir bilime, bir düşünce ve davranış sistemine temel olan, yön veren ilke, nizam
- "Dil bilgisi kuralları."
-
Davranışlarımıza yön veren, uyulması gereken ilke
- "O yirmi beş yaşına kadar umumi kurallara, yargılara sığmayan bir hayat yaşamıştır." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bir sanata, bir bilime, bir düşünce ve davranış sistemine temel olan, yön veren ilke, nizam
- KUCAK
-
-
[isim]
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm, aguş
- "Kucağımdaki yavrumla yapayalnız kalmıştık." (Sermet Muhtar Alus)
- "Paris'teki hemşehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmışlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Açık kollarla göğüs arasına sığabilen miktarda olan
- "Her çalışmak isteyene kucak açmışlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç
- "Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Ortam, ocak
- "On yıl var ayrıyım Kına Dağı'ndan / Baba ocağından, yâr kucağından." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
[isim]
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm, aguş
- KULUN
-
-
[isim]
Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu
-
[isim]
Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu
- KULÜP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Görüşme, konuşma, okuma, spor yapma vb. amaçlarla yalnız üye olanların toplandıkları yer
- "İkisi de şehrin satranç kulübü üyelerindendir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Spor kulübü
- "Geceleri kapalı olan kulübün salonu aydınlanmıştı." (Ömer Seyfettin)
-
Kişilerin, toplulukların oluşturduğu grup
-
Milletlerin oluşturduğu grup, pakt
-
Herkese açık müzikli, içkili eğlence yeri
-
[isim]
Görüşme, konuşma, okuma, spor yapma vb. amaçlarla yalnız üye olanların toplandıkları yer
- KULAÇ
-
-
[isim]
Gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklık
- "Hortum beş on kulaç ötemize yanaşmıştı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklık
- KUŞKU
-
-
[isim]
Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe, acaba
- "Bütün bunlar hatırlanınca onun zaten bilinen ve kabul edilen samimiyeti kuşku konusu yapılmazdı." (Tarık Buğra)
- "Fakat bu mektubun yazısı önceki gün gelen zarf üzerindeki yazıya çok benzediği için genç adamın yüreğinde bir kuşku uyanıyor..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Tek kuşkum kalmamış evrende, hangi konu açılsa tek sözle ağzını tıkarım bütün bilgilerin." (Turan Oflazoğlu)
-
Başkalarının iyi niyet ve amaçlarını kötüye yorarak işkillenme duygusu
-
[isim]
Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe, acaba
- KUZEY
-
-
[isim]
Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, şimal, güney karşıtı
-
Bulunduğu noktaya göre kuzeyde kalan yer
- "Zonguldak Ankara'nın kuzeyindedir."
-
Yıldız
-
[isim]
Sağını doğuya, solunu batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, şimal, güney karşıtı
- KURUŞ
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Liranın yüzde biri değerinde Türk parası
- "Kırmızı meşin üzerine yaldızlı en iyi cildi beş kuruşa yapardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Liranın yüzde biri değerinde Türk parası
- KURNA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş veya plastik tekne
- "Yıkanmak için aralık yerdeki kurnaya müracaat..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş veya plastik tekne