Sonunda ka olan 4 harfli 28 kelime var. KA ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ka olan kelimeler listesine ya da başında ka olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A K Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ANKA
- ...
- ARKA
-
-
[isim]
Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı
- "Evin arkasında bahçe var."
- "Annesi arka çıktı da çocuğu dayaktan kurtardı."
- "Kaçakçılığın arkası alındı."
- "Birini arkasından övmek."
-
Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi
- "Çocuğun arkası ağrıyormuş."
- "Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün." (Sait Faik Abasıyanık)
- "İstanbul'da ne kadar şair, hikâyeci varsa hepsinin arkasına düşüyor, hepsiyle tanışıyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Geri kalan bölüm, kısım
- "Masalın arkası. Yazının arkası."
-
Art, peş
-
Otururken sırtın dayandığı yer
- "Otomobile bindiğimiz zaman başını arkaya yaslamış, gözlerini yummuştu." (Tarık Buğra)
-
İnsanın vücudu, bedeni
- "Arkasında beli kemerli, dar, şık bir pardösü vardı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Arkada olan, arkada bulunan
-
Kayırıcı
- "Memur olmak için büyük bir arka gerek." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Geçmiş, geride kalmış zaman
- "Bütün gözler arkaya, maziye çevrilmişti." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı, ön karşıtı
- SAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse
-
Kırsal bölgelerde sulama işlerini düzenleyen ve denetleyen kimse
-
[isim]
Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse
- BEKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- "Memleketin, devletin bekası senin elinde..." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kalıcılık, ölmezlik
- YAKA
-
-
[isim]
Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü
- "Paltosunun yakasını kaldırıp tenha caddeyi tutturdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Sonra eşyaya bir zarar gelecek olursa Gülsüm'ün yakasına yapışıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bereket versin hekimler sıkı bastılar, yengem de yakana çöktü de seni biraz hizaya getirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kendimi unutturup kaybettirmeye çalıştığım burada da Başkan, yakamı bırakmadı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Giysilerin boyna gelen bölümüne eklenen ve türlü biçimlerde olan parçası
-
Kıyı, kenar, taraf
- "Sokağın karşı yakasına geçtiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Eğik yerey
-
Yapıların saçaklarında, suyun içeriye sızmasını önlemek için kiremidin altıyla oluk arasına konulan metal levha
-
Semt
- "Hele bir işimizi bitirip karşı yakaya geçelim de onu sonra düşünürüz." (Aka Gündüz)
-
Sahil
-
Yelkenlerin kenar ve köşeleri
-
[isim]
Giysilerin boyna gelen, boynu çeviren bölümü
- RİKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi
-
[isim]
Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi
- KAKA
-
-
[isim]
Çocuk dilinde dışkı
-
[sıfat]
Çocuk dilinde kötü, çirkin
-
[isim]
Çocuk dilinde dışkı
- ISKA
-
-
[isim]
Üzerinde durmama, önem vermeme
- "Bu kadar güzel, bu kadar büyük bir şehir nasıl ıska geçilir diye içerliyordum." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Boşa çıkarma, rast getirememe
- "Güzel bir orta ile gole mal olan bir ıskayı ayırt edemez." (Haldun Taner)
- "Bedenleriyle ilgili gerçekleri ıska geçerler." (Salâh Birsel)
-
Hedefi tutturamama, amaca ulaşamama
-
[isim]
Üzerinde durmama, önem vermeme
- ÇUKA
-
-
[isim]
Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan tekirlerin irisi
-
[isim]
Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de yaşayan tekirlerin irisi
- ZEKA
- ...
- ŞAKA
-
-
[isim]
Güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan yapılan hareket veya söylenen söz, latife
- "İmamın şakasına ben de şaka ile mukabele ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bizim oralılar şakacıdırlar, şaka kaldırırlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "İlk defa görüştüğümüz hâlde benimle şaka yaptı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan yapılan hareket veya söylenen söz, latife
- LİKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek
-
[isim]
Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek
- KEKA
-
-
[ünlem]
Keyifli bir durum anlatılırken "ne güzel, ne iyi" anlamlarında söylenen bir söz
-
[ünlem]
Keyifli bir durum anlatılırken "ne güzel, ne iyi" anlamlarında söylenen bir söz
- VAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olay, hadise
- "O kadar boşboğaz çocuk arasında da vakayı bir sır olarak saklamak güçtü." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Olay, hadise
- CAKA
-
-
[isim]
Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka
- "Onların dördünde de bir kral havası, bir padişah cakası vardır." (Haldun Taner)
- "Askerliğin palavra ile olmadığını anladı ama hâlâ caka satıyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Baktım ki caka yapıyor, vesikayı el âleme göstere göstere eviriyor, çeviriyor." (Peyami Safa)
- "Dünyaları yakarım diyen, o cakasından geçilmeyen genç adamdan geriye bir enkaz kalmıştı." (Ahmet Ümit)
-
[isim]
Gösteriş, çalım, kabadayılık, fiyaka
- ZOKA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Büyük balıkları tutmakta kullanılan, küçük balık biçiminde, ucu iğneli kurşun parçası
-
[isim]
Büyük balıkları tutmakta kullanılan, küçük balık biçiminde, ucu iğneli kurşun parçası
- LAKA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Lak
-
[isim]
Lak
- OKKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
1,282 kg veya 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi, kıyye
- "Beş okka şekeri tam on gün idare ettik." (Aka Gündüz)
- "Eğer gözünü açmaz, bu kör dövüşüne bir nihayet vermezsen muhakkak okkanın altına gidersin." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
1,282 kg veya 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi, kıyye
- YUKA
- ...
- TAKA
-
-
[isim]
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi
- "Taka ile deniz yolculuğunun nasıl geçtiğini anlatmayacağım." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Bozuk, zor çalışan veya eski kara taşıtları için kulanılan bir söz
-
[isim]
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi