Sonunda k olan 7 harfli 1098 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BOĞUNUK
-
-
[sıfat]
Kısık, boğuk
-
Sıkıntılı, kapalı, donuk
-
[sıfat]
Kısık, boğuk
- KORUCUK
-
-
[isim]
Küçük koru
- "Şimdi orada bir sürü meşe fidanlarından bir korucuk peydah olmaya başlıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Küçük koru
- SERPMEK
-
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
-
Belli bir yere dağılacak biçimde dökmek
- "Buzlarını atıp karabiberlerini serptikten sonra kadehleri iyice karıştırdım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Yağmur veya kar azar azar, ince ince yağmak, serpiştirmek
- "Yağmur serpiyor. Kar serpiyor."
-
Vermek, saçmak
-
[-i]
Bir şeyi dağılacak biçimde dökmek, saçmak
- UNCULUK
-
-
[isim]
Un alıp satma işi
-
[isim]
Un alıp satma işi
- ALKALİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
İçinde alkali bulunan, kalevi, antiasit
-
[sıfat]
İçinde alkali bulunan, kalevi, antiasit
- AMPİRİK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Deneye dayalı
- "Bunu sadece eğitim uzmanları değil, çocuk yetiştiren ana babalar da ampirik olarak bilirler." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Deneye dayalı
- ATAKLIK
-
-
[isim]
Atak olanın durumu veya atakça iş, davranış, cüret
- "Kara Yusuf ve arkadaşlarındaki ataklık halkı sarıyor." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Atak olanın durumu veya atakça iş, davranış, cüret
- OLURLUK
-
-
[isim]
Olabilme durumu
-
[isim]
Olabilme durumu
- SLAVLIK
- ...
- TAYALIK
-
-
[isim]
Dadılık
- "Osman Efendi, tayalık vazifesini üstüne almıştı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Dadılık
- TİFDRUK
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Oyulmuş bakır kalıplarla yapılan, renkli fotoğraf baskılarına elverişli bir baskı tekniği
-
[isim]
Oyulmuş bakır kalıplarla yapılan, renkli fotoğraf baskılarına elverişli bir baskı tekniği
- ASARCIK
- ...
- CIVIMAK
-
-
[nsz]
Cıvık duruma gelmek
-
Bir iş çığırından çıkmak
-
Saygısızca davranışta bulunmak
-
[nsz]
Cıvık duruma gelmek
- DENEMEK
-
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek
-
Bir işe, başarmak amacıyla başlamak, girişimde bulunmak, teşebbüs etmek
- "Ayağa kalkarak üç adım ötedeki musluğa kadar gitmeyi denedi." (Peyami Safa)
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için bir insanı, bir nesneyi veya bir düşünceyi sınamak, tecrübe etmek
- ÖRTENEK
-
-
[isim]
Hayvanların vücudunu örten deri, kıl, tüy, pul vb. dokuların bütünü
-
Bazı organları örten zarlar
-
[isim]
Hayvanların vücudunu örten deri, kıl, tüy, pul vb. dokuların bütünü
- UZATMAK
-
-
[nsz]
Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
- "Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- "Uzatmayalım, bir tazminat lafıdır tutturdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek
- "Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Bir şeyi vermek için birine yöneltmek
- "Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana." (Aka Gündüz)
-
Germek
- "İp uzatmak."
-
Konuşmayı sürdürmek
- "Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Vermek, göndermek
- "Can, topu Zeki'ye uzattı.."
-
[-i]
Süreyi artırmak, temdit etmek
- "Meclis, olağanüstü hâl süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine ... süreyi uzatabilir..." (Anayasa)
-
[nsz]
Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
- YAKALIK
-
-
[isim]
Erkek gömleklerinin üzerine takılan eğreti yaka
- "Karıları incik boncuk içinde, erkekler ekseri yakalık bile alıp takmıyorlar." (Halide Edip Adıvar)
-
İlköğretim öğrencilerinin önlüklerinin üzerine taktıkları yaka
-
[isim]
Erkek gömleklerinin üzerine takılan eğreti yaka
- YAKIŞIK
-
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- "Onu gece yarısı sokağın ortasına atıvermek yakışık almazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yakışıklı delikanlı
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- FARIMAK
-
-
[nsz]
Güçsüz düşmek, yorulmak
-
Eskimek, yıpranmak
-
Vazgeçmek, usanmak
- "Sakin olsam bu sevdadan farısam / Balsız kovan gibi bomboş olurum." (Âşık Veysel)
-
Kocamak, yaşlanmak, ihtiyarlamak
-
[nsz]
Güçsüz düşmek, yorulmak
- İÇİLMEK
-
-
[nsz]
İçme işi yapılmak
- "Yeni yağmura kadar kullanılan, içilen ve hurmalıklara akıtılan bu sudur." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
İçme işi yapılmak