Sonunda k olan 5 harfli 631 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇALIK

  1. [sıfat] Çarpık
    • "Ağzı burnu çalık."
  2. Verev kesilmiş
    • "Kumaşın bir yanı çalık."
  3. Doğal olmaktan uzaklaşmış, kendi renginden olmayan
    • "Aklı çalık. Rengi çalık."
  4. Adı defterden silinmiş
  5. Yüzünde çıban veya yara yeri olan
  6. [isim] Çıban yeri
  7. [isim] Koyunlarda çiçek hastalığı
  8. [isim] Çalgın
  9. Yan yan giden
    • "Çalık at."

KINIK
...
SAÇIK

  1. [sıfat] Saçılmış, serpilmiş

ÇANAK

  1. [isim] Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap
    • "Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı." (Burhan Felek)
    • "Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı?" (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Göz çukuru
    • "Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu." (Ömer Seyfettin)
  3. Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların tümü
  4. Çevresine göre alçakta bulunan, derinliği genişliğinden az olan arazi
  5. [sıfat] Göstermelik, yalan yanlış, önceden belirlenmiş sonucu almaya yönelik
    • "O sayfaları hazırlayanlar karşımızdaki cephenin dolduruşuyla bir çanak anket düzenlediler." (Refik Erduran)

EFLAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gökler

GIDIK

  1. [isim] Çene altı, gerdan

PAPAK

  1. [isim] Genellikle Azerbaycan ve Kafkasya'da giyilen, kuzu derisinden veya yününden yapılan, uzun tüylü başlık
    • "Üst baş direğinden gocuğunu, papağını aldı, çizmelerinin kenar kürklerini düzledi." (Nezihe Araz)

TAVİK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alıkoyma, geciktirme, tehir

YUNAK

  1. [isim] Hamam

BEZİK

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] İki, üç veya dört kişi arasında 96 kâğıtla oynanan bir çeşit iskambil kâğıdı oyunu
    • "Beybabanın bezik oynayışı da pek alengirlidir." (Salâh Birsel)

BOZUK

  1. [sıfat] Bozulmuş olan
    • "Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu." (Tarık Buğra)
  2. Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ)
    • "Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. [isim] Madenî para, bozuk para
    • "Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver!" (Memduh Şevket Esendal)
  4. Kötümser, gergin, huzursuz, karışık
    • "Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu." (Falih Rıfkı Atay)
  5. Kızgın, sıkıntılı
    • "Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki." (Halide Edip Adıvar)

DİREK

  1. [isim] Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
    • "Kayıkçı yelkeni açmak için ilkin direği yerine oturtmalıdır." (Salâh Birsel)
  2. Sütun

ÜTMEK

  1. [-i] Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek
  2. Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek

DEMEK

  1. [nsz] Söylemek, söz söylemek
    • "Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." (Burhan Felek)
    • "Eskiden saat üç dedi mi paralar dağılmış olurdu." (Orhan Kemal)
    • "Dediğimden dışarı çıkarsa kendi bilir."
    • "Öyle sevindim ki deme gitsin."
  2. [-e] Ad vermek
    • "Muşmulaya döngel de derler."
    • "Vay! Beni kovuyorsun demek, pekâlâ!" (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Bir dilde karşılığı olmak
    • "Kamer "ay" demektir."
  4. Herhangi bir ses çıkarmak
    • "Küt dedi, düştü."
  5. [-e] Herhangi bir kanıya, yargıya varmak
    • "Bu işe herkes ne der?"
  6. Düşünmek
  7. Oranlamak
    • "Güzellik desen onda, zenginlik desen onda."
  8. Ummak
    • "Bundan sonra gelir mi dersin?"
  9. Erişmek
    • "Saat yedi dedi mi uyanırım."
  10. Bir işe kalkışmak, yeltenmek
    • "Kımıldanayım deme, kurşunu yersin. Ağzını açayım deme, çok fena olursun."
  11. Saymak, kabul etmek
    • "Yarım milyon dediğin nedir?" (Memduh Şevket Esendal)

GÜDÜK

  1. [sıfat] Eksik yanı olan, tamamlanmamış, kısa
    • "Güdük minare."
  2. Kuyruğu kesik veya kopmuş
  3. Yetersiz, sonuç vermemiş
    • "Boş elleri ve yavan bakışları ile ne güdük bir görünüşü var." (Haldun Taner)

YAZIK

  1. [isim] Herkesi üzebilecek şey, günah
    • "Kumaşa yazık etti. Çocuğa yazık ettiniz. Masrafa yazık oldu. Adama yazık oldu."
    • "Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenlere; ey gamlı ülke!.." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. [ünlem] Acınma, üzüntü anlatan bir söz
    • "Yazık! Bu iş böyle mi olacaktı?"
  3. [ünlem] Kınama anlatan bir söz
    • "Yazık sana! Böyle mi yapacaktın?"

EVCİK

  1. [isim] Küçük, sevimli ev
    • "Birbirinden bahçelerle, evlerle ayrılmış; güneş, çiçek, ağaç içinde evciklerdi." (Sait Faik Abasıyanık)

SİYAK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sözün gelişi, anlatım biçimi

BUNAK

  1. [sıfat] Bunamış olan (kimse), matuh
    • "Kendini isteyenler hep cılız, sıska, ihtiyar, bunak adamlardı." (Ömer Seyfettin)

GEREK

  1. [sıfat] Bir şeyin yapılabilmesi veya olabilmesi ona bağlı olan, lazım
    • "Mecnunlara Leyla gerek, bana seni gerek seni." (Yunus Emre)
    • "Gereği gibi davranmak."
    • "Meclis ... gerek gördüğü takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verir." (Anayasa)
    • "Bunların bir bildikleri olsa gerek." (Memduh Şevket Esendal)
  2. [isim] İcap
    • "... millî güvenlik gereklerinin ihlal edilmesi ... hâlinde belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabilir." (Anayasa)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü