Sonunda k olan 5 harfli 631 kelime var. K harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde k harfi olan kelimeler listesine ya da başında k harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇİŞİK
-
-
[isim]
Tavşan yavrusu
-
[isim]
Tavşan yavrusu
- YATAK
-
-
[isim]
Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek
- "Sabahleyin onu aynı güzellikte bulacağım ümidiyle yatağımdan fırladım." (Refik Halit Karay)
- "Gerçekten yatak yorgan, kolu boynu sargılar içinde, pestil gibi yatıyordu." (Haldun Taner)
- "Daha on yaşımda yokken annem yatağa düşmüştü." (Sermet Muhtar Alus)
- "Yorgunluktan yatağa seriliverdim."
-
Yün, pamuk, kuş tüyü vb. maddelere kılıf geçirerek yapılan şilte
-
Üzerine şilte konulan karyola, somya, kerevet vb
-
Irmak, çay, dere vb.nin, içinde aktıkları yer, akak, mecra
-
Katmanlaşmış herhangi bir madde yığını
- "Çakıl yatağı."
-
Bir şeyin çok bulunduğu yer
- "Av yatağı. Aslan yatağı."
-
Maden veya fosil ocaklarında birbirini izleyen iki maden, taş veya kömür tabakası arasında uzanan damar
-
Çanak biçimindeki bir havzada veya buna benzer bir oluşumda toplanmış petrol birikintisi
-
Gizli barınak veya bir suçluyu gizlice barındıran yer
- "Hırsız yatağı. Eşkıya yatağı."
-
Makinelerde hareketli bölümleri içine alan hareketli veya sabit parça
- "Namlu yatağı. Eksen yatağı."
-
Fideleri gömmek için toprakta açılan çukur
-
Turunçgilleri ve yumurta vb. ürünleri korumak üzere saman vb.nden yararlanılarak yapılan yer
-
Katmanlı bir kaya bütününde maden filizi veya taş döküntüsünden oluşan çok ince tabaka
-
[isim]
Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek
- AKLIK
-
-
[isim]
Ak olma durumu
- "Ocaktan aklığını yitirmiş bir bezle döndü, yeni gelenin masasını sildi." (Rıfat Ilgaz)
-
Kadınların makyaj için yüzlerine sürdükleri beyaz bir sıvı, düzgün
-
[isim]
Ak olma durumu
- SOĞUK
-
-
[sıfat]
Isısı düşük olan, sıcak karşıtı
- "Bu el soğuktu ve titriyordu." (Peyami Safa)
- "Soğuk almak yahut hırsızlara soyulmak tehlikesi de yok." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Suat ilgilerine heyecanla karşılık vermiyor, biraz uzak ve soğuk duruyordu." (Atilla İlhan)
- "Bir cenaze alayında böyle bir latife az buçuk soğuk kaçmakla beraber pek yersiz de sayılmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Üşütecek derecede ısısı olan
- "Güneşli, soğuk bir gündü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumu
- "Karın soğuğu başka bir tür soğuktur." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
İlgisiz, sevimsiz bir biçimde veya memnuniyetsizliğini belli ederek
-
Duygudan, sevgiden yoksun olan, yakın ve içten olmayan, ilgisiz
- "Soğuk tavırla birbirlerini selamlayıp uzaklaştılar." (Refik Halit Karay)
-
Sevimsiz veya yersiz, antipatik
- "Bu soğuk, yavan sözler zevkimi rencide ediyordu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Cinsel istek duymayan
- "Soğuk bir kadın."
-
[sıfat]
Isısı düşük olan, sıcak karşıtı
- YUNAK
-
-
[isim]
Hamam
-
[isim]
Hamam
- ÇIKAK
-
-
[isim]
Çıkılacak yer, çıkıt, mahreç
-
Boğumlanma noktası
-
[isim]
Çıkılacak yer, çıkıt, mahreç
- KOKAK
-
-
[sıfat]
Kötü, pis kokan
- "Üstleri yosunlu, içleri böcekli bu durgun, kokak sular insandaki içmek isteğini kesiyor." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Kötü, pis kokan
- PERUK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Takma saç, peruka
-
[isim]
Takma saç, peruka
- SAPAK
-
-
[sıfat]
Sapaklığı olan
-
[isim]
Bir ana yoldan ayrılan yolun başlangıç noktası
-
[isim]
Akarsuyun kollara ayrıldığı yer
-
[sıfat]
Sapaklığı olan
- BOĞAK
-
-
[isim]
Anjin
-
[isim]
Anjin
- HUKUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
- "Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez." (Peyami Safa)
-
Bu yasaları konu alan bilim
- "Kaldı ki böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek vb. davaları ilgilendiren bölümü
- "Hukuk davası. Hukuk mahkemesi."
-
Haklar
- "Hukukumdan vazgeçmem."
-
Ahbaplık, dostluk
-
[isim]
Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
- İHLAK
- ...
- IRMAK
-
-
[isim]
Çoğunlukla denize dökülen, özellikle genişliği ve taşıdığı su niceliği bakımından en büyük akarsu, nehir
- "Sakarya sanki adı duyulmadık hatta adı konmadık bir ırmaktı." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Çoğunlukla denize dökülen, özellikle genişliği ve taşıdığı su niceliği bakımından en büyük akarsu, nehir
- ÜÇLÜK
-
-
Üç tanesi bir arada bulunan, üç tane alabilen, üç taneden oluşmuş
-
[isim]
Basketbolda ceza alanı dışından atılan topun potaya geçirilmesi sonucu kazanılan üç sayı değerindeki atış
-
Üç tanesi bir arada bulunan, üç tane alabilen, üç taneden oluşmuş
- DÜŞÜK
-
-
[sıfat]
Aşağı doğru düşmüş, aşağı sarkmış
- "Düşük mide. Düşük omuz."
-
Az
- "Düşük faiz. Düşük fiyat."
-
İktidardan düşmüş veya düşürülmüş
-
Dil bilgisi kurallarına uymayan
- "Düşük cümle."
-
[isim]
Yaşayabilecek duruma gelmeden doğan yavru, ceninisakıt, sakıt, sıkıt (II)
-
Eski değer ve onurunu yitirmiş olan
- "Dolmuşa bindiğine göre orta hâlli belki de daha düşük olacak." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Aşağı doğru düşmüş, aşağı sarkmış
- GOCUK
-
Kelime Kökeni : Bulgarca
-
[isim]
Tek parça hayvan postundan yapılan ceket
- "Atını bir direğe bağlar, gocuğunu kafasına çeker, uyurdu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İçi kürk, pelüş vb.nden yapılan kalın ceket
-
[isim]
Tek parça hayvan postundan yapılan ceket
- OKRUK
- ...
- TETİK
-
-
[isim]
Ateşli silahlarda ateşlemeyi sağlamak için çekilen küçük parça
- "Tüfeği geze aldım, ses toprağa yakın geliyordu. Porsuktur sandım, tetiğe dokundum." (Memduh Şevket Esendal)
- "Şimdi tetiğe bassam hiç doğmamışa dönersin." (Çetin Altan)
-
[isim]
Ateşli silahlarda ateşlemeyi sağlamak için çekilen küçük parça
- İTLİK
-
-
[isim]
İt olma durumu veya itçe davranış
- "Hatıralarda ırza ve namusa taarruzu, itliği kalmıştı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
İt olma durumu veya itçe davranış
- KISIK
-
-
[sıfat]
Kısılmış olan
-
Boğuk, güçlükle çıkan (ses)
- "Sonra kısık fakat ateşli, tutkun bir kadın sesi korkuyla, hiddetle haykırdı." (Halide Edip Adıvar)
-
Hafifçe aralanmış, yumulmuş olan (göz kapağı)
-
[isim]
Kanyon
-
[sıfat]
Kısılmış olan