Sonunda ih olan 50 kelime var. İH ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ih olan kelimeler listesine ya da başında ih olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
ABUSÜLVECİH
MÜTENEBBİH, MÜTEVECCİH
MÜSTENSİH
MÜFERRİH, MÜNEBBİH, MÜNFESİH, MUSAHHİH, MÜSTERİH, MÜVERRİH
MAMAFİH, MÜŞABİH, TERAVİH
TAKBİH, TASHİH, TASRİH, TAVZİH, TEFTİH, TELKİH, TELMİH, TEMBİH, TENZİH, TERCİH, TERFİH, TEŞBİH, TESPİH, TEŞRİH, TEVBİH, TEVCİH, TEVŞİH
FAKİH, FASİH, FATİH, FERİH, FESİH, FETİH, KERİH, MEDİH, MERİH, MESİH, NESİH, NEZİH, SAHİH, SARİH, SEFİH, SEMİH, TALİH, TARİH, VECİH
SİH
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ABUSÜLVECİH
- ...
- MÜTEVECCİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir yere gitmeye, bir şeyi yapmaya karar veren
-
Yönelik
-
[sıfat]
Bir yere gitmeye, bir şeyi yapmaya karar veren
- MÜTENEBBİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aklını başına toplamış, akıllanmış, uslanmış
-
[sıfat]
Aklını başına toplamış, akıllanmış, uslanmış
- MÜSTENSİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İstinsah eden, kitap vb. eserleri yazarak kopya eden kimse
-
Yazıları çoğaltma makinesi, teksir makinesi
-
[isim]
İstinsah eden, kitap vb. eserleri yazarak kopya eden kimse
- MÜNEBBİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Uyarıcı
-
[sıfat]
Uyarıcı
- MÜNFESİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bozulmuş, dağılmış, feshedilmiş
-
[sıfat]
Bozulmuş, dağılmış, feshedilmiş
- MÜFERRİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İç açıcı, ferahlık verici
-
[sıfat]
İç açıcı, ferahlık verici
- MUSAHHİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzeltici
-
[isim]
Düzeltici
- MÜSTERİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan
- "Müsterih ol, artık hiç korkmayacak, mesut olacaksın." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan
- MÜVERRİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tarih yazan kimse, tarihçi
- "Romalı müverrihler bunların hiçbirine barbar lakabını vermemiştir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Tarih yazan kimse, tarihçi
- TERAVİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ramazan ayı boyunca, yatsı namazından sonra kılınan namaz, teravih namazı
- "Bu ramazan gecesi, teravih kılınırken, çarşıdan geçtik." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Ramazan ayı boyunca, yatsı namazından sonra kılınan namaz, teravih namazı
- MAMAFİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Bununla birlikte, durum böyleyken
- "... tansiyon tatmin edicidir, mamafih ihtiyatı elden bırakmayacağız." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Bununla birlikte, durum böyleyken
- MÜŞABİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aralarında benzerlik olan, benzer, benzeş
-
[sıfat]
Aralarında benzerlik olan, benzer, benzeş
- TESPİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
"Süphanallah" sözünü söyleme
- "Kimisi bağdaş kurmuş, tespih çekiyor, kimisi diz çökmüş Kur'an okuyor." (Refik Halit Karay)
-
Belirli dinî sözleri tekrarlamak veya elde oyalanmak için kullanılan, türlü maddelerden boncuk biçiminde yapılmış, genellikle otuz üç veya doksan dokuz taneden oluşmuş dizi
- "İri taşlı tespihinin parmakları arasında arada bir şıkırdaması..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
"Süphanallah" sözünü söyleme
- TAVZİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açıklama, aydınlatma
-
[isim]
Açıklama, aydınlatma
- TELMİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlatılmak istenen şeyi söz arasında imalı olarak belli etme, açıkça söylememe
- "İleride dahi ağzını açıp da ufacık bir telmihte bulunmasın." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Dün geceki ağır sözlerini telmih ettiğimi anladı, kızardı." (Refik Halit Karay)
-
Bir dizede veya beyitte bilinen bir olay, bir atasözü, fıkra vb.ni hatırlatma sanatı, anıştırma
-
[isim]
Anlatılmak istenen şeyi söz arasında imalı olarak belli etme, açıkça söylememe
- TEMBİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin belli biçimde ve yolda yapılmasını söyleme, bunu üsteleyerek hatırlatma, uyarı
- "Ertesi gün ayrılırken tekrar oradan geçmemi sıkı sıkı tembih ediyorlar." (Halide Edip Adıvar)
-
Uyarma
- "Bu zılgıtın içinde bir daha böyle yergiler yazmaması tembihi de vardır." (Salâh Birsel)
-
Uyarım
-
[isim]
Bir şeyin belli biçimde ve yolda yapılmasını söyleme, bunu üsteleyerek hatırlatma, uyarı
- TASRİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açık söyleme, belirtme
- "Bunların hudutlarını iyi tasrih edememekle beraber ... eniştemizin kanaatlerine de sirayet etmiş olduğu görülüyordu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Açık söyleme, belirtme
- TERFİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ferahlatma, rahat yaşamasını sağlama, gönendirme
-
[isim]
Ferahlatma, rahat yaşamasını sağlama, gönendirme
- TEVBİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Paylama
- "Haklı mı, haksız mı olduğunu kestiremediğim bu tevbihe gülümsedim." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Paylama