İçinde ş olan 3 harfli 66 kelime var. İçerisinde Ş harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ş harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ş harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ŞUA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Işın

ŞAK

  1. [isim] Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses
    • "Şak diye yüzüne vurdu."

KEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan peynir
  2. Kış için kurutulan yağsız, tuzsuz yoğurt

YAŞ

  1. [isim] Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman, sin (II)
    • "Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." (Cahit Sıtkı Tarancı)
    • "Yaş ilerliyor. Artık geçti bizden / Kişi ev bark edinmeli vakitten." (Cahit Sıtkı Tarancı)
    • "Çocuk daha yaşında değil."
    • "Hâkimler ve savcılar altmış beş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler." (Anayasa)
  2. Hayatın çeşitli evrelerinden her biri, çağ
    • "Genç yaşında. Kızımızı yetiştirdik bu yaşa getirdik." (Mahmut Yesari)
  3. Bir kurum, bir kuruluş, düzen vb.nin kurulduğundan bu yana geçen zaman
    • "Yetmiş beş yaşına basan Türkiye Cumhuriyeti."
  4. Bir gök cisminin oluşmaya başladığı günden bugüne kadar geçirdiği zaman süresi

ŞER

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kötülük, fenalık
    • "Senin başına bir şeyler gelecek ama hayır mı desem, şer mi desem..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. [sıfat] Kötü, fena

DUŞ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Temizlik veya tedavi amacıyla suyu yüksekten üzerine doğru püskürtme yoluyla yıkanma
    • "Soğuk bir duş, sonra da deliksiz bir uyku!" (Atilla İlhan)
  2. Bu biçimde yıkanmaya yarayan alet

FAŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Açığa vurulma, ortaya dökülme
    • "Bu telaffuz, onun dadılı, matmazelli geçmiş çocukluğunun izlerini de faş ederdi." (Haldun Taner)
    • "Sırrının faş olduğu gün ona ölümden başka çıkar yol kalmazdı." (Refik Halit Karay)

KİŞ
...
MAŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Bir çeşit börülce (Phaseolus aureus)

ŞOR
...
PEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Arka, art
    • "Biz kuru canımıza razıyız, diye peşimizden geliyordu." (Falih Rıfkı Atay)
    • "O şimdi koltuk peşinde."
    • "Tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor."
    • "Diploma peşinde koşuyor."
  2. Elbisenin etek kısmı
    • "Her biri bir yere, ekmek parası peşine gittiler, kendi başlarını da kurtardılar." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Niçin gideceğimizi evvelden uzun uzun konuşup kararlaştırmışız gibi peşine takıldım." (Reşat Nuri Güntekin)

ŞEŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Altı
    • "Asıl âşığın gözü şeşi beş görür, kulağı Mısır'daki sağır sultanın duyduğunu bile duymaz." (Refik Halit Karay)

BOŞ

  1. [sıfat] İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı
    • "Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." (Aka Gündüz)
    • "Nasıl boş bulunup o gazeteci kızın resmini çekmesine imkân verdi?" (Atilla İlhan)
    • "Ben birkaç gündür arıyorum, birkaç yerlere başvurdum, boş çıktı." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Ankara'ya giden hiçbir heyetin geri boş döndüğünü görmedik." (Yahya Kemal)
  2. Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal
    • "Boş kadro."
    • "Bizden sonra cenaze çıkmış bir eve benzeyen Bekirağa bölüğündeki arkadaşlar boş durmamışlardı." (Hüseyin Cahit Yalçın)
    • "Her senede üç dört ay, bahusus kışın boş kalırız." (Sait Faik Abasıyanık)
  3. Yapılacak işi olmayan, işsiz
    • "Bugün sabah boşum, gelebilirsin."
  4. [zarf] İşsiz bir biçimde
    • "Boş oturmak, aylak durmak insanı çabuk çökertir." (Haldun Taner)
  5. Verimsiz
  6. Anlamsız
    • "Bilirim, sen bu gibi boş yazılardan hoşlanmazsın!" (Memduh Şevket Esendal)
  7. Habersiz, hazırlıksız
    • "Tatar dilencinin küfürlerine işte böyle boş yakalandım." (Orhan Pamuk)
  8. Bilgisiz
    • "Daha meselesiz, daha cahil, daha boş, daha yakışıklıydılar." (Sait Faik Abasıyanık)
  9. Bir işe yaramayan, yararsız
    • "Yaşlı başlı insanlarız dedi. Birbirimizi boş tesellilerle aldatacak değiliz." (Reşat Nuri Güntekin)

AŞK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi
    • "Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi." (Yunus Emre)
    • "Meltemler tanrısı aşka gelip bu yeni varlığı yelpazelemeye koyuldu." (Halikarnas Balıkçısı)

ŞAT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Sığ sularda ağır yükleri taşımak için kullanılan, altı düz bir çeşit tekne
    • "Bordadan aşağı şatlara inip torbaları şata bırakarak eli boş geri dönüyor." (Zeyyat Selimoğlu)

ŞAZ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Ayrık, kural dışı, müstesna

HİŞ

  1. [ünlem] Hişt
    • "Hiş, buraya gel!"

ŞOM

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Uğursuz

ŞAP

  1. [isim] İstekle öperken çıkan ses
    • "Şap diye elinden öptü."
  2. Birden yere düşme veya çarpma sırasında çıkan ses

ŞEY

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz
    • "Bana sen pek çok şey kazandırdın." (Refik Halit Karay)
  2. Nesne, madde
    • "Asıl zorluk belki öğrenilmesi lazım gelen şeylerin değil, unutulması gereken şeylerin çokluğundan gelir." (Abdülhak Şinasi Hisar)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü