İçinde ışı olan 7 harfli 44 kelime var. İçerisinde IŞI bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ışı olan kelimeler listesine ya da Sonu ışı ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HIŞIMLI
-
-
[sıfat]
Öfkeli, kızgın, sinirli
- "Kadınsa bulaşıkları kurulamaya çalışır. Bir tabak düşürünce de hışımlı bakışlara muhatap olur." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Öfkeli, kızgın, sinirli
- YILIŞIK
-
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- "O hanende denilen yılışık boşboğaza ne diyeyim?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- DANIŞIK
-
-
[isim]
Olmayan bir durumu varmış gibi göstermek veya olduğundan başka anlatmak için önceden yapılan anlaşma, muvazaa
-
[isim]
Olmayan bir durumu varmış gibi göstermek veya olduğundan başka anlatmak için önceden yapılan anlaşma, muvazaa
- KIZIŞIK
-
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
- KIRIŞIK
-
-
[sıfat]
Kırışmış olan
- "Söz tiyatroya gelince bu yaşlı sanatkârın kırışık yüzü birdenbire canlandı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Deride esnekliğin kaybolmasından oluşan kıvrım
-
[isim]
Kırışmış yer, kırışıklık
-
[sıfat]
Kırışmış olan
- DIŞINDA
-
-
...-den başka, sayılmazsa
- "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar." (Ahmet Haşim)
- "Size hiç bu mektupların dışında 'Muhterem Yusuf Ziya Beyefendi' diyen oluyor mu?" (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz." (Anayasa)
- "Hiçbir şeye karışmadan olayların dışında kalmak isteyenlerin çabaları boşunaydı." (Necati Cumalı)
-
...-den başka, sayılmazsa
- FLORIŞI
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Bazı cisimlerin aldıkları ışığı, boyu daha uzun ışık ışınımlarına dönüştürmesi özelliği, floresans
-
[isim]
Bazı cisimlerin aldıkları ışığı, boyu daha uzun ışık ışınımlarına dönüştürmesi özelliği, floresans
- FIŞIRTI
-
-
[isim]
Fışırdama sesi
-
[isim]
Fışırdama sesi
- KARIŞIM
-
-
[isim]
Birden çok şeyin karıştırılmasıyla elde edilen veya ortaya çıkan şey
-
İki veya daha çok maddenin kimyasal tepkimeye girmeden bir araya gelmesi, mahlut
-
[isim]
Birden çok şeyin karıştırılmasıyla elde edilen veya ortaya çıkan şey
- HIŞILTI
-
-
[isim]
Sert ve sürekli çıkan ses
-
[isim]
Sert ve sürekli çıkan ses
- KARIŞIK
-
-
Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş
- "Karışık salata."
-
Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız
-
Saf olmayan
- "Karışık süt."
-
Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan
- "Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık dolambaçlı işten!" (Necati Cumalı)
-
Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık
- "Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın." (Peyami Safa)
-
Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan
-
Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş
- HIŞIRTI
-
-
[isim]
İnce cisimler hışırdarken çıkan ses, hışırdama sesi
- "Sade dalgaların sesini veya yaprakların hışırtısını duyayım." (Haldun Taner)
-
[isim]
İnce cisimler hışırdarken çıkan ses, hışırdama sesi
- SARIŞIN
-
-
[sıfat]
Sarı saçlı ve ak tenli (kimse)
- "Yanındaki kapılardan biri açıldı, içeriye sarışın bir taze girdi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Sarıya yakın renkli
- "Sarışın bir kış güneşi maviyi billurlaştırıyor, bulutları pamuk yığınlarına çeviriyordu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Sarı saçlı ve ak tenli (kimse)
- TANIŞIK
-
-
[isim]
Birbirini tanıyanlardan her biri
- "Tanışıklar birbirlerine iftira ederlerdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Birbirini tanıyanlardan her biri
- KIPIŞIK
-
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
- "Gülmesine gülmez ya, küçük, kıpışık, mavi gözlerinden çelik ışıltısı gibi bir şey geçer." (Nezihe Meriç)
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
- IŞIKSIZ
-
-
[sıfat]
Işığı olmayan, karanlık
-
[sıfat]
Işığı olmayan, karanlık
- SIKIŞIK
-
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- "Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?" (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- MAYIŞIK
- ...
- IŞITMAK
-
-
[-i]
Işık saçmak, ışıklandırmak
- "Bulutlar geçip gidince kalan gök / Ey içimizi ışıtan has renk." (Selâhattin Batu)
-
[-i]
Işık saçmak, ışıklandırmak
- KATIŞIK
-
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut