İçinde ır olan 6 harfli 132 kelime var. İçerisinde IR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ır olan kelimeler listesine ya da Sonu ır ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KIRÇIL
-
-
[sıfat]
Kırlaşmaya başlamış, kır renkli
-
Bu renkte saçı olan
- "Dükkânın önünde bekledi, kırçıl kuyumcu görününce hemen taşları çıkardı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Kırlaşmaya başlamış, kır renkli
- HIRGÜR
-
-
[isim]
Geçimsizlik, kavga
- "Tiyatrocular arasında hırgür eksik olmaz ama her şey sonunda tatlıya bağlanır, bilmez misin?." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Geçimsizlik, kavga
- ANIRIŞ
-
-
[isim]
Anırma işi veya biçimi
- "Birden ovada unutulmuş yaşlı bir eşeğin anırışı duyuluyor." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Anırma işi veya biçimi
- HINZIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Domuz
-
[sıfat]
Katı yürekli, kötü düşünen, gaddar
- "Bırak beni ... Şu hınzırı geberteceğim diyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Genellikle hoşa giden bir davranışta bulunan (kimse)
- "Dilber'de bir kurum, bir eda. Bir de güzelleşti hınzır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kurnaz, içten pazarlıklı olan
-
[isim]
Domuz
- SIRACA
-
-
[isim]
Deride ve genellikle boyunda görülen, lenf düğümlenmelerinin şişkinliğiyle beliren tüberküloz türü
- "Elif'i almış, başında keli, boynunda sıracası, sırtında da paçavra entarisiyle getirmişti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Deride ve genellikle boyunda görülen, lenf düğümlenmelerinin şişkinliğiyle beliren tüberküloz türü
- IRKTAŞ
-
-
Aynı ırktan olan kimse
-
Aynı ırktan olan kimse
- KIRTIK
- ...
- MIRNAV
-
-
[isim]
Miyavlama sesi
-
[isim]
Miyavlama sesi
- IRKSAL
-
-
[sıfat]
Irki
-
[sıfat]
Irki
- KIRKLI
-
-
[sıfat]
Kırk parçadan oluşmuş
-
Kırk gününü doldurmamış (bebek veya lohusa kadın)
-
Birinin kırkı çıkmadan öbürü doğan (akraba veya komşu çocukları)
-
[sıfat]
Kırk parçadan oluşmuş
- ZIRNIK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Arsenik
- "Karın, kaynanan, çocukların hepsini yiyip sana zırnık koklatmazlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası
- "Bizde zırnık kalmadı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Arsenik
- KIRSAL
-
-
[sıfat]
Kır ile ilgili
-
[isim]
Az insanın barındığı, genellikle kır durumunda olan yer
-
[sıfat]
Kır ile ilgili
- HIRVAT
- ...
- KIRMAK
-
-
[-i]
Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak
- "Taşları kırmak. Bardağı kırmak."
- "Kaşla göz arasında ellerine geçirdiklerini kırıp dökmeye koyulmuşlardı." (Atilla İlhan)
- "Pakize'nin kırıp geçirdiği bir şeyi görmekten hasıl olacak tesiri temaşaya gelen çocuklara..." (Halit Ziya Uşaklıgil)
- "Düğüne kimlerin çağrıldığı anlaşılmaz, ne hediye gönderileceği de belli olmaz. Olmaz ama hepsi çağrılmıştır, hepsi de kırıp sarar, birer hediye alır yollar." (Memduh Şevket Esendal)
-
İri parçalara ayırmak
- "Adamın her akşam yarım kiloyu devirdikten sonra ortalığı kırıp geçirmesinden perişan oluyorlar." (Çetin Altan)
-
[nsz]
Belirli bir biçimde katlamak
- "Forma kırmak."
- "Hoşsohbet, şakacı bir insan olduğu için Kâzım Bey'le kaynatasını kahkahadan kırıp geçirir." (Salâh Birsel)
-
Öldürmek, yok olmasına neden olmak
- "Bu yıl soğuk hayvanları kırdı."
- "Bir İspanyol şarkıcı var. Beyoğlu'nu kırıp geçiriyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şeyin fiyatını azaltmak, indirmek
- "Firma verdiği teklif fiyatını son dakikada bir yüzde yirmi daha kırıyordu." (Haldun Taner)
-
Dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek
- "Sizin hatırınızı kırmamak için işte gelip misafir oluyorum; fakat bu yaşımda misafirle uğraşacak hâlim yok." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Tavlada karşı oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak
-
Vücut kemiklerinden birini parçalamak
- "Ayol, yapma, gel, düşüp bir yerini kıracaksın!" (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tahılı iri ve kaba öğütmek
-
[-e]
Hareket durumundaki canlının veya taşıtın yönünü değiştirmek, çevirmek, döndürmek
- "Ne tarafa doğru meyil varsa gidonu o tarafa doğru kıracaksınız ki bisiklet doğrulsun." (Burhan Felek)
-
[nsz]
Daha iyi bir sonuç elde etmek
- "Tam en az elli bin satıp rekor kıracak." (Aka Gündüz)
-
Yok etmek
- "Direncini kırmak. Hevesini kırmak."
-
Gücünü, etkisini azaltmak
- "Birkaç gün evvel yağan yağmur sıcağı kırmamış." (Burhan Felek)
-
Kaçmak, uzaklaşmak
-
[nsz]
Değerinden düşük fiyata almak
- "Bono kırmak. Çek kırmak."
-
[-i]
Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak
- ÇILDIR
- ...
- TIRTIK
-
-
[isim]
Çentik
-
[isim]
Çentik
- TIRSIK
- ...
- IRLAMA
- ...
- KIRLIK
-
-
[isim]
Kır olan yer, şehir dışında açıklık yer
- "Etrafı kırlık, mezarlık, uzun bir yoldan gidiyorduk." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Kır olan yer, şehir dışında açıklık yer
- DIRDIR
-
-
[isim]
Bezginlik verecek biçimde söylenen söz
-
[isim]
Bezginlik verecek biçimde söylenen söz