İçinde ır olan 5 harfli 101 kelime var. İçerisinde IR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ır olan kelimeler listesine ya da Sonu ır ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇIRAK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse
- "Bu çocuğu sekiz yaşındayken, araba boyacısına çırak vermişler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Dükkânda ayak işlerine bakan kimse
- "Ekseriya bahçıvan, uşak, bakkal çırağı ile karşılaşırdım." (Refik Halit Karay)
-
Saray, daire vb. büyük yerlerde yıllarca hizmet ettikten sonra geçimi sağlanarak başka yerde yaşamasına izin verilen kimse
-
[isim]
Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse
- KIRBA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- "Nihayet bir çobanın kırbasında yosunlu, tozlu, berbat bir su ele geçirmişler."
-
Çok su içen kimse
-
Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- BIZIR
-
-
[isim]
Kadınlık organının üst yanında cinsel zevk duyumu noktası olan bölüm, dılak, klitoris
-
[isim]
Kadınlık organının üst yanında cinsel zevk duyumu noktası olan bölüm, dılak, klitoris
- IRKÇI
-
-
Irkçılık yanlısı olan kimse
-
Irkçılık yanlısı olan kimse
- AYGIR
-
-
[isim]
Damızlık erkek at
-
[isim]
Damızlık erkek at
- ÇIRAĞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç
-
Işık
-
[isim]
Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç
- TIRIK
-
-
[isim]
Bir nesnenin art arda iki yere çarpmasından çıkan ince ve kuru ses
- "Kapı tırık diye kapandı."
-
[isim]
Bir nesnenin art arda iki yere çarpmasından çıkan ince ve kuru ses
- KIRIK
-
-
[sıfat]
Kırılmış olan
- "Kırık pencereden ay, ışığını donduran bir soğuklukla odaya akıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
Melez
- "Kırık tazı."
-
Tam nota göre düşük olan (not)
- "Üç dersten kırığı var. Kırık not."
-
[isim]
Kırılmış bir şeyden ayrılan parça
- "Cam kırığı."
-
[isim]
Kemiğin bir etki ile kırılması
- "Kolunda kırık yok ama çıkık var."
-
[isim]
Bir şeyin kırılan yeri
- "Bunun kırığı neresinde?"
-
[isim]
Kırıntı
- "Ekmek kırığı."
-
[isim]
Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul
-
Gücenmiş, üzgün
- "Eşlerde, çocuklarda o üzgün, kırık bakış." (Behçet Necatigil)
-
[sıfat]
Kırılmış olan
- KIRMA
-
-
[isim]
Kırmak işi
-
Kumaşın katlanmasıyla yapılan giysi süsü, pili
-
Kırılmış veya dövülmüş tahıl
- "Buğday kırması."
-
Basılı kâğıtları forma durumuna getirmek için belli yerlerinden bükme ve katlama işi
-
[sıfat]
Ortasından kırılarak doldurulan (tüfek)
- "Mustafa, kırma tüfeğe bir kurşun sürdü." (Yahya Kemal)
-
[sıfat]
Melez
- "Arap kırması bir at."
-
[sıfat]
Yabancı etkilerle özgün niteliğini yitirmiş olan
-
[isim]
Kırmak işi
- PIRPI
-
-
[isim]
Yılan sokmasına karşı ilaç olduğuna inanılan bir tür taş, yılan taşı
-
[isim]
Yılan sokmasına karşı ilaç olduğuna inanılan bir tür taş, yılan taşı
- PIRTI
-
-
[isim]
Değersiz şey, eşya
-
Eskimiş giysi
- "Aktör, o her günkü pırtısını giyip de sahneye çıkarsa ağzıyla kuş tutsa seyirciye Demirhane Müdürü olduğunu yutturamaz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ufak tefek ev eşyası
-
Basma ve ketenden yatak, yorgan yüzü, giysilik kumaş
-
[isim]
Değersiz şey, eşya
- FIRIN
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İçinde genellikle odun yanan, her yanda aynı derecede ısı oluşturarak ekmek, pasta vb. pişirmeye yarayan, tavanı tonoz biçiminde, önünde tek açıklık bulunan ocak
- "Pastacı fırını."
- "Onun usta olması için daha beş fırın ekmek yemesi lazım."
-
[sıfat]
Bu ocakta pişirilmiş
-
Ekmek, pasta vb.nin pişirildiği ve satıldığı dükkân
-
Elektrik, tüp gaz ve doğal gazla çalışan, yiyecekleri pişirmeye veya ısıtmaya yarayan alet
- "Elektrik fırını."
-
Bir maddenin fiziksel veya kimyasal değişime uğratılması amacıyla içinde ısıtıldığı araç
-
[isim]
İçinde genellikle odun yanan, her yanda aynı derecede ısı oluşturarak ekmek, pasta vb. pişirmeye yarayan, tavanı tonoz biçiminde, önünde tek açıklık bulunan ocak
- ÇIRPI
-
-
[isim]
Dal, budak kırpıntısı
- "Bir çırpıya benzeyen kolunu sol tarafta bir yere uzattı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Boyalı ve gergin bir sicimi yay gibi çekip bırakmak yoluyla çizgi çizme
- "Çırpı vurmak."
-
Çok zayıf
-
[isim]
Dal, budak kırpıntısı
- FIRAT
- ...
- GICIR
-
-
[isim]
Sakıza kıvamını arttırmak için katılan, kauçuk cinsinden bir madde
-
[sıfat]
Yeni
-
[isim]
Sakıza kıvamını arttırmak için katılan, kauçuk cinsinden bir madde
- KIRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 g olan ağırlık ölçü birimi
- "Yüzlerini görür görmez, aşağıdaki misafirlerinin kıratlarını ölçmüştüm." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Nitelik, değer, düzey, seviye
- "Karşısındaki oyuncu belki de orta kıratı hiçbir zaman geçmeyen birisi idi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 g olan ağırlık ölçü birimi
- SABIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç
- "İki, üç akşamda bir, odasına uğrar, onun o sonu gelmez askerlik hatıralarını büyük bir sabırla dinlemeye koyulurduk." (Haldun Taner)
- "Sabrı tükenmiş olanlardan birkaçı, birden söze başlamak istedilerse de reis izin vermedi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme
-
[isim]
Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, dayanç
- HIRBO
-
-
[sıfat]
İri yarı (kimse)
-
Sersem, salak ve kaba saba
-
[sıfat]
İri yarı (kimse)
- KITIR
-
-
[isim]
Kuru ve gevrek ses
- "Kim dedi bunu sana, Kâmil Bey mi, boş ver kardeş, inanma sakın, kıtır atıyorlar, moralimizi bozmak istiyorlar." (Atilla İlhan)
-
Yalan
-
Patlamış mısır
-
[isim]
Kuru ve gevrek ses
- TIRAŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Saç veya sakalı kesme işi, yülüme
- "Tıraştan sonra da bıyık, sakal yerleri belli olurdu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Ve hele kaybedilecek zaman yüzünden ya tıraş olmaya ya da temizlenmeye vakit kalmazsa..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Erkek saçını belli bir biçim vererek kesme
- "Asker tıraşı."
-
Kesilme ve kazınma zamanı gelmiş saç ve sakal
- "Üç günlük tıraşıyla hasta yatıyordu."
-
Bir şeyin üzerindeki pürüzleri alma, belli bir biçim vermek için yontma
-
Yalan, asılsız, bıktırıcı söz
- "Bırak tıraşı, doğru konuş."
-
[isim]
Saç veya sakalı kesme işi, yülüme