İçinde üst olan 8 harfli 45 kelime var. İçerisinde ÜST bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üst olan kelimeler listesine ya da Sonu üst ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
S T Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
SÜT, ÜST
2 Harfli Kelimeler
SÜ, ÜS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖĞLEÜSTÜ
-
-
[zarf]
Öğleye yakın zamanda, öğleüzeri
- "Öğleüstü güreş başladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Öğleye yakın zamanda, öğleüzeri
- KÜSTAHÇA
-
-
[sıfat]
Küstah, saygısız
-
[zarf]
Küstah, saygısız bir biçimde
-
[sıfat]
Küstah, saygısız
- MÜSTECİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kira karşılığında bir yeri tutan kimse, kiracı
-
[isim]
Kira karşılığında bir yeri tutan kimse, kiracı
- MÜSTEBİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Zorba
- "Müstebit bir hükümdar."
-
[sıfat]
Zorba
- ÜSTÜVANE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Silindir
- "Heybeden yapılmış partal yelekli, şahmerdan makinesinin üstüvanesine sarılmış demir telin ucuna geçti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Silindir
- DUYUÜSTÜ
-
-
[sıfat]
Duyularla verilmeyen
-
Algılama yoluyla değil, düşünme ile kavranan
-
[sıfat]
Duyularla verilmeyen
- ÜSTSUBAY
-
-
[isim]
Binbaşı, yarbay ve albay rütbesindeki subaylara verilen genel ad
-
[isim]
Binbaşı, yarbay ve albay rütbesindeki subaylara verilen genel ad
- ÜSTÜVANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Silindir biçiminde olan
-
[sıfat]
Silindir biçiminde olan
- MÜSTEHZİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Alaycı
- "Dans edenlerin dansını beğenmiyormuş gibi müstehzi bir ağız çarpıklığıyla dudaklarını kıvırıyordu." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Alaycı
- MÜSTAKAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İstikrar bulmuş, durulmuş
-
[isim]
Karar kılınan, yerleşilen yer
-
[sıfat]
İstikrar bulmuş, durulmuş
- MÜSTENİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Dayanan, yaslanan
-
[sıfat]
Dayanan, yaslanan
- ÜSTELEME
-
-
[isim]
Üstelemek işi, tekit
- "Yahya Kemal abartmayı, üstelemeyi Doğuluların bir kusuru olarak görür." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Üstelemek işi, tekit
- MÜSTESNA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir bütünün veya kuralın dışında olan, kural dışı, şaz
-
Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan
- "Kendisi bu resimlerin hepsinden daha sevimli, daha canlı, daha müstesna bir simaydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Kural dışı
-
[zarf]
Dışındaki, ayrı tutularak, hariç
- "Bir iki gazete müstesna, bütün İstanbul basını da Serbest Fıkra taraflısı idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Bir bütünün veya kuralın dışında olan, kural dışı, şaz
- MÜSTAKİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğru, doğruluktan şaşmayan
-
Doğrulu
-
[sıfat]
Doğru, doğruluktan şaşmayan
- ÜSTÜNLÜK
-
-
[isim]
Üstün olma durumu, faikiyet, rüçhan, avantaj
- "Bunlar kendilerini kıskançlık gibi, üstünlük gibi gençlik hislerine kaptıran hanımlardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Üstün olma durumu, faikiyet, rüçhan, avantaj
- ÜSTENMEK
-
-
[-i]
Bir iş yapmayı üstüne almak, taahhüt etmek
-
[-i]
Bir iş yapmayı üstüne almak, taahhüt etmek
- MÜSTAHAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hak etmiş, hak kazanmış, layık
- "Sen bu kafayla daha beterine de müstahaksın!" (Necati Cumalı)
- "Sen bu akıbete iki defa müstahak olmuşsun çocuğum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir kimsenin layık olduğu ödül veya ceza
-
[sıfat]
Hak etmiş, hak kazanmış, layık
- ARKAÜSTÜ
- ...
- MÜSTEŞAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kendisinden bilgi alınan, kendisine danışılan kimse
-
Bakanlıklarda, elçiliklerde bakan veya büyükelçiden sonra gelen en büyük yönetici
-
[isim]
Kendisinden bilgi alınan, kendisine danışılan kimse
- MÜSTAKİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kullanış yönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan, bağımsız
- "Müstakil ev."
-
Kullanış yönünden belli kişi veya kişiler için ayrılmış olan
- "Daireye on yıl, yirmi yıl sonra girenlerin her biri başköşelere kurulsun, müstakil oda sahipleri olsun ve hatta sana emirler versin..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Kullanış yönünden başka bir yapı ile bağlantısı olmayan, bağımsız