İçinde öğ olan 8 harfli 19 kelime var. İçerisinde ÖĞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında öğ olan kelimeler listesine ya da Sonu öğ ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖĞÜRTMEK
-
-
[-i]
Öğürmesine yol açmak
-
[-i]
Öğürmesine yol açmak
- ÖĞRETİCİ
-
-
[sıfat]
Öğretme, yetiştirme ve açıklama niteliğinde olan, didaktik
- "Öğretici film."
-
[sıfat]
Öğretme, yetiştirme ve açıklama niteliğinde olan, didaktik
- SÖĞÜŞLÜK
-
-
[isim]
Söğüş yapmaya elverişli et veya sebze
-
[isim]
Söğüş yapmaya elverişli et veya sebze
- ÇÖĞÜNCEK
-
-
[isim]
Dayanma noktası ortada olan kaldıraç, tahterevalli
-
[isim]
Dayanma noktası ortada olan kaldıraç, tahterevalli
- ÇÖĞÜNMEK
-
-
[nsz]
Bir yanı inerken öbür yanı kalkmak
-
[nsz]
Bir yanı inerken öbür yanı kalkmak
- ÖĞÜTLEME
-
-
[isim]
Öğütlemek işi, nasihat
-
[isim]
Öğütlemek işi, nasihat
- GÖĞÜSLÜK
-
-
[isim]
Genellikle ilköğretim öğrencilerinin giydiği tek biçimde üstlük, önlük
-
Elbisenin kirlenmemesi için göğse takılan önlük veya giyilen bir tür gömlek
-
[isim]
Genellikle ilköğretim öğrencilerinin giydiği tek biçimde üstlük, önlük
- ÖĞRENMEK
-
-
[-i]
Bilgi edinmek
- "Gerçi yeni nesil, eskiyi öğrenmekte bir fayda görmüyor ama ben gene de yazayım." (Burhan Felek)
-
Bellemek
-
[nsz]
Yetenek, beceri kazanmak
- "Her şeye dikkatli baktığı için öğrenmişti." (Refik Halit Karay)
-
Haber almak
- "Hüseyin, ayrılma kararını öğrenince tabancayı göğsüne dayamış, ateş etmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bilgi edinmek
- BÖĞRÜLCE
-
-
[isim]
Börülce
-
[isim]
Börülce
- ÖĞÜTÜLME
-
-
[isim]
Öğütülmek işi
-
[isim]
Öğütülmek işi
- ÖĞRETMEN
-
-
[isim]
Mesleği bilgi öğretmek olan kimse, muallim, muallime
- "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım bazen." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Mesleği bilgi öğretmek olan kimse, muallim, muallime
- ÖĞÜTÜLÜŞ
-
-
[isim]
Öğütülme işi veya biçimi
-
[isim]
Öğütülme işi veya biçimi
- SÖĞÜTLÜK
-
-
[isim]
Söğüt ağacı bol olan yer
- "Uzakta çay kenarında söğütlük içinde küçük bir köy vardı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Söğüt ağacı bol olan yer
- ÖĞRETMEK
-
-
[-i]
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak
- "Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış." (Refik Halit Karay)
-
Yetenek kazandırmak
-
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak
- "Bir şeyi bir adama öğretmek için öğretenle öğrenen arasında mutlaka ruhi bir yakınlık lazımdır." (Burhan Felek)
-
[-i]
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak
- DALÖĞLEN
- ...
- BÖĞÜRMEK
-
-
[nsz]
Öküz, manda, deve bağırmak
-
İnsan, anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak
- "Böğürerek ağlayan babam, halam, hizmetçiler, hepsi dışarı çıktılar." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Öküz, manda, deve bağırmak
- ÇÖĞDÜRME
-
-
[isim]
Çöğdürmek işi
-
[isim]
Çöğdürmek işi
- BÖĞÜRTME
-
-
[isim]
Böğürtmek işi
-
[isim]
Böğürtmek işi
- ÖĞLEÜSTÜ
-
-
[zarf]
Öğleye yakın zamanda, öğleüzeri
- "Öğleüstü güreş başladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Öğleye yakın zamanda, öğleüzeri