İçinde ö olan 4 harfli 98 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÖLÜM
-
-
[isim]
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat
- "Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Ölüm var dirim var, bu parayı alıp saklamalı."
- "Kim bilir hangi aşüftenin biri idi bu, ölümü göze alarak arkasından koştuğun mahluk?" (Refik Halit Karay)
- "Yüz yaşından daha çok insan ne kadar yaşar ki ölümün soluğunu ensemde duyuyorum." (Yahya Kemal)
-
Ölme biçimi
- "Yanarak ölümü, feciydi."
- "Ölüm Allahın emri, bu işi yapacağım."
-
İdam cezası
- "Ölüme mahkûm oldu."
-
[ünlem]
Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz
- "Zalimlere ölüm!"
-
Sona erme, yok olma, ortadan kalkma
- "Küçük sanayinin ölümü."
-
Çok büyük sıkıntı, üzüntü
- "Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat
- ÖRFİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Örfle ilgili
-
[sıfat]
Örfle ilgili
- ÖZÜT
-
-
[isim]
Bir maddenin herhangi bir yolla elde edilmiş olan özü, ekstre
-
[isim]
Bir maddenin herhangi bir yolla elde edilmiş olan özü, ekstre
- ÖKÇE
-
-
[isim]
Ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek bölümü, topuk
- "Ökçesi yenmiş ayakkabıların üstünde çamurlu paçaları lime lime sarkıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Topuğun arka bölümü
-
Saban demirinin geçtiği ağaç parçası
-
[isim]
Ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek bölümü, topuk
- ÖZEK
-
-
[isim]
Merkez
-
[isim]
Merkez
- ÖĞÜN
-
-
[isim]
Kez, defa
-
Yemek vakti
- "Her öğün tıka basa yediği iki katlı ekmek kadayıfı ile.." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir vakitlik yemek
-
[isim]
Kez, defa
- BÖLÜ
-
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- ""a/b" anlatımı, "a bölü b" diye okunur."
-
Bir bayağı kesrin gösterilişinde pay ile payda arasına konulan yatay çizginin okunuşu
- ""a/b" kesri "a bölü b" diye okunur."
-
[isim]
Bölme işlemini gösteren "/" veya ":" işaretlerinin okunuşu, taksim
- GÖLE
- ...
- ÖYLE
-
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- "Ben öyle bir şey demedim." (Refik Halit Karay)
- "Öyle veya böyle, bir amatör, bir heveskâr işte." (Tarık Buğra)
- "Bana öyle gelirdi ki çocuklar yalnız kışın büyürler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
O yolda, o biçimde, o tarzda
- "... öyle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki insanı çileden çıkarıyor." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[zarf]
O denli, o kadar, o derece
- "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[ünlem]
İçinde "ne, nasıl" vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz
- "O ne biçim iş öyle! O nasıl hayvan öyle!"
-
[sıfat]
Onun gibi olan, ona benzer
- ÖRÜM
-
-
[isim]
Sürünün gece veya sabaha karşı otlaması
-
[isim]
Sürünün gece veya sabaha karşı otlaması
- ÖBÜR
-
-
[sıfat]
Öteki, diğer
- "Tünelin öbür ucunda tekrar ufak tefek ışıklar belirmişti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Öteki, diğer
- ÖTÜM
- ...
- ÖKÜZ
-
-
[isim]
Çift sürmekte, kağnı çekmekte kullanılan, etinden yararlanılan, iğdiş edilmiş erkek sığır
- "Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi." (Ömer Seyfettin)
- "Usta şoför olsa tramvay fren yapınca bunu sezer, gelip öyle öküz gibi bindirmezdi." (Haldun Taner)
-
Bön, görgüsüz, kaba, anlayışsız, yeteneksiz kimse
-
Cıvalı zar
-
[isim]
Çift sürmekte, kağnı çekmekte kullanılan, etinden yararlanılan, iğdiş edilmiş erkek sığır
- ÖRÜŞ
-
-
[isim]
Örme işi veya biçimi
-
[isim]
Örme işi veya biçimi
- ÖNCE
-
-
[isim]
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
- "Demin söyledikleri bana sadece daha önce olup bitenleri düşündürdü." (Tarık Buğra)
-
[zarf]
İlk olarak, başlangıçta, sonra karşıtı
- "Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim." (Burhan Felek)
-
[isim]
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
- BÖRK
-
-
[isim]
Genellikle hayvan postundan yapılan başlık
- "Alnına bir şaplak atıp börkünü geri itmişti." (Mustafa Necati Sepetçioğlu)
-
[isim]
Genellikle hayvan postundan yapılan başlık
- KÖRE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Karınca yuvası
-
Demirci körüğünün, kömürlerin yandığı bölüme açılan deliği
-
[isim]
Karınca yuvası
- ÖLET
-
-
[isim]
Öldürücü hastalık salgını, kıran
-
[isim]
Öldürücü hastalık salgını, kıran
- NÖTR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Tarafsız, yansız, etkisiz
-
Elektriğe karşı hiçbir tepkisi olmayan, yansız
-
Yansız
-
[sıfat]
Tarafsız, yansız, etkisiz
- KÖŞE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye
- "Kutunun sivri köşesi."
- "Kemanın ince gıy gıylarına boş mağaralardaki ses akisleri gibi öten pes perdeden bir öksürük köşe tutuyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Böyle bir köşeye atılmak, iktidardan uzak kalmak, diri diri gömülmekti benim için." (Turan Oflazoğlu)
- "Bir köşeye çekilip ölümü beklemek." (Ömer Seyfettin)
-
İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer
- "Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı." (Peyami Safa)
-
İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer
- "Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi." (Ömer Seyfettin)
-
Bölüm, yer veya yan
- "Burgaz'ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kuytu, tenha veya ücra yer
-
Kimsenin kolay kolay uğramadığı yer
- "İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek." (Refik Halit Karay)
-
Futbol alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri, korner
-
[isim]
Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye