İçinde çık olan 8 harfli 26 kelime var. İçerisinde ÇIK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında çık olan kelimeler listesine ya da Sonu çık ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I K Ç Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KIÇ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAMIŞÇIK
-
-
[isim]
Kuyumcuların kullandığı üfleç
-
[isim]
Kuyumcuların kullandığı üfleç
- ÇIKRIKLI
-
-
[sıfat]
Çıkrığı olan
- "Bahçede bir de çıkrıklı kuyu olacak." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Çıkrığı olan
- KİTAPÇIK
-
-
[isim]
Küçük kitap
-
[isim]
Küçük kitap
- ÇIKIKLIK
-
-
[isim]
Çıkık olma durumu
-
[isim]
Çıkık olma durumu
- BALÇIKLI
-
-
[sıfat]
Balçığı olan
-
[sıfat]
Balçığı olan
- ÇIKIŞMAK
-
-
[-e]
Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı sert sözler söylemek, azarlamak
- "Behey mübarek adam, gece yarıları denizin dibinde ne arıyorsun diye soruyor, âdeta karşısına bir suçlu çıkarmışlar gibi çıkışıyordu." (Refik Halit Karay)
- "Çene yarıştırmada ben seninle çıkışamam."
-
[nsz]
Yeter olmak, yetmek
- "Param çıkışmadığı için arkadaşımdan borç aldım."
-
[-e]
Bir kimseye hoşa gitmeyen bir davranışından dolayı sert sözler söylemek, azarlamak
- KAPÇIKLI
-
-
[sıfat]
Kapçığı olan
- "Kapçıklı tohum."
-
[sıfat]
Kapçığı olan
- AÇIKLAMA
-
-
[isim]
Açıklamak işi, açıklayış, izah
- "Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz." (Anayasa)
-
[isim]
Açıklamak işi, açıklayış, izah
- KANATÇIK
-
-
[isim]
Küçük kanat
-
Baklagillerin çiçek tacında bulunan, yan iki taç yapraktan her biri
-
Kuşların başparmak ve birinci parmak kemiklerine bağlı teleklerinin bütünü
-
[isim]
Küçük kanat
- ÇIKARTMA
-
-
[isim]
Çıkartmak işi
-
Özel olarak hazırlanıp bir yere yapıştırılan zamklı desen, resim veya yazı
- "Yonca'nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var." (Oktay Rifat)
-
[isim]
Çıkartmak işi
- ÇIKARMAK
-
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- "Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Sonunu getirmek
- "Bu para ile ayı çıkarırız."
-
[-i]
Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
-
[-i]
Bulmak, ortaya koymak
- "Yalanını çıkarmak. Yanlışını çıkarmak."
-
[-i]
Hatırlamak
- "Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım." (Necati Cumalı)
-
[nsz]
Döküntülü bir hastalığa tutulmak
- "Çiçek çıkarmak."
-
[-i]
Çok hoşlanmak
- "Lezzetini çıkara çıkara hikâyesine devam ediyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Öfke, hırs, acı vb.nin zararını çektirmek
- "Öfkesini benden çıkardı."
-
[-i]
Sağlamak, elde etmek
- "Ekmeğini taştan çıkarmak."
-
[-i]
Gibi göstermek, bir davranış yüklemek
- "Birini hırsız çıkarmak. Suçlu çıkarmak."
-
Sindirim yolundan dışarı atmak
-
İlgisini keserek uzaklaştırmak
-
[-i]
Giysi, ayakkabı vb.ni vücuttan ayırmak, soymak
- "İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-i]
Yayımlamak
- "Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[-i]
Gidermek
- "Lekeyi çıkarmak."
-
[nsz]
Sebep olmak, yol açmak
- "Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Yapmak, üretmek
- "Bu terzi çok iş çıkarıyor."
-
[-e]
Sunmak
- "Konuklara çerez çıkardı."
-
[-e]
Göstermek
- "Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şeyi bir örneğe göre yapmak
- "Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami..." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Yollamak, göndermek
- "Bir adam çıkarıp oğlunu yanına getirtti."
-
[nsz]
Yükü boşaltmak
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Resim yapmak
-
[nsz]
Fotoğraf çektirmek
-
[-i]
Söylemek
- "Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[-i]
Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
-
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- ZIPÇIKTI
-
-
[isim]
Görgüsüz, fırsatçı kimse
- "Bu kadar milyon nasıl olur da bu eğlenceler zıpçıktısına milyonlar yağdırır?" (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Türedi
- "Bu devir kâtipliğin itibardan düştüğü devirdir; halk arasında sünepe kâtip, zıpçıktı kâtip gibi tabirler kullanılır." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Görgüsüz, fırsatçı kimse
- ÇIKRIKÇI
-
-
[isim]
Çıkrık yapıp satan kimse
-
Elyaf fitillerini incelterek iplik veya elyaf yünü durumuna getiren ve boş makaralara saran bir makine
-
[isim]
Çıkrık yapıp satan kimse
- KILÇIKLI
-
-
[sıfat]
Kılçığı olan
- "Kaşık adası bilek kalınlığında, mor kılçıklı, yarım metre uzunluğunda zarganalarla doludur." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Pürüzlü, çapraşık, karışık
- "Bu iş pek kılçıklı, içinden nasıl çıkılır?"
-
[sıfat]
Kılçığı olan
- AÇIKAĞIZ
-
-
[isim]
Turpgillerden bir bitki (Hesperis acris)
-
[isim]
Turpgillerden bir bitki (Hesperis acris)
- AĞZIAÇIK
- ...
- ÇIKILAMA
-
-
[isim]
Çıkılamak işi
-
[isim]
Çıkılamak işi
- AÇIKÇASI
-
-
[isim]
Doğrusu, açık olanı, anlaşılır biçimi, gizli kapaklı olmayan yanı
- "Şayet kızar gibi olursa açıkçasını söyleyeyim." (Sermet Muhtar Alus)
-
[zarf]
Açık olarak
-
[isim]
Doğrusu, açık olanı, anlaşılır biçimi, gizli kapaklı olmayan yanı
- KULAKÇIK
-
-
[isim]
Kalbin üst bölümünde bulunan ve sağdaki ana toplardamarlardan, soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı
-
[isim]
Kalbin üst bölümünde bulunan ve sağdaki ana toplardamarlardan, soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı
- ÇANAKÇIK
- ...