İçinde ç olan 5 harfli 514 kelime var. İçerisinde Ç harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ç harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ç harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KOÇAK
-
-
Yürekli (erkek)
-
Eli açık, cömert
-
Yürekli (erkek)
- ÇAYCI
-
-
[isim]
Çay demleyip satan kimse
- "Elbet çarşıda bir kahve, bir çaycı dükkânı bulurum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Çay yetiştiricisi
-
Çay içmeye düşkün, çay tiryakisi
-
Çay demlenip satılan yer
-
[isim]
Çay demleyip satan kimse
- GEÇİM
-
-
[isim]
Geçinme işi, geçinme araçları, geçinme, maişet
- "Biri elbise askısı yapıyor, diğeri de yapılanları satıyor, böylece geçimlerini doğrultuyorlardı." (Samiha Ayverdi)
-
Anlaşma, uyum
- "Aralarında geçim yok."
-
[isim]
Geçinme işi, geçinme araçları, geçinme, maişet
- ANGIÇ
-
-
[isim]
Harman zamanı fazla sap yüklemek için öküz ve at arabalarının iki tarafına takılan parmaklık, kanat
-
[isim]
Harman zamanı fazla sap yüklemek için öküz ve at arabalarının iki tarafına takılan parmaklık, kanat
- ÇANCI
-
-
[isim]
Çan yapan veya satan kimse
-
Çan çalmakla görevli kimse
-
[isim]
Çan yapan veya satan kimse
- ÇARIK
-
-
[isim]
İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı
- "Tozla örtülmüş çarıklarının eskiliği belli olmuyor." (Ömer Seyfettin)
-
Araba yokuş aşağı giderken tekerleği frenlemek için altına sürülen demir levha
-
Para cüzdanı
- "Kızı bu çarık sözünün para cüzdanı manasına geldiğini bilmeden dinler..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayakkabı
- KEKEÇ
-
-
[sıfat]
Kekeme
-
[sıfat]
Kekeme
- ÇALIK
-
-
[sıfat]
Çarpık
- "Ağzı burnu çalık."
-
Verev kesilmiş
- "Kumaşın bir yanı çalık."
-
Doğal olmaktan uzaklaşmış, kendi renginden olmayan
- "Aklı çalık. Rengi çalık."
-
Adı defterden silinmiş
-
Yüzünde çıban veya yara yeri olan
-
[isim]
Çıban yeri
-
[isim]
Koyunlarda çiçek hastalığı
-
[isim]
Çalgın
-
Yan yan giden
- "Çalık at."
-
[sıfat]
Çarpık
- ÇATAL
-
-
[isim]
İki veya daha çok kola ayrılan değnek
-
Yol, ağaç gibi kollara ayrılan şeylerin ayrılma yeri
-
Dallı olan şeylerin her kolu
-
Yemek yerken kullanılan iki, üç veya dört uzun dişli çoğunlukla metal araç
- "Çatalı elinden düştü, ağzı açık kaldı." (Peyami Safa)
-
Dirgen
-
Bir tür olta iğnesi
-
[sıfat]
Ucu kollara ayrılmış
- "Çatal dal. Çatal yol."
-
[sıfat]
İki taraflı
- "Çatal anahtar."
- "Evlerinin önü çatal pınarlar / İçerler suyunu beni anarlar." (Halk türküsü)
-
[sıfat]
İki anlamlı, iki türlü anlaşılabilir
- "Çatal söz."
-
[isim]
İki veya daha çok kola ayrılan değnek
- ÇEŞİT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev
- "Her çeşit insanı kavrayacak bir sunuş tarzı vardı." (Haldun Taner)
-
Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik
-
[sıfat]
Türlü
- "Bu camilerin her biri başka planda başka çeşittir." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev
- İÇMEK
-
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- "Bir oluktan buz gibi bir su içtik." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek
- "Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi." (Halide Edip Adıvar)
-
Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek, emmek
- "Toprak suyu içer."
-
[nsz]
İçki kullanmak
- "O akşam saat ikiye kadar içtiler." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir sıvıyı ağza alıp yutmak
- TÜPÇÜ
-
-
[isim]
Tüp gaz satan kimse
-
[isim]
Tüp gaz satan kimse
- GEÇÇE
-
-
[zarf]
Biraz geç olarak, geç saatlere yakın
- "Sağ olsun, akşamları evine biraz geççe gelir." (Peyami Safa)
-
[zarf]
Biraz geç olarak, geç saatlere yakın
- HARİÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dış, dışarı
- "Hemen on dakika yürüyünce kasaba haricine çıkılır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yabancı ülke, dışarı
- "On yıl hariçte kalmış."
-
[zarf]
Dışta kalmak üzere, dışında sayılmak üzere, müstesna
- "Dişçi koltuğu hariç, kim bir koltuğa oturursa kendini bir şey zanneder." (Burhan Felek)
-
[isim]
Dış, dışarı
- MERİÇ
- ...
- BÜTÇE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Devletin, bir kuruluşun, bir aile veya bir kimsenin gelecekteki belirli bir süre için tasarladığı gelir ve giderlerinin tümü
- "Düğün sahibinin bütçesi ne kadar dar ve mütevazı olursa olsun, hokkabaz şarttı." (Samiha Ayverdi)
-
Devlet ve öteki kuruluş veya toplulukların belirli bir dönem içindeki gelir ve giderlerinin oranlama niceliklerini önceden belirleyen, onaylayan ve bu işlemlerin yapılmasına izin veren kanun veya karar
-
[isim]
Devletin, bir kuruluşun, bir aile veya bir kimsenin gelecekteki belirli bir süre için tasarladığı gelir ve giderlerinin tümü
- ÇERAĞ
- ...
- ÇÖĞÜR
-
-
[isim]
İri gövdeli, kısa saplı bir tür halk sazı
- "Çöğür şairleri."
-
[isim]
İri gövdeli, kısa saplı bir tür halk sazı
- İÇTEN
-
-
[sıfat]
Samimi
-
Yürekten, candan, samimi davranarak
- "Yumuşak ve içten sürdürdü konuşmasını." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Samimi
- ÇIRPI
-
-
[isim]
Dal, budak kırpıntısı
- "Bir çırpıya benzeyen kolunu sol tarafta bir yere uzattı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Boyalı ve gergin bir sicimi yay gibi çekip bırakmak yoluyla çizgi çizme
- "Çırpı vurmak."
-
Çok zayıf
-
[isim]
Dal, budak kırpıntısı