İçinde ç olan 5 harfli 514 kelime var. İçerisinde Ç harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ç harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ç harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BABAÇ
-
-
[isim]
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı
- "Bir yıllanmış ağaca anaç derler, babaç demezler." (Burhan Felek)
-
[isim]
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı
- ÇALIM
-
-
[isim]
Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka
- "Bundan ötürü de hâllerinde görgüsüzce bir çalım, budalaca bir durum sezilir." (Haldun Taner)
- "İzmir ve dolaylarında çalım satıp dolaşmaya başlayacaklar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Sanki demek istediğim bir çalımına gelseydi seni de yüzdürürdü." (Memduh Şevket Esendal)
- "Yıldız, çalımına getirdikçe ateş ediyordu." (Aka Gündüz)
-
Kılıcın keskin yanı
-
Menzil, erim
- "Kurşun çalımı. Göz çalımı."
-
Biraz benzeme, andırma
-
Geminin su kesiminden aşağı bölümünün baş ve kıç bodoslamasına doğru darlaşması
-
Bir oyuncunun topu elinden veya ayağından kaçırmadan karşısındaki oyuncuları kıvrak hareketlerle geçmesi
-
[isim]
Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka
- BIÇAK
-
-
[isim]
Bir sap ve çelik bölümden oluşan kesici araç
- "Ekmek bıçağı. Sebze bıçağı."
- "Köy delikanlılarının bıçak çekmeye elleri bile değmedi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Bu tatlı sohbetin arasında kapı çalındı, lakırtıları bıçak gibi kesildi." (Halide Edip Adıvar)
-
Çeşitli kesme işlerinde kullanılan keskin ağızlı araç
- "Basımevi bıçağı."
-
[isim]
Bir sap ve çelik bölümden oluşan kesici araç
- ÇELİK
-
-
[isim]
Su verilerek çok sert ve esnek bir duruma getirilebilen, birleşiminde az miktarda karbon bulunan demir ve karbon alaşımı, polat
- "Süngülerini çelikten birer parmak gibi göğe kaldırmışlar." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Çelik ve demir vücuduyla hassas bir sporcuya benziyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Bu alaşımdan yapılmış
- "Tavandaki abajursuz, çelik elektrik lambasını yakmış okuyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Su verilerek çok sert ve esnek bir duruma getirilebilen, birleşiminde az miktarda karbon bulunan demir ve karbon alaşımı, polat
- ÇIVMA
-
-
[isim]
Çıvmak işi
-
[isim]
Çıvmak işi
- NAÇİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Değersiz, önemsiz
- "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." (Atatürk)
-
[sıfat]
Değersiz, önemsiz
- PASÇI
- ...
- YAŞÇA
- ...
- ÇAKRA
-
-
[isim]
Vücuttaki enerji üreten noktalardan her biri
-
[isim]
Vücuttaki enerji üreten noktalardan her biri
- PENÇE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları
- "Kuş, beni görünce korktu, pençesinde yılanla havalandı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Aslan bir pençe atarak soysuz köpeğin kemiklerini kırmış." (Falih Rıfkı Atay)
- "Karaborsa davalarında ise bunların nüfuzları sıfırdan aşağıdır çünkü bu hususta birçoğu Millî Korunmanın pençesine düşmeye namzettir." (Halide Edip Adıvar)
-
Ayakkabının tabanındaki kösele
- "Bilirim atarsın bana pençeni / Nefsine kahretmek istedikçe sen." (Faruk Nafiz Çamlıbel)
-
Etkisinden kurtulmak olanaksız, etkisi çok olan güç
- "Bu vicdan azabının demirden pençesi yüreğini sıkmaya başlıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
El
- "Bir yumruğunu gırtlağıma dayadı, bir pençesiyle kalbimi kavradı." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları
- UÇARI
-
-
[sıfat]
Ele avuca sığmaz (kimse)
- "Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Kendini çeşitli eğlencelere vermiş (kimse), sefih
- "Yazar dediğin biraz uçarı, serseri mizaç olmalı değil midir?" (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Ele avuca sığmaz (kimse)
- ÇAVUŞ
-
-
[isim]
Bir işin veya işçilerin başında bulunan ve onları yöneten sorumlu kimse
-
Osmanlı Devleti teşkilatında çeşitli hizmetler yapan görevli
-
Osmanlı ordusunda üst komutanların buyruklarını ast komutanlara ulaştıran görevli
-
Onbaşıdan sonra gelen ve görevi manga komutanlığı olan erbaş
- "Katanaların birinin üstünde bir topçu çavuşu oturuyor." (Refik Halit Karay)
-
Askerî okullarda sınıf başkanı
- "İki ay içinde üstünlüğünü tanıtarak sınıfının çavuşu olmuştur." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir işin veya işçilerin başında bulunan ve onları yöneten sorumlu kimse
- KİREÇ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit, (CaO)
- "Duvarlar kireç badanalı idi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Genç kadının yüzü kireç gibi ağarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kalsiyum hidroksit, Ca(OH)
-
[isim]
Mermer, tebeşir, kireç taşı, alçı taşı gibi birçok taşın özünü oluşturan kalsiyum oksit, (CaO)
- YOKÇU
-
-
[isim]
Nihilist
-
[isim]
Nihilist
- AÇMAZ
-
-
[isim]
Satranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılamaması durumu
-
Tuluatta karşısındakine bir nükte veya tekerleme söyleme kolaylığını veren söz
-
İçinden zor çıkılır durum
-
[isim]
Satranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılamaması durumu
- ÇAKIŞ
-
-
[isim]
Çakma işi veya biçimi
-
[isim]
Çakma işi veya biçimi
- DUTÇU
- ...
- STREÇ
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[sıfat]
Esnek
-
[isim]
Çeşitli maddelerin havayla etkileşimini ortadan kaldırmak amacıyla sarıldığı şeffaf paketleme malzemesi
-
[sıfat]
Esnek
- ETÇİK
-
-
[isim]
Küçük et parçası
-
[isim]
Küçük et parçası
- ÇATKI
-
-
[isim]
Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü
- "Tüfek çatkısı."
-
Sehpa
-
Alından geçerek başın çevresine çember gibi bağlanan bağ, kaşbastı
- "Alnında, başı ağrıdığı vakitlerdeki gibi beyaz tülbentten bir çatkı vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir işin bütününün veya parçalarının bir araya getirilmesinde uyulan yöntem
-
[isim]
Uç uca, birbirine çatılan şeylerin bütünü