İçinde yi olan 5 harfli 35 kelime var. İçerisinde Yİ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yi olan kelimeler listesine ya da Sonu yi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SEYİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ata bakan, tımar eden kimse, at bakıcısı
-
[isim]
Ata bakan, tımar eden kimse, at bakıcısı
- YİTME
-
-
[isim]
Yitmek işi, kayıp
-
[isim]
Yitmek işi, kayıp
- YİĞİT
-
-
[sıfat]
Güçlü ve yürekli, kahraman, alp
-
Gözü pek, düşüncelerini açıkça söylemekten çekinmeyen (kimse)
- "O yiğit adamdır, gerçeği söylemekten çekinmez."
-
[isim]
Delikanlı, genç erkek
- "Yiğide ölüm geçine / Al beni zülfün ucuna / Sallanayım tel yerine." (Karacaoğlan)
-
[sıfat]
Güçlü ve yürekli, kahraman, alp
- YİRMİ
-
-
On dokuzdan sonra gelen sayının adı
-
Bu sayıyı gösteren 20, XX rakamlarının adı
-
[sıfat]
İki kere on, on dokuzdan bir artık
-
On dokuzdan sonra gelen sayının adı
- YİTİŞ
- ...
- GEYİK
-
-
[isim]
Geyikgillerden, erkeklerinin başında uzun ve çatallı boynuzları olan memeli hayvan (Cervus elaphus)
-
Karısının veya bir kadın yakınının ihanetine uğramış erkek
-
[isim]
Geyikgillerden, erkeklerinin başında uzun ve çatallı boynuzları olan memeli hayvan (Cervus elaphus)
- ŞAYİA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu
- "Hava arada bir bu hâle bir panik niteliği veren korkunç şayialarla dolup boşalıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu
- İYİCE
-
-
[sıfat]
İyiye yakın
- "İyice bir ev."
-
[zarf]
Çok, neredeyse tamamen
- "Şapkası iyice yana yıkılmıştı." (Çetin Altan)
-
[zarf]
Gereği gibi
-
[sıfat]
İyiye yakın
- TAYİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ayıplama, kınama
-
[isim]
Ayıplama, kınama
- BEYİN
-
-
[isim]
Kafatasının üst bölümünde beyin zarı ile örtülü, iki yarım yuvar biçiminde sinir kütlesinden oluşan, duyum ve bilinç merkezlerinin bulunduğu organ, dimağ
- "Kızgın güneşin altında bütün gün beynim kaynıyor." (Orhan Kemal)
- "Akşam eve gelip de heykelin başını boyun yerinden çatlamış ve güzelim mermer başlığı tuzla buz olmuş görünce beynim sıçradı." (Haldun Taner)
- "Beyni sulanan bu ayyaş, iğrenç mahluku onlara anlatmakta ne fayda olabilirdi." (Mahmut Yesari)
- "Bu satırları okuyunca Mustafa beyninden vurulmuşa döndü." (Erhan Bener)
-
Muhakeme, usa vurma
-
Bir şeyi yönetmede önemli görevi olan kimse
-
Akıl, anlayış
-
Bilgisi, eğitimi, düşüncesi yüksek düzeyde olan kimse
- "Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli beyinlerden biridir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kafatasının üst bölümünde beyin zarı ile örtülü, iki yarım yuvar biçiminde sinir kütlesinden oluşan, duyum ve bilinç merkezlerinin bulunduğu organ, dimağ
- GİYİT
-
-
[isim]
Giysi
-
[isim]
Giysi
- MEYİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eğiklik, eğim, akıntı
- "Fazılpaşa Yokuşu'nda akşam olurken, tatlı bir meyille denize uzanan kırmızı damların üzeri kararır." (Halide Edip Adıvar)
- "Kızın sana meyli olduğunu görünce seni kızdan soğutmak için bu planı yaptı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Eğilim, temayül
- "Her dilbere meyil verme / Ya sevilir ya sevilmez." (Erzurumlu Emrah)
-
İlgi, gönül verme
- "Beni görüp yönün öte döndürme / Yine gitmez meylim sendedir sende." (Pir Sultan Abdal)
-
[isim]
Eğiklik, eğim, akıntı
- DEYİŞ
-
-
[isim]
Deme, söyleme işi
- "Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu." (Tarık Buğra)
-
Söyleme biçimi, anlatım biçimi, üslup
-
Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattıkları, ifade
-
Halk şiiri, halk türküsü
- "Karacaoğlan'ı okudukça deyişin önemini daha iyi anlarız." (Nurullah ataç)
-
Semahla birlikte yalnızca bağlama eşliğinde ağır tempoda söylenen bir tür beste
-
[isim]
Deme, söyleme işi
- YİTİM
-
-
[isim]
Kayıp
- "Bunun yitimi sizden sorulur. Onun ölümü büyük bir yitimdir."
-
[isim]
Kayıp
- SEYİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gidiş, yürüyüş, ilerleyiş
- "Hastalığın seyri."
- "Sanki Rumeli baştan başa bir arena idi ve Avrupa siyaset adamları da birer Roma imparatoru gibi mermerden localarına kurulmuşlar, oradaki olumlu güreşleri seyre dalmışlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Kara taşıtlarının belli bir güzergâhta ilerlemesi
-
Özellikle gemilerin belli bir rotayı takip ederek yolculuk etmesi
-
Bir yerden başka bir yere gitmek için yola çıkma
-
Eğlenmek için bakma, hoşlanarak bakma, temaşa
- "Tevfik, orta oyununa çıkınca seyrine en sık gidenlerden birisi Selim Paşa'nın karısı oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Bakıp eğlenecek şey, eğlendirici durum
- "Bundan âlâ seyri nerde bulacak garipler?" (Tarık Buğra)
-
[isim]
Gidiş, yürüyüş, ilerleyiş
- TEYİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğrulama, doğruluğunu onaylama
- "Nitekim biraz evvelki sözleriniz de onu teyit ediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Doğrulama, doğruluğunu onaylama
- ZEYİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ek
-
Bir yazıya ek olarak katılan parça
-
Bir eseri tamamlamak için sonradan yazılan ek eser
-
[isim]
Ek
- FEYİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verimlilik, gürlük, ongunluk, bereket
-
Artma, çoğalma
-
İlerleme, kültürel gelişme, olgunluk
- "Bu hayırlı teşebbüsün doğu vilayetlerimiz gençliğine bahşedeceği feyiz Cumhuriyet hükûmeti için ne mutlu eser olacaktır." (Atatürk)
-
Manevi haz, mutluluk, iç huzuru
-
[isim]
Verimlilik, gürlük, ongunluk, bereket
- YİRİK
-
-
[isim]
Yarık, yırtık
-
[sıfat]
Üst dudağı yarık olan (kimse)
-
[isim]
Yarık, yırtık
- ENAYİ
-
-
[sıfat]
Fazla bön, avanak, et kafalı, budala
- "İyice buldum kafayı, sen daha bulmadıysan enayisin." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Fazla bön, avanak, et kafalı, budala