İçinde yat olan 6 harfli 13 kelime var. İçerisinde YAT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yat olan kelimeler listesine ya da Sonu yat ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
TAY, YAT
2 Harfli Kelimeler
AT, AY, TA, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İTİYAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Alışkanlık
- "İçmek, gülüşmek eski zaman itiyadıdır." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Alışkanlık
- BAYATI
-
-
[isim]
Azeri ve Türkmen halk şiirinde mâni türü
-
[isim]
Azeri ve Türkmen halk şiirinde mâni türü
- YATKIN
-
-
[sıfat]
Bir yana eğilmiş, yatık
- "Bugün birçoğumuzun romana yatkın bulmayacağı anlatımları pek rahat kullanmıştır." (Selim İleri)
-
Çok durmaktan sağlamlığını yitirmiş, çürük
- "Yatkın mal. Yatkın kumaş."
-
Bir işte yeteneği, becerisi olan
- "Dolap çevirmeye, şantaj mesleğine ne kadar yatkın, ne kadar elverişli idi ise bu yeni konusunda da öyle olacağa benziyordu." (Tarık Buğra)
-
Benimsemiş, alışmış, eğilimli
- "Yadırgamaya yatkındı; ama görmüştü kızın oyununu." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Bir yana eğilmiş, yatık
- HAYATİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Hayatla ilgili
-
Büyük önem taşıyan, önemli
- "Sanat ve kültürü canlandıracak önlemleri almayı hayati bir ödev sayıyorlar." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Hayatla ilgili
- FERYAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Haykırış, çığlık
- "Bu, bir hayat kurtarma feryadıdır." (Burhan Felek)
- "Feryat ederek gözlerini açan Satılmış, şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Pencereden kopardığım feryadı pek geç işittiler." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Oradan küçücük bir fakir çocuk gibi feryadı bastığını işitirsiniz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Haykırış, çığlık
- PİYATA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Yassı ve büyük yemek tabağı
-
[sıfat]
Yassı
-
[isim]
Yassı ve büyük yemek tabağı
- MANYAT
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Alamanadan küçük, üç çifte balıkçı kayığı
-
Bu kayıklarla atılıp karadan çekilen küçük ağ
-
[isim]
Alamanadan küçük, üç çifte balıkçı kayığı
- DİMYAT
-
-
[isim]
Seyrek ve yuvarlak taneli bir çeşit üzüm
-
[isim]
Seyrek ve yuvarlak taneli bir çeşit üzüm
- YATILI
-
-
[sıfat]
Geceleri de kalınıp yatılan (okul vb.), leyli
-
Geceleri de kalıp yatan (öğrenci, konuk), leyli
-
[sıfat]
Geceleri de kalınıp yatılan (okul vb.), leyli
- YATMAK
-
-
[nsz]
Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak
- "Dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak." (Nazım Hikmet)
- "Yatıp kalkıp anama dua ediyorum."
- "Yatıp kalktığım odamın penceresinden bakınca bir baştan bir başa bütün sokağı görüyordum." (Necati Cumalı)
-
Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek
- "Öteki, çok kadınla oynaşmış ve hatta yatıp kalkmış, sevda damarları kaşarlanmış bir gençti." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek
- "Rüzgârdan bütün ekinler yattı. Gemi sağa yattı."
-
Hastalık sebebiyle yatakta kalmak
- "Gün geçmeden bronşiti, çarpıntısı tutar; yatak yorgan yatar." (Sermet Muhtar Alus)
-
Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak
- "Bu gece nerede yatacağız?"
- "Tavuk pazarındaki handa yatmakta devam ediyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Boş yere beklemek
- "Mallar depoda yatıyor."
-
İşlemez, çalışmaz durumda kalmak
- "Gemi limanda yatıyor."
-
Bir özellik kazanmak için bir şeyin içinde beklemek
- "Turşu sirkede yatıyor."
-
Belli bir süreyi cezaevinde geçirmek
-
Ölü gömülmüş olmak
- "Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Düz bir duruma gelmek, düzleşmek
- "Kumaş iyice ütülenince yattı."
-
[-le]
Cinsel ilişkide bulunmak
-
Bir düşünceyi veya bir öneriyi benimsemek, razı olmak
-
Heves etmek, eğilmek
- "Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bulunmak, var olmak
- "Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür." (Haldun Taner)
-
Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak
- "Takım bu sezon yattı."
-
İşsiz kalmak, çalışmamak
-
[nsz]
Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak
- ÇEKYAT
-
-
[isim]
Gerektiğinde açılıp yatak durumuna getirilebilen koltuk, kanepe
- "Ben holde çekyatın üzerinde yatmaya başladım." (Ayşe Kulin)
-
[isim]
Gerektiğinde açılıp yatak durumuna getirilebilen koltuk, kanepe
- MİDYAT
- ...
- BAYATİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde uşşak dörtlüsüne buselik beşlisi katılmasıyla yapılmış eski bir makam
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde uşşak dörtlüsüne buselik beşlisi katılmasıyla yapılmış eski bir makam