İçinde yat olan 5 harfli 12 kelime var. İçerisinde YAT bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yat olan kelimeler listesine ya da Sonu yat ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A T Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

TAY, YAT

2 Harfli Kelimeler

AT, AY, TA, YA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

YATIR

  1. [isim] Belli bir yerde mezarı olan, doğaüstü gücü bulunduğuna ve insanlara yardım ettiğine inanılan ölü, evliya
    • "Yatıra mum adamak."

FİYAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha
    • "Birkaç ev döşettiğim için mobilya fiyatlarından pek iyi anlarım." (Ömer Seyfettin)
    • "Bu yazmaya ne fiyat biçersiniz?"
    • "Ne fena fena bakar, ne de olmayacak bir fiyat verdiğim zaman homurdanır." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir mal veya iş gücü için uygun görülen para karşılığı
  3. Bir değer ile para birimi arasındaki ilişki
    • "Fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdam geliştirici tedbirler öngörülür..." (Anayasa)

YATMA

  1. [isim] Yatmak işi
    • "Çocuklara yatma zamanının yaklaştığını başıyla anlatan bir mürebbiye edasıyla duruyor." (Refik Halit Karay)

YATIM

  1. [isim] Gemi direklerinin başa veya kıça doğru olan eğimi

YATÇI

  1. [isim] Yat turizmiyle uğraşan kimse
  2. Yat yapan veya satan kimse
  3. Yat ile seyahat etmeyi seven kimse
    • "Yatçı turistler..."

YATSI

  1. [isim] Güneşin batmasından bir buçuk, iki saat sonraki vakit
    • "Babam yalnız ilk geceki fener alayına katıldı, yatsıdan az sonra eve döndü." (Necati Cumalı)
  2. Yatsı ezanı
    • "Gece olmuş, yatsılar okunmuş, daha damat bey gelmemişti." (Sermet Muhtar Alus)
  3. Yatsı namazı

BAYAT

  1. [sıfat] Taze olmayan
    • "Dükkânlar karmakarışık, mallar bayat, kibar müşteriler birer birer çekiliyor, ayak takımı her gün artıyor." (Halide Edip Adıvar)
  2. Güncelliğini, önemini, özelliğini yitirmiş, çok söylenmiş
    • "Bayat haber. Bayat espri."

YATAK

  1. [isim] Uyuma, dinlenme vb. amaçlarla üzerine veya içine yatılan eşya, döşek
    • "Sabahleyin onu aynı güzellikte bulacağım ümidiyle yatağımdan fırladım." (Refik Halit Karay)
    • "Gerçekten yatak yorgan, kolu boynu sargılar içinde, pestil gibi yatıyordu." (Haldun Taner)
    • "Daha on yaşımda yokken annem yatağa düşmüştü." (Sermet Muhtar Alus)
    • "Yorgunluktan yatağa seriliverdim."
  2. Yün, pamuk, kuş tüyü vb. maddelere kılıf geçirerek yapılan şilte
  3. Üzerine şilte konulan karyola, somya, kerevet vb
  4. Irmak, çay, dere vb.nin, içinde aktıkları yer, akak, mecra
  5. Katmanlaşmış herhangi bir madde yığını
    • "Çakıl yatağı."
  6. Bir şeyin çok bulunduğu yer
    • "Av yatağı. Aslan yatağı."
  7. Maden veya fosil ocaklarında birbirini izleyen iki maden, taş veya kömür tabakası arasında uzanan damar
  8. Çanak biçimindeki bir havzada veya buna benzer bir oluşumda toplanmış petrol birikintisi
  9. Gizli barınak veya bir suçluyu gizlice barındıran yer
    • "Hırsız yatağı. Eşkıya yatağı."
  10. Makinelerde hareketli bölümleri içine alan hareketli veya sabit parça
    • "Namlu yatağı. Eksen yatağı."
  11. Fideleri gömmek için toprakta açılan çukur
  12. Turunçgilleri ve yumurta vb. ürünleri korumak üzere saman vb.nden yararlanılarak yapılan yer
  13. Katmanlı bir kaya bütününde maden filizi veya taş döküntüsünden oluşan çok ince tabaka

HAYAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Canlı, sağ olma durumu
    • "... gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "Altı yıllık ortaöğretim bitirmek, hayata atılmanın ilk koşulu sayılır orada." (Azra Erhat)
    • "Bu sıcak ve içten ses Fikret'i hayata bağlıyor, yaşama sevincini artırıyordu." (Reşat Enis)
    • "Adi günlerde size öyle gelir ki bunlar hayata küsmüş insanlardır." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Yaşam
    • "Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım." (Halit Fahri Ozansoy)
    • "Bu hayatımı ağabeyime borçluyum."
  3. Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı
    • "Köy hayatı. Gece hayatı."
  4. Meslek
    • "Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
  5. Geçim şartlarının bütünü
    • "Hayatımı yazılarımla kazanırım." (Halide Edip Adıvar)
  6. Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma
    • "Bu köyde hiç hayat yok."
  7. Yazgı
    • "Hayat onları bir türlü birleştirmedi."
  8. Yaşamayı sağlayan şartların bütünü
    • "Ayda hayat yok."
  9. Bir kimsenin tarihsel biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi
    • "Atatürk'ün hayatı."

YATIK

  1. [sıfat] Dik olmayan, eğik, yatırılmış bir durumda olan
  2. Zamanla dayanıklılığını yitirmiş
    • "Yatık kumaş."
  3. Çevrilmiş, devrik
    • "Yatık yaka."
  4. [isim] Yayvan su kabı

YATAY

  1. [sıfat] Durgun bir su yüzeyine veya zemine paralel, düşey doğrultusuna dikey olan, ufki
    • "Sıvıların yüzü hep yatay olur."

YATIŞ

  1. [isim] Yatma işi veya biçimi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü