İçinde ya olan 6 harfli 225 kelime var. İçerisinde YA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ya olan kelimeler listesine ya da Sonu ya ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AY, YA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- RADYAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir dairede yarıçap uzunluğundaki yay parçasını gören merkez açıya eşit açı ölçme birimi
-
[sıfat]
Işın veya ısı yayan
- "Radyan soba."
-
[isim]
Bir dairede yarıçap uzunluğundaki yay parçasını gören merkez açıya eşit açı ölçme birimi
- YAYVAN
-
-
[sıfat]
Eni boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş
- "İki katlı yayvan bir evdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Eni boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş
- UYARCI
-
-
[isim]
Uygun davranışta bulunan, uyumlu görünen kimse
-
[isim]
Uygun davranışta bulunan, uyumlu görünen kimse
- YAMALI
-
-
[sıfat]
Yama vurulmuş, yama ile onarılmış olan
- "Pantolonu yamalı, ceketinin dirsekleri yıpranmış fakat mintanı temizdi." (Halide Edip Adıvar)
-
Yüzünde lekeler bulunan (kimse)
-
[sıfat]
Yama vurulmuş, yama ile onarılmış olan
- YAVŞAN
- ...
- SİYASA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Politika
- "Güdümlü siyasanın kurbanı olmuş kimi değerli yazarların ivecen yargısı rol oynamıştır." (Selim İleri)
-
[isim]
Politika
- YAĞLIK
-
-
[isim]
Büyük mendil, çevre
- "Osmanlı kadınlığının göz nurunu, el emeğini, üstün zevkini yüzyıllardan beri yiğitçe taşımış, işlemeli, yağlıklar, dantelalar, oyalar..." (Kemal Tahir)
-
[isim]
Büyük mendil, çevre
- YALVAÇ
-
-
[isim]
Peygamber
- "Kendini her şeyi önceden görmüş, biraz ermiş, biraz aziz, biraz yalvaç gibi hissediyor." (Murathan Mungan)
-
[isim]
Peygamber
- BAYATİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde uşşak dörtlüsüne buselik beşlisi katılmasıyla yapılmış eski bir makam
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde uşşak dörtlüsüne buselik beşlisi katılmasıyla yapılmış eski bir makam
- DAYAMA
-
-
[isim]
Dayamak işi
-
[isim]
Dayamak işi
- PİYADE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yaya olarak savaşan askerlerin oluşturduğu sınıf
- "Genellikle piyadeler savaşta en önde giderler."
-
Bu sınıftan olan asker
- "Sınıfımda piyade birincisi olarak çıktım." (Ömer Seyfettin)
-
Piyon
-
Bir çift kürekle yönetilen bir tür hafif kayık
-
Yaya
-
[isim]
Yaya olarak savaşan askerlerin oluşturduğu sınıf
- SİYAHİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Zenci
-
[sıfat]
Zenci
- SAYACI
-
-
[isim]
Ayakkabıların sayalarını hazırlayan kimse
-
[isim]
Ayakkabıların sayalarını hazırlayan kimse
- UYARMA
-
-
[isim]
Uyarmak işi, ihtar, tembih
- "Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz." (Anayasa)
-
Bir duyu organını, bütün bir sinir düzenini, kendi dışındaki bir nesne veya durumun bir tepkide bulunmaya yöneltmesi
-
[isim]
Uyarmak işi, ihtar, tembih
- FAYANS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha
-
[isim]
Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve türlü desenlerle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha
- FLORYA
- ...
- YAKMAK
-
-
[-i]
Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak
- "Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Ateşle yok etmek
- "Çöpleri yakmak."
-
Işık vermesini sağlamak
- "Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Isı etkisiyle bozmak
- "Eteği ütülerken yaktı."
-
Keskin, sert ve ısırıcı bir duyum vermek
- "Biber ağzı yakar."
-
Yanıyormuş gibi bir etki yapmak
- "Hekime daima şarabın midelerini yaktığından bahsederler." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kurutmak, zarar vermek
- "Fırtına ekinleri yakmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Çok sıcak olmak
- "Bugün güneş yakıyor."
-
Karartmak
- "Güneşte vücudunu yaktı."
-
Çok üşütmek
- "Soğuk rüzgâr insanın yüzünü yakıyor."
-
Acıtmak
- "Canını yakmak."
-
Silahla vurmak
-
Yıkıma, zarara yol açmak, büyük bir zarara uğratmak, mahvetmek
- "Gözü mavi, boyu kısa, kendi muhacir olmasın. Ne olursa olsun makbulüm. Aman bu üçüne dikkat et. Beni yakma." (Ömer Seyfettin)
-
Güçlü sevgi uyandırmak
-
[-i]
Yanmasını sağlamak veya yanmasına yol açmak, tutuşturmak
- YAŞMAK
-
-
[isim]
Kadınların ferace ile birlikte kullandıkları, gözleri açıkta bırakan, ince yüz örtüsü
- "Çıka çıka, yaşmak feraceli, kazık gibi bir kadın çıktı." (Sermet Muhtar Alus)
-
Başla birlikte yüzü, ağzı kapatan örtü
-
[isim]
Kadınların ferace ile birlikte kullandıkları, gözleri açıkta bırakan, ince yüz örtüsü
- BÜNYAN
- ...
- UYARIM
-
-
[isim]
Bir uyaran karşısında organizmanın gösterdiği tepki, tembih
-
Bir uyarma sebebiyle herhangi bir kasta, salgı bezinde olan açık veya gizli değişme
-
[isim]
Bir uyaran karşısında organizmanın gösterdiği tepki, tembih