İçinde y olan 5 harfli 665 kelime var. İçerisinde Y harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında y harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu y harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAMAN
-
-
[sıfat]
Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan (kimse)
- "Sen yaman bir inkılapçı olacaksın Yıldız." (Aka Gündüz)
-
Kötü, korkulan (kimse)
-
Alışılmadık, olağanın dışında
- "Köhne çatısı yaman bir gürültü ile birdenbire sarsıldı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Güç, etki veya beceri bakımından alışılmışın üzerinde olan (kimse)
- AYLAK
-
-
İşsiz, boş gezen, avare (kimse)
-
İşsiz, boş gezen, avare (kimse)
- TEŞYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uğurlama
- "Onları kasabanın kenarına kadar teşyi ettim." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Uğurlama
- YAHŞİ
-
-
[sıfat]
İyi, güzel, çok güzel
-
[sıfat]
İyi, güzel, çok güzel
- YÜLGÜ
-
-
[isim]
Ustura
-
[isim]
Ustura
- TAYİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma
- "Yola devam edilmesini tayin için sordu." (Refik Halit Karay)
- "Necmi Efendi palas pandıras Çorlu'ya tayin edildi." (Haldun Taner)
-
Atama
-
[isim]
Ne olduğunu anlama, gösterme, belirtme, kararlaştırma
- SİYAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Kara (II), beyaz karşıtı
- "İri siyah gözlerini kalın kaşlarıyla beraber kaldırdı." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Siyah ekmek."
-
Baskıda başka harflerden daha kalın görünen harf türü
-
[isim]
Kara (II), beyaz karşıtı
- YEDEK
-
-
[sıfat]
Bir şeyin gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı
- "Sonra otomobili yedeğe takıp götürdüler." (Refik Halit Karay)
-
Gereğinde kullanılmak için fazladan bulundurulan, ayrılmış olan
- "Yedek kalem. Yedek anahtar."
- "Bunlardan yürümeye mecali olmayan bazılarını erkekler iki taraflarından kollarına girmek suretiyle yedeğe almışlar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yularından çekilerek götürülen boş binek hayvanı
-
[isim]
Hayvanı yedeğe alan ip, yular
-
[isim]
Redif
-
[sıfat]
Bir şeyin gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı
- YILKI
-
-
[isim]
At, eşek gibi tek tırnaklı hayvan sürüsü
-
Başıboş bırakılmış at veya eşek
-
[isim]
At, eşek gibi tek tırnaklı hayvan sürüsü
- YOLMA
-
-
[isim]
Yolmak işi
-
Sapı orakla biçilmeyecek kadar kısa kalmış ekin
-
[isim]
Yolmak işi
- YUVAR
-
-
[isim]
Organizmadaki kan, lenf, süt vb. sıvılarda bulunan, genellikle yuvarlak veya oval küçük cisim
-
Yer yuvarlağı gibi düzgün olmayan küresel biçim
-
[isim]
Organizmadaki kan, lenf, süt vb. sıvılarda bulunan, genellikle yuvarlak veya oval küçük cisim
- BİTEY
-
-
[isim]
Bitki örtüsü
-
[isim]
Bitki örtüsü
- MÖSYÖ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Erkeklere verilen bir unvan
-
Bay
-
[isim]
Erkeklere verilen bir unvan
- KAYGI
-
-
[isim]
Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa
- "Korku ve kaygıyla vücudunu dinledi." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa
- KOYMA
-
-
[isim]
Koymak işi
-
[isim]
Koymak işi
- EYYAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Günler
- "O eyyam hükûmetin ressamlar için tertiplediği yurt gezilerine katılmıştık." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Günler
- KARAY
- ...
- KARYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Köy
-
[isim]
Köy
- KIYAK
-
-
[sıfat]
Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel
- "Kıyak bir koşu atı. Kıyak bir söz."
- "O kadar uzatmayalım bu işi, sana bir kıyak yapalım." (Tahsin Yücel)
-
[isim]
Hoşgörü, ayrıcalık tanıma
-
Güzel, biçimli, yakışıklı, düzgün giyimli
-
Kıyıcı, zalim, gaddar
-
[sıfat]
Benzerlerinden üstün olan, çok güzel, mükemmel
- KÖYLÜ
-
-
[sıfat]
Köyde yaşayan veya köyde doğmuş olan
- "Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun / Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini." (Ömer Bedrettin Uşaklı)
-
[isim]
Köydeş
- "Hasan benim köylümdür."
-
[isim]
Köy halkı
- "Köylüleri, özellikle onları çok iyi tanıyordu." (Tarık Buğra)
-
Kaba, anlayışsız
- "Otomobilin içinden köylü kılıklı, tıknaz bir adam çıktı." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Köyde yaşayan veya köyde doğmuş olan