İçinde vurma olan 14 kelime var. İçerisinde VURMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında vurma olan kelimeler listesine ya da Sonu vurma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
KAVURMACILIK
KAVURMALIK
BAŞVURMAK, KAVURMACI, KAVURMALI
BAŞVURMA, KAVURMAÇ, KAVURMAK, SAVURMAK
KAVURMA, SAVURMA, VURMALI
VURMAK
VURMA
A M R U V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
VURMA
4 Harfli Kelimeler
RUAM, UMAR
3 Harfli Kelimeler
RAM, RUA, RUM, VAR
2 Harfli Kelimeler
AM, AR, AV, MA, RA, UR
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KAVURMACILIK
- ...
- KAVURMALIK
-
-
[sıfat]
Kavurma yapmaya elverişli (yiyecek)
-
Kavurma için ayrılmış
-
[sıfat]
Kavurma yapmaya elverişli (yiyecek)
- KAVURMALI
-
-
[sıfat]
İçinde kavurma bulunan
-
[sıfat]
İçinde kavurma bulunan
- KAVURMACI
-
-
[isim]
Kavurma yapan veya satan kimse
-
[isim]
Kavurma yapan veya satan kimse
- BAŞVURMAK
-
-
[-e]
Bir işin yapılması için bir kimsenin aracılığını istemek
-
Bir şeye yararlanmak amacıyla el atmak
-
Bilgi sahibi olmak için bir kaynağı kullanmak, müracaat etmek
-
[-e]
Bir işin yapılması için bir kimsenin aracılığını istemek
- BAŞVURMA
-
-
[isim]
Başvurmak işi, müracaat
- "Bunu sağlamak için her çareye başvurması bundandır." (Haldun Taner)
-
[isim]
Başvurmak işi, müracaat
- SAVURMAK
-
-
[-i]
Havaya atıp dağıtmak, saçmak
- "Bir eğlence yerinde destelerle banknotu havaya savurduktan sonra..." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Rüzgâr, şiddetle eserek bir yeri, bir şeyi altüst etmek, havaya kaldırmak, dağıtmak
-
Kaldırıp atmak, fırlatmak
- "Adam birden silkinip beni yavaşça yana savurdu." (Nazlı Eray)
-
[nsz]
Şiddetle döndürerek sallamak, kaldırarak vurmak
- "Kılıç savurmak. Değnek savurmak."
-
Bir sıvının havalanmasını veya kaynayan sıvının taşmasını önlemek, soğutmak amacıyla alıp yine kendi kabına dökmek
- "Sarnıcın suyunu savurmak."
-
Sallamak, uçurmak, dalgalandırmak
- "Ayaklarını boşluğa savururken küçük dolap gürültüyle yıkıldı." (Peyami Safa)
-
[nsz]
Yalan, küfür vb. söylemek
- "Onun bütün çapkınlığı Solmaz'a yoldan geçerken savurduğu birkaç kelimeden ibaretti." (Haldun Taner)
-
Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek
- "Paraları savurmak."
-
[-i]
Havaya atıp dağıtmak, saçmak
- KAVURMAÇ
-
-
[isim]
Kavrulmuş buğday
-
[isim]
Kavrulmuş buğday
- KAVURMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek
- "Madenden bir kap içine bunları koyup kavuracağız." (Salâh Birsel)
-
Rüzgâr, soğuk, sıcak vb. kurutmak, yakmak
- "Rüzgâr ekinleri kavurdu."
-
Çok üzmek, yakmak, mahvetmek
- "Memleketi kavuran kıtlık buranın semtine uğramamıştır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek
- SAVURMA
-
-
[isim]
Savurmak işi
- "Ben de onlar gibi tekme atıp yumruk savurmasını biliyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Kol, bacak vb. vücut bölümlerinin ağırlıklarından yararlanarak omuz ve uyluk eklemleri çevresinde türlü yönlere doğru hızla çevirme
-
[isim]
Savurmak işi
- KAVURMA
-
-
[isim]
Kavurmak işi
-
Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen veya dondurulup saklanan et
- "Sinide haşlanmış ve ikiye kesilmiş yumurtalar, yeşil soğanlar, tulum peynirleri, kavurmalar vardı." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Kavrulmuş olan
-
[isim]
Kavurmak işi
- VURMALI
-
-
[sıfat]
Vurularak çalınan (çalgı)
-
[sıfat]
Vurularak çalınan (çalgı)
- VURMAK
-
-
[-e]
Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak
- "Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."
- "Komşu konaklarda vur patlasın çal oynasın saz âlemleri devam ediyor, uzak yakın piyano sesleri işitiliyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak
- "Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor." (Refik Halit Karay)
-
Etkisi bir yere kadar uzanmak, sokulmak, girmek, duyulmak, yansımak, aksetmek
- "Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Hızla değmek, çarpmak
- "Kolumu duvara vurmuşum."
-
Sürmek
- "Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak."
-
Takmak, koymak
- "Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bağlama, ilişkilendirmek
- "Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar." (Refik Halit Karay)
-
Olduğundan başka biçimde görünmek
-
[nsz]
Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak
- "Bıçak vurmak. İğne vurmak."
-
[nsz]
Uygulamak, basmak, koymak
- "Damga vurmak."
-
Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak
-
[-i]
Amaçladığı şeye rast getirmek
-
[-i]
Hızla çarpmak
- "Ayağını güm güm yere vurarak."
-
[-i]
Silahla yaralamak, öldürmek
- "Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar, kızı saraya götürmüş, padişahın oğluna vermişler." (Halide Edip Adıvar)
-
Dokunmak, hasta etmek
- "Kömür başına vurdu."
-
[nsz]
Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek
- "Sebzeleri soğuk vurdu. Meyveleri dolu vurdu."
-
[nsz]
Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak
- "Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu." (Haldun Taner)
-
Piyango vb. çıkmak, isabet etmek
-
Üzerinde görünmek, üzerine düşmek
- "Ağacın gölgesi duvara vuruyor."
-
[-i]
Desteklemek, dayamak
- "Akşam olunca kapının desteğini vurduk."
-
Çıkmak, görünmek
- "Su dışarı vurdu."
-
Sırtına, omzuna yerleştirmek
- "Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." (Haldun Taner)
-
Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak
-
Tavla oyununda pulu kırmak
-
Çok etki etmek, yaralamak
-
İçki içmek
-
[-i]
Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak
- "Birinin on milyon lirasını vurmak."
-
[-i]
Çarpma işlemini yapmak
- "İkiyi dörde vurursak sekiz eder."
-
[-e]
Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak
- VURMA
-
-
[isim]
Vurmak işi
-
[isim]
Vurmak işi