İçinde ve olan 6 harfli 72 kelime var. İçerisinde VE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ve olan kelimeler listesine ya da Sonu ve ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EV, VE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ADAVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düşmanlık
-
[isim]
Düşmanlık
- MÜCVER
-
-
[isim]
Rendelenmiş kabağa un, yumurta, peynir, dereotu, tuz, karabiber, taze soğan katılmasıyla yapılan bir tür köfte
-
[isim]
Rendelenmiş kabağa un, yumurta, peynir, dereotu, tuz, karabiber, taze soğan katılmasıyla yapılan bir tür köfte
- SATVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zorlu, sindirici güç
-
[isim]
Zorlu, sindirici güç
- VERİCİ
-
-
[isim]
Veren, verme yanlısı kimse
- "Cahilden kral olur ama tarihe vesika verici olmaz." (Aka Gündüz)
-
Çıkar gözetmeksizin her türlü yardımı yapan, esirgemeyen kimse
-
Elektromanyetik dalgalar yardımıyla işaret, ses ve görüntü iletmeye yarayan cihazların genel adı
- "Anten olursa verici istasyonları da kurulabilir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Başkasına aktarılmak üzere kan, doku veya organ veren kimse, donör
-
[isim]
Veren, verme yanlısı kimse
- KASVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkıntı, iç sıkıntısı
- "Gündüzün bu saatinde, tiyatroya ağır bir kasvet çökmüş." (Peyami Safa)
-
[isim]
Sıkıntı, iç sıkıntısı
- ŞEHVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cinsel istek, kösnü
- "Düşman zabitinin gözlerinde şehvet arzuları yandı." (Reşat Enis)
-
Aşırı istek
- "Her sabah masamıza yeni bir şehvetle geçtik." (Haldun Taner)
-
[isim]
Cinsel istek, kösnü
- GÜVELA
-
-
[isim]
Açık yeşil, maviye çalan göz rengi
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Karabuğday rengindeki esmer simasının üzerinde bir çift duru bakışlı güvela gözleri vardı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Açık yeşil, maviye çalan göz rengi
- HEVENK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir ipe, bir çubuğa geçirilmiş, dizilmiş veya birbirine bağlanmış yaş meyve ve sebze bağı
- "Tavanda hevenk hevenk üzümler, elmalar, armutlar, ayvalar sarkıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir ipe, bir çubuğa geçirilmiş, dizilmiş veya birbirine bağlanmış yaş meyve ve sebze bağı
- VERESE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mirasçılar
-
[isim]
Mirasçılar
- ÜVEYME
-
-
[isim]
Üveymek işi veya durumu
-
[isim]
Üveymek işi veya durumu
- VEBALI
-
-
[sıfat]
Vebaya yakalanmış olan
-
[sıfat]
Vebaya yakalanmış olan
- VECTLİ
- ...
- MİHVER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eksen
- "Bir dolap beygiri gibi bir mihverin etrafında dönüp dolaşarak ağaçları muayene eder, zerzevatları sulardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Konuşulan, yazılan, tartışılan veya düşünülen bir konunun en önemli noktası
- "Biz, onların mihver kelimelerini ve meselelerini âdeta atlayarak geçeriz." (Ahmet Hamdi Tanpınar)
-
[isim]
Eksen
- VESAİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Diğer
- "Banyo, tuvalet, vesair kısımlar, o ne temizlik, o ne genişlik, insanın yüzüne gülen o ne ferahlıktı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Diğer
- VERKAÇ
-
-
[isim]
Futbol ve basketbolda topu takım arkadaşına aktaran bir oyuncunun karşı takım kalesine veya uygun bir yöne koşarak aynı kişiden topu geri alması
-
[isim]
Futbol ve basketbolda topu takım arkadaşına aktaran bir oyuncunun karşı takım kalesine veya uygun bir yöne koşarak aynı kişiden topu geri alması
- ÖZVERİ
-
-
[isim]
Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme, fedakârlık
- "Özveri, kadında ille çocuk doğurmakla da başlamaz." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir amaç uğruna veya gerçekleştirilmesi istenen herhangi bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçme, fedakârlık
- ÇAVELA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tutulan balıkların içine konduğu sepet, çavalye
-
[isim]
Tutulan balıkların içine konduğu sepet, çavalye
- İŞVELİ
-
-
[sıfat]
Nazlı, cilveli, edalı, şivekâr
- "Utangaç ve arzulu, tedirgin ve işveli, yorganı hızla açarak kaydı altına." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Nazlı, cilveli, edalı, şivekâr
- KORVET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Denizaltılara karşı özel olarak silahlandırılan bir çeşit küçük savaş gemisi
-
[isim]
Denizaltılara karşı özel olarak silahlandırılan bir çeşit küçük savaş gemisi
- KUVVET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fiziksel güç, takat
- "Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Matematiğe kuvvet verince öbür derslerini yetiştiremedi."
- "Paraya kuvvet."
-
Şiddet, zor, cebir
- "Kuvvet kullanmak."
-
Yetke, erk, nüfuz
-
Dayanıklı olma durumu
-
Güç
- "Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?" (Falih Rıfkı Atay)
-
Bir ülkenin savaşçı silahlı kuruluşları veya gücü
- "Nasıl ki düşmanın da her gün ümidi ve kuvveti eksilecektir." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik
-
Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir
-
[isim]
Fiziksel güç, takat