İçinde ve olan 6 harfli 72 kelime var. İçerisinde VE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ve olan kelimeler listesine ya da Sonu ve ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EV, VE

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇAVELA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Tutulan balıkların içine konduğu sepet, çavalye

CETVEL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Doğru çizgileri çizmeye yarayan, dereceli veya derecesiz, tahtadan, plastikten, madenden yapılmış araç, çizgilik
  2. Liste, çizelge
    • "O, masanın üzerinden kaptığı cetvele üç tane sıfırı yapıştırmıştı." (Ömer Seyfettin)

VESAİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Araçlar, vasıtalar
    • "İki cephane depomuz vardır ki bunlar, seksen otomobil ve bütün ordu vesaitiyle altı ayda oraya depo edilmiştir." (Aka Gündüz)

GEVEZE

  1. [sıfat] Çok konuşan, çenesi düşük, lafçı, lafazan, zevzek, lakırtı ebesi, ağız kavafı, lakırtı kavafı
    • "Öyle geveze ki ben sormadan anlatmaya başladı." (Haldun Taner)
  2. Sır saklamayan, boşboğaz
    • "Haydi çocuklar ... şu gevezenin yalanını ortaya vurmak için çıkalım." (Peyami Safa)

SATVET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Zorlu, sindirici güç

VERESE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Mirasçılar

GÜVELİ
...
VERMEK

  1. [-i] Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
    • "Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." (Ömer Seyfettin)
    • "Pek sıkıldık mı atla bir vapura, ver elini İstanbul." (Atilla İlhan)
    • "... bunca yıl yalan okuduk, yalan dinledik / Aklına kim gelirse bağır, ver veriştir." (Necati Cumalı)
  2. Bırakmak veya bağışlamak
    • "Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün, diye bağırdım." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Ondan bilmek, atfetmek
    • "Bilgin'in bu çekingen tavırlarını kusurlu ve zayıf oluşuna verdi..." (Falih Rıfkı Atay)
  4. Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
    • "Geçenlerde bir derginin, 'Eski ünlüler ne yapıyor?' adlı bir röportajına verdiği cevapları okudum." (Haldun Taner)
  5. Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
    • "Arabanın burnunu, en tenha kahvelerden birinin önünde, rıhtıma verdiler." (Atilla İlhan)
  6. Herhangi bir duruma yol açmak
    • "Kendilerine iyi bir çalışma fırsatı verdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  7. Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak
    • "Yemek vermek. Balo vermek."
  8. Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek
    • "Konser vermek. Resital vermek."
  9. Topluluk önünde bilimsel konudaki bildirisini sunmak
    • "Konferans vermek."
  10. Satmak
    • "Ucuz pahalı deme de ver gitsin; ver de kurtul."
  11. Kızı, kadını biriyle evlendirmek
    • "Uzun Osman, Zeynep'le Süleyman'a, ikisini birbirine vereceğini söylediği zaman şaşmadılar." (Halide Edip Adıvar)
  12. [-i] Ödemek
    • "Haydi ... arabaya atlayın... Köşkten parayı verirler." (Peyami Safa)
  13. Yaymak
    • "Ses vermek. Korku vermek. Işık vermek."
  14. Bitki ve ağaç, ürün üretmek
    • "Dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
  15. Herhangi bir şey ortaya çıkarmak, oluşturmak
    • "Kendisi de muhakkak artistlerden, güzel eser veren, güzel konuşan, hayalleri işlek adamlardan hoşlanıyor." (Refik Halit Karay)
  16. Hepsini herhangi bir duruma sokmak
    • "Ateşe vermek. Ortalığı heyecana vermek."
  17. Sahip olmasını sağlamak
  18. Bir şey üzerinde etki yapmak, biçimini değiştirmek
    • "Hareket vermek. Biçim vermek."
  19. Tespit etmek
    • "Randevu vermek. Ad vermek."
  20. Kazandırmak, katmak
    • "Tat, çeşni vermek."
  21. Ayırmak, harcamak
    • "Emek vermek. Zaman vermek."
  22. Dayamak
    • "Duvara sırtını verip çömeldi."
  23. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -ı (-i, -u, -ü) eki almış fiillere gelerek tezlik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    • "alıvermek, dizivermek, yapıvermek, görüvermek."

İVECEN

  1. [sıfat] Aceleci
    • "Güdümlü siyasanın kurbanı olmuş kimi değerli yazarların ivecen yargısı rol oynamıştır." (Selim İleri)

GÖVERİ

  1. [isim] Sebze

SLOVEN
...
GÜVEYİ

  1. [isim] Damat
    • "Güveyi girdiğinin ertesi günü askere çağrıldı."

MOTİVE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] "Güdülemek" anlamındaki motive etmek ve "güdülenmek" anlamındaki motive olmak birleşik fiillerinde geçer

VESAİK

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Belgeler, vesikalar

FORVET

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] İleri uç oyuncusu
  2. İleri uç

VECİBE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ödev, boyun borcu

VEKTÖR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Doğrultusu, yönü, uzunluğu belirli olan ve bir ok işaretiyle gösterilen doğru çizgi
  2. Büyüklüğü ile yönü olan nicelik

VERKAÇ

  1. [isim] Futbol ve basketbolda topu takım arkadaşına aktaran bir oyuncunun karşı takım kalesine veya uygun bir yöne koşarak aynı kişiden topu geri alması

GÜVELA

  1. [isim] Açık yeşil, maviye çalan göz rengi
  2. [sıfat] Bu renkte olan
    • "Karabuğday rengindeki esmer simasının üzerinde bir çift duru bakışlı güvela gözleri vardı." (Ercüment Ekrem Talu)

VERMUT

Kelime Kökeni : Almanca

  1. [isim] Birçok bitki eklenerek özel koku verilmiş, tatlı, bir tür şarap

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü