İçinde var olan 6 harfli 17 kelime var. İçerisinde VAR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında var olan kelimeler listesine ya da Sonu var ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A R V Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
VAR
2 Harfli Kelimeler
AR, AV, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AVARCA
- ...
- KUVARS
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Billurlaşmış silisin doğada çok yaygın bir türü
-
[isim]
Billurlaşmış silisin doğada çok yaygın bir türü
- VARİDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gelen şey
-
Gelen evrak
-
[isim]
Gelen şey
- KAVARA
-
-
[isim]
Balı alınmış petek
-
Kovanda özellikle kış aylarında arıların yemesi için bırakılan bal
-
[isim]
Balı alınmış petek
- VARSIL
-
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
-
[sıfat]
Parası, malı çok olan, zengin, yoksul karşıtı
- KULVAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yarışlarda her yarışçıya ayrılan şerit
-
Alan
-
[isim]
Yarışlarda her yarışçıya ayrılan şerit
- VARGEL
-
-
[isim]
Herhangi bir makinenin bir doğrultuda gidip gelerek iş gören parçası
-
[isim]
Herhangi bir makinenin bir doğrultuda gidip gelerek iş gören parçası
- VARMAK
-
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- "Köye akşama doğru ancak varabildim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Var, bildiğini yap. Varsın gelmesin."
- "Renkli televizyona varıncaya kadar ne varsa aldı."
-
Belli bir duruma veya düzeye gelmek
- "Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı."
-
Hoş olmayan bir sona ermek
- "Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun." (Peyami Safa)
-
Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
- "Tadına varmak. Sırrına varmak."
- "Varın söylen İrfani'ye yarım ölmesin." (İrfanî)
-
[-i]
Acımadan, çekinmeden yapmak
- "Eli varmak. Dili varmak."
-
Kadın, evlenmek
- "Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya." (Ahmet Muhip Dranas)
-
Bir durumdan başka duruma geçmek
- "Secdeye varmak. Uykuya varmak."
-
[-e]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak
- HAVARİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yardımcı
-
Hz. İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her biri
-
Bağlı olduğu önderinin düşünce ve inançlarını yayan kimse
-
[isim]
Yardımcı
- VARYOS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Balyoz
-
[isim]
Balyoz
- VARLIK
-
-
[isim]
Var olma durumu, mevcudiyet, yokluk karşıtı
- "Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır." (Orhan Veli Kanık)
-
Var olan her şey
- "Canlı varlıklar."
-
Para, mal, mülk, zenginlik, variyet
-
Önemli, yararlı, değerli şey
- "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar." (Anayasa)
-
Ömür, hayat
- "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben." (Ahmet Kutsi Tecer)
-
Kalıcı olan, gelip geçici olmayan şey
-
[isim]
Var olma durumu, mevcudiyet, yokluk karşıtı
- AVARYA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Bir deniz yolculuğunda geminin veya yükünün gördüğü zarar
-
Çeşitli sebeplerle dayanıklılığını ve esnekliğini kaybetmiş yapağı ve yün
-
[isim]
Bir deniz yolculuğunda geminin veya yükünün gördüğü zarar
- BULVAR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şehir içinde ağaçlı, geniş cadde
- "İki tarafı ağaçlık bir geniş bulvardan geçiyor, mütemadiyen gidiyorduk." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Şehir içinde ağaçlı, geniş cadde
- VARAKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Varak
- "Vazife esnasında hakaret diye zabıt varakası tutabilirdi." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Varak
- AVARIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kazalar, belalar
-
Engebe
-
Osmanlılarda önceleri yalnız olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak halktan toplanan vergi
-
[isim]
Kazalar, belalar
- ŞALVAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Genellikle ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan geniş bir tür pantolon
- "Ne yapacağını bilmez şaşkın bir hâlde şalvarını bacağına geçirdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Genellikle ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan geniş bir tür pantolon
- SÜVARİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Atlı
-
Atlı asker
- "Bir sabah süvarilerimizin şehre girdiği işitildi." (Peyami Safa)
-
Ticaret gemilerinde kaptanlık yapan kimse
-
[isim]
Atlı