İçinde uru olan 8 harfli 47 kelime var. İçerisinde URU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında uru olan kelimeler listesine ya da Sonu uru ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
R U U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
UR
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KOŞTURUŞ
- ...
- BURUŞMAK
-
-
[nsz]
Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar olmak
- "Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ağızda kekrelik duymak
-
Tiksinmek, hoşlanmamak
- "Gördüklerimden yalnız yüzüm değil, içim de buruşuyor." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar olmak
- UÇURULMA
-
-
[isim]
Uçurulmak işi
-
[isim]
Uçurulmak işi
- VURUŞMAK
-
-
[nsz]
Birbirini vurmak, dövüşmek
-
Savaşmak, çarpışmak
-
[nsz]
Birbirini vurmak, dövüşmek
- KURUTMAÇ
-
-
[isim]
Mürekkebi kurutmak için kullanılan kurutma kâğıdı ve bunun takılı bulunduğu araç
-
[isim]
Mürekkebi kurutmak için kullanılan kurutma kâğıdı ve bunun takılı bulunduğu araç
- VURUŞKAN
-
-
[sıfat]
Dövüşken
-
[sıfat]
Dövüşken
- KURULTAY
-
Kelime Kökeni : Moğolca
-
[isim]
Ulusal veya uluslararası bilimsel toplantı
-
Bir kuruluşun, gündemindeki sorunları, temel konuları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belli sürelerle veya gerektikçe yaptığı genel toplantı, kongre
- "Dil Kurultayı."
-
Eski Türklerde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı meclis
-
[isim]
Ulusal veya uluslararası bilimsel toplantı
- DOĞURUCU
-
-
[sıfat]
Yeni düşünceleri ortaya koyan (kimse), üretken, yaratıcı
- "Ziya Gökalp'ın kuvvetli bir hafızası, doğurucu bir muhayyilesi vardı."
-
[sıfat]
Yeni düşünceleri ortaya koyan (kimse), üretken, yaratıcı
- KURULAMA
-
-
[isim]
Kurulamak işi
-
[isim]
Kurulamak işi
- SOĞURUCU
-
-
[isim]
Soğurma özelliği gösteren madde
-
[isim]
Soğurma özelliği gösteren madde
- KURUTMAK
-
-
[-i]
Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek
- "Göz yaşlarını kurut, dedi; bilirsin ki kader değişmez." (Cemil Meriç)
-
Bitki canlılığını yitirmek
- "Fırtına bütün gülleri kuruttu."
-
Bazı sebze ve meyvelerin buharlaştırılmasıyla kuru bir durum almasını sağlamak
-
Cılız duruma getirmek, zayıflatmak
- "Bu hastalık onu kurutmuş."
-
Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek
-
Uğursuzluk getirmek, yok etmek
- "Dâhilde bütün millî kuvvetlerimizi dağıttılar, bütün kabiliyetlerimizi kuruttular." (Peyami Safa)
-
[-i]
Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek
- KURUTUCU
-
-
[isim]
Nemi, ısı veya hava akımıyla uzaklaştırıp içine konulan maddeleri kurutan alet
- "Çamaşır kurutucusu. Saç kurutucusu."
-
Boya ve parlatıcıların çabuk kurumalarını sağlamak amacıyla içlerine katılan madde
-
[isim]
Nemi, ısı veya hava akımıyla uzaklaştırıp içine konulan maddeleri kurutan alet
- DURULAMA
-
-
[isim]
Durulamak işi
-
[isim]
Durulamak işi
- BUYURUCU
-
-
[isim]
Buyruk, emir veren kimse
-
[isim]
Buyruk, emir veren kimse
- KURUKAFA
-
-
[isim]
Tırtılları patates yaprağı yiyen, alt kanatları sarı, üstü kahverengi bir tür kelebek (Acherantia adrophos)
-
[isim]
Tırtılları patates yaprağı yiyen, alt kanatları sarı, üstü kahverengi bir tür kelebek (Acherantia adrophos)
- GİLABURU
-
-
[isim]
İki çeneklilerden, Kuzey ve Orta Anadolu'da yetişen, beyaz renkli çiçekler açan, kırmızı renkli meyvesinden meyve suyu elde edilen, 2-4 m yükseklikte bir ağaççık (Viburnum opulus)
-
[isim]
İki çeneklilerden, Kuzey ve Orta Anadolu'da yetişen, beyaz renkli çiçekler açan, kırmızı renkli meyvesinden meyve suyu elde edilen, 2-4 m yükseklikte bir ağaççık (Viburnum opulus)
- TUTTURUŞ
-
-
[isim]
Tutturma işi veya biçimi
-
[isim]
Tutturma işi veya biçimi
- GURURSUZ
- ...
- VURULMAK
-
-
[nsz]
Vurma işine konu olmak
- "Yatak odasının kapısı vuruluyordu." (Mithat Cemal Kuntay)
-
[-e]
Âşık olmak, gönül kaptırmak, sevdalanmak
- "Kim söylemiş beni / Süheyla'ya vurulmuşum diye." (Orhan Veli Kanık)
-
[nsz]
Vurma işine konu olmak
- DURULMAK
-
-
[nsz]
Duru duruma gelmek
- "Bulanık su duruldu."
-
Gürültü, kımıldanış, karışıklık, yağış, yel dinmek, sükûn bulmak
- "Kar ve fırtına durulmuş, hava birden açıvermişti." (Haldun Taner)
-
Uslanmak, sakinleşmek
- "Canı yanan kısrak acı bir kişneme salıverdikten sonra birdenbire duruldu." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Duru duruma gelmek