İçinde un olan 6 harfli 108 kelime var. İçerisinde UN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında un olan kelimeler listesine ya da Sonu un ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OVUNMA
-
-
[isim]
Ovunmak işi
-
[isim]
Ovunmak işi
- DOYGUN
-
-
[sıfat]
Her türlü gereksinimini gidermiş, tatmin olmuş, müstağni
-
[sıfat]
Her türlü gereksinimini gidermiş, tatmin olmuş, müstağni
- USTUNÇ
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Taşınabilir cerrah araçları takımı
-
[isim]
Taşınabilir cerrah araçları takımı
- BARBUN
- ...
- GÜLGUN
- ...
- MEVZUN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Biçimli, düzgün, oranlı, uyumlu
- "Mevzun vücut."
-
Ölçülü
- "Mevzun bir söz."
-
[sıfat]
Biçimli, düzgün, oranlı, uyumlu
- SOYGUN
-
-
[isim]
Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık
-
Hiçbir emek harcamadan ve yolsuz olarak elde edilen büyük kazanç, vurgun
-
[isim]
Genellikle çete durumunda bir araya gelmiş haydutlar tarafından yapılan silahlı hırsızlık
- HUNRİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Kan dökücü, kanlı
-
[sıfat]
Kan dökücü, kanlı
- ODUNCU
-
-
[isim]
Odun kesen veya satan kimse
-
[isim]
Odun kesen veya satan kimse
- SUNMAK
-
-
[-i]
Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, yollamak, göndermek, takdim etmek
- "Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." (Burhan Felek)
-
Tanıtmak, bilgi vermek amacıyla çeşitli yöntemler kullanarak bir konuyu dinleyenlere aktarmak
-
Radyoda, televizyonda, bir eğlence yerinde programı takdim etmek
-
[-i]
Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, yollamak, göndermek, takdim etmek
- PUNÇÇU
- ...
- MAZMUN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlam, kavram
-
Divan edebiyatında bazı kavramları dolaylı anlatmak için kullanılan nükteli ve sanatlı söz
-
[isim]
Anlam, kavram
- BOĞUNÇ
-
-
[isim]
Aşırı sıkıntı, üzüntü, kasvet, bunalım
- "Bize daima yakın tarihimizin kaygılar, boğunçlar uyandıracak siyasalarından birer portre çizmeyi amaçlamış gibidir." (Selim İleri)
-
[isim]
Aşırı sıkıntı, üzüntü, kasvet, bunalım
- BUNMAK
-
-
[nsz]
Beğenmemek, azımsamak, küçümsemek
-
[nsz]
Beğenmemek, azımsamak, küçümsemek
- UFUNET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Pis koku
- "Kokladığım bu havada devrin ufunetini hissediyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İrin, cerahat
-
[isim]
Pis koku
- YOKSUN
-
-
[sıfat]
Belli bir şeyden kendisinde olmayan, belli bir şeyin yokluğunu çeken, mahrum
- "Ahmet Kerim'i epeyce tatlı bir zevkten yoksun kılan bu söz, Samim'e irade dışı bir âcizlik gibi gelir ve onu gülmeden katıltırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Kadın konularında sağduyudan hayli yoksun oluşu kalıtımsaldı." (Refik Erduran)
-
[sıfat]
Belli bir şeyden kendisinde olmayan, belli bir şeyin yokluğunu çeken, mahrum
- FAÇUNA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Halatın örselenecek yerine tel veya sicimle yapılan sargı
-
[isim]
Halatın örselenecek yerine tel veya sicimle yapılan sargı
- ONUNCU
-
-
[sıfat]
On sayısının sıra sıfatı, sırada dokuzuncudan sonra gelen
-
[sıfat]
On sayısının sıra sıfatı, sırada dokuzuncudan sonra gelen
- SUSKUN
-
-
[sıfat]
Çok az konuşan, sessiz, sakin olan, sükûti
- "Suat, karım. Suskun, çok az konuşan..." (Atilla İlhan)
-
[zarf]
Sessiz, sakin bir biçimde
-
[sıfat]
Çok az konuşan, sessiz, sakin olan, sükûti
- KULUNÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şiddetli omuz ve sırt ağrısı
- "Nefesi, kulunca, sıtmaya, havaleye, saraya, çarpıntıya birebirmiş." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Ayağıma fena kulunç girdi, diye topallayarak onları takip etti." (Burhan Felek)
-
[isim]
Şiddetli omuz ve sırt ağrısı