İçinde u olan 6 harfli 981 kelime var. İçerisinde U harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında u harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÇUHALI

  1. [sıfat] Çuhası olan
    • "Gözümün önünde loş türbelerin dinginliğine, gönül rahatlığına sinmiş yeşil çuhalı sandukalar duruyor." (Reşat Nuri Güntekin)

KUTULU

  1. [sıfat] Kutusu olan

MUHTAÇ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir şeye gereksinim duyan
    • "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." (Atatürk)
  2. Yoksul, fakir (kimse)
    • "Muhtaç hemşehrilerin bir kısmı etrafımda dolaşmaya, bana kur yapmaya başladılar." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Bakmaya mecbur olduğu aile bireylerini veya kendisini geçindirmeye yetecek geliri, malı, kazancı bulunmayan

SUBAŞI

  1. Rumeli'de çiftlik kâhyası
  2. [isim] Şehirlerin güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı
  3. Acemi ocaklarında küçük aşamalı subay
  4. Osmanlılarda kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı güvenlik işlerine bakmak, barış zamanı da vergi toplamak işleri için ayrılan kimse

TUTKUN

  1. [sıfat] Gönül vermiş, meftun, meclup
    • "Kapıda bekleşen tutkunlarından bir tanesinin arabasına atladığı gibi ortadan kayboluyordu." (Ercüment Ekrem Talu)
    • "Yaş farkına rağmen birbirlerine nasıl da tutkun olduklarını anlayarak şaşıyordu." (Refik Halit Karay)
  2. Bir şeye alışmış, bağlanmış, düşkün
    • "Ben yine eskisi gibi tutkunum tiyatroya." (Necati Cumalı)

DOKULU

  1. [sıfat] Dokusu olan

DOYGUN

  1. [sıfat] Her türlü gereksinimini gidermiş, tatmin olmuş, müstağni

HAYHUY

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Herkesin aynı anda konuşmasından veya eğlenmesinden oluşan gürültü
    • "Yoğun olayların ortasında o dönemleri uyanık olarak geçiren devlet adamları hayhuy içinde bile günlük tutarlar." (Haldun Taner)
  2. Boş ve sonuçsuz çaba
    • "Bunca yıl hayhuy içinde geçti."

KOFLUK

  1. [isim] Kof olma durumu
    • "Seslerde tuhaf bir kofluk, havada donup kalan bir tınlama." (Atilla İlhan)
  2. İçi boş yer
  3. Bilgisizlik, ahmaklık
  4. Güçsüzlük, dermansızlık

KONUŞU

  1. [isim] Bilimsel bir sorunu incelemek veya siyasi, ekonomik, diplomatik sorunları tartışmak için yapılan akademik toplantı, kolokyum

MUHDES
...
OKUNTU

  1. [isim] Çağrı kâğıdı, çağrılık, davetiye

SKAVUT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi

ŞUNLAR

  1. [zamir] Şu zamirinin çokluk biçimi

SUPLES

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Güreşte hasmın sırtını yere getirmek için kendi üzerinden aşırılarak yapılan bir atma hareketi
  2. Esneklik

DURMAK

  1. [nsz] Hareketsiz durumda olmak
    • "Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Dur! Bu işi ben yaparım. Durun hele, bakalım ne olacak!"
    • "Gayri bana dur durak yok... Muhasebe müdürü ... çalışmamdan hoşnut değilmiş." (Tarık Dursun K)
  2. İşlemez olmak, çalışmamak
    • "Bileğimdeki saat durmuş." (Aka Gündüz)
  3. Bir yerde bir süre oyalanmak, eğlenmek, eğleşmek, tevakkuf etmek
    • "Yolda nerede çeşme gördümse durdum, elimi yüzümü yıkadım, su içtim." (Necati Cumalı)
  4. Dinmek, kesilmek
    • "Yağmur durdu."
  5. Varlığını sürdürmek
    • "Türklerin yüzlerce yıl önceki kitabeleri hâlâ duruyor."
  6. Var olmak
    • "Bu kadar dersim dururken sinemaya nasıl gideyim?"
  7. Beklemek, dikilmek
    • "Oturacak değil, ayakta duracak yer yok." (Reşat Nuri Güntekin)
  8. Yaşamak
    • "Anneannen duruyor mu?"
  9. Birisinin malı olarak bulunmak veya o malla ilişkisi olmak
    • "Yazlık eviniz hâlâ duruyor mu?"
  10. Kalmak
    • "Artık çok durmamış, yanındaki hanımla birlikte balodan çıkmış!" (Mahmut Yesari)
  11. Bir yerde olmak veya bulunmak
    • "Aspirin getirmeyeceğini adı gibi biliyordu çünkü çekmecesinde dokunulmamış bir kutu duruyordu." (Tarık Buğra)
  12. Belli bir durumda, bir görevde bulunmak
    • "Her gelişimde ben de maçları seyreder, kaleci dururdum." (Haldun Taner)
  13. Ara vermek
    • "Sabahtan beri hiç durmadım."
  14. Bir konuyla çok ilgilenmek, üstüne düşmek
  15. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Çalışadurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi

KUMPAS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Dizicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva
  2. Sanayide kalınlık ve incelikleri ölçmede kullanılan ölçüm aleti
  3. Hile, düzen

MAŞUKA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Sevilen, âşık olunan kadın
    • "Demek hamal Mehmet'in, sürücü Ahmet'in maşukalarına yaptıklarını sen de bana yapacaksın?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

YUTMAK

  1. [-i] Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek
  2. Tam ve doğru söylememek
    • "Bazı heceleri yutuyor."
  3. İnanmak, aldanmak, kanmak
    • "Bize numara yapma, yutacak enayi değiliz." (Sermet Muhtar Alus)
  4. Söylemek istediği bir sözü kendini tutarak söylememek
  5. İyice, eksiksiz olarak öğrenmek
    • "Bazen üçer yüz sayfalık iki kitabı birden, yirmi dört saat zarfında hatmedip yuttuğu olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  6. Işık, ses gücünü, parlaklığını azaltmak
    • "Duvarlar bütün ışıkları yutuyor, halkın üstüne bir toprak rengi dökülüyor." (Memduh Şevket Esendal)
  7. Dayanıp sesini çıkarmamak, katlanmak
    • "Ben bu ağır sözleri yutmam."

AGUCUK

  1. [ünlem] Süt çocuğunu sevmek için söylenen bir söz

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü