İçinde u olan 5 harfli 826 kelime var. İçerisinde U harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında u harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

HOŞUR

Kelime Kökeni : Ermenice

  1. [sıfat] Değersiz, kaba, bayağı
  2. Şişman, dolgun (kadın)
    • "Ah bir hoşur karıya rast gelsem." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)

MEFUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Yapılmış, işlenmiş
  2. Bir işin etkisinde olan
  3. [isim] Tümleç

MUZİP

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Şaka etmekten hoşlanan, takılgan
    • "Hiç de yaramaz ve muzip bir çocuk olamamakla beraber ona kötü oyunlar oynamaktan çekinmemişimdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

PRUVA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Geminin veya sandalın ön tarafı, baş bölümü
    • "Gök çakınca pruvadaki gemici: Oradalar! diye gösterdi." (Halikarnas Balıkçısı)

VUZUH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Açık olma durumu, açıklık, aydınlık
    • "Bu akşam bilhassa, Şevki'nin fikrindeki vuzuh onu düşündürdü." (Halide Edip Adıvar)
  2. Açıklık

YUTUŞ
...
UTANÇ

  1. [isim] Utanma duygusu, hicap
    • "O zaman, tuhaf bir utanca düşüp şaşırır, başımı önüme eğerdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Bundan utanç duyuyor, utanılacak pek az şey yapan birisi olarak da gerginleşiyordu." (Tarık Buğra)
    • "Yalvarırım hanımcığım, beni beyin yanına çıkarmayınız, utancımdan yerlere geçerim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Süleymaniye'nin avlusunu dolaşırken, utancımızdan yerin dibine gireceğimiz geldi." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)

BOĞUK

  1. [sıfat] Kısılmış (ses)
    • "Zeyno'nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı." (Halide Edip Adıvar)

BUYUR

  1. "buyurun!" anlamında bir seslenme sözü
    • "Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." (Nurullah ataç)
    • "Soldaki bahçeli kahveye buyur ettim." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. "anlamadım, sözünüzü tekrarlayınız!" anlamında bir seslenme sözü
    • "Bir şey mi buyurdunuz?"
    • "Çok doğru buyuruyorsunuz." (Falih Rıfkı Atay)
  3. "söyleyiniz, emrediniz!" anlamında bir seslenme sözü
    • "Salona buyurmaz mısınız?" (Mithat Cemal Kuntay)

OLMUŞ

  1. [sıfat] Olgunlaşmış, ergin

TURBO

  1. [sıfat] Havayı veya havaya katılmış bir karışımı, düzenli ve amaca uygun olarak üfleyen
    • "Turbo fırın. Turbo jet."

UNSUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Öge
    • "Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir." (Atatürk)

DOMUR

  1. [isim] Kabarcık
  2. Tomurcuk

HAVLU

  1. [isim] Vücudun çeşitli yerlerinin kurulanmasına yarar dokuma bez
    • "Yüz havlusu. Hamam havlusu."

MUCUK

  1. [isim] Bir çeşit küçük sinek

PUMBA

  1. [sıfat] Kabartılmış, yumuşak duruma getirilmiş
    • "Yün şilteler, pamuk şilteler, pumba yastıklar..." (Sait Faik Abasıyanık)

SÜBUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gerçekleşme, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma
    • "Suç sübut buldu."

BULMA

  1. [isim] Bulmak işi

BURUN

  1. [isim] Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
    • "... şöyle demiştim, böyle yapmıştım, diyene burun büker." (Yahya Kemal Beyatlı)
    • "Nikâh ettirir ettirmez kadının burnu Kafdağına çıkmış." (Sermet Muhtar Alus)
    • "Çeltikçiler, o burunları Kafdağında çeltikçiler çarşıya düşmüşler, önlerine gelene dert yanıyorlar." (Yahya Kemal)
    • "Orada zaman zaman sebepsiz yere burnu sızlardı insanın." (Murathan Mungan)
  2. Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü
    • "Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum." (Haldun Taner)
    • "Burunları bile kanamadan ganimete kavuşacaklardı." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
  3. Kibir, büyüklenme
    • "Burnundan yanına varılmıyor."
  4. Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü

HUTUT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çizgiler
    • "Köy evlerinin kızıl loşluğundan gece karanlığına geçerken keskin hututu eriyordu." (Halide Edip Adıvar)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü