İçinde u olan 5 harfli 826 kelime var. İçerisinde U harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında u harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- HOŞUR
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[sıfat]
Değersiz, kaba, bayağı
-
Şişman, dolgun (kadın)
- "Ah bir hoşur karıya rast gelsem." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Değersiz, kaba, bayağı
- MEFUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yapılmış, işlenmiş
-
Bir işin etkisinde olan
-
[isim]
Tümleç
-
[sıfat]
Yapılmış, işlenmiş
- MUZİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Şaka etmekten hoşlanan, takılgan
- "Hiç de yaramaz ve muzip bir çocuk olamamakla beraber ona kötü oyunlar oynamaktan çekinmemişimdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Şaka etmekten hoşlanan, takılgan
- PRUVA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Geminin veya sandalın ön tarafı, baş bölümü
- "Gök çakınca pruvadaki gemici: Oradalar! diye gösterdi." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Geminin veya sandalın ön tarafı, baş bölümü
- VUZUH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açık olma durumu, açıklık, aydınlık
- "Bu akşam bilhassa, Şevki'nin fikrindeki vuzuh onu düşündürdü." (Halide Edip Adıvar)
-
Açıklık
-
[isim]
Açık olma durumu, açıklık, aydınlık
- YUTUŞ
- ...
- UTANÇ
-
-
[isim]
Utanma duygusu, hicap
- "O zaman, tuhaf bir utanca düşüp şaşırır, başımı önüme eğerdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bundan utanç duyuyor, utanılacak pek az şey yapan birisi olarak da gerginleşiyordu." (Tarık Buğra)
- "Yalvarırım hanımcığım, beni beyin yanına çıkarmayınız, utancımdan yerlere geçerim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Süleymaniye'nin avlusunu dolaşırken, utancımızdan yerin dibine gireceğimiz geldi." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Utanma duygusu, hicap
- BOĞUK
-
-
[sıfat]
Kısılmış (ses)
- "Zeyno'nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Kısılmış (ses)
- BUYUR
-
-
"buyurun!" anlamında bir seslenme sözü
- "Ahlak sadece kötülük etmekten çekinmek değildir, başkalarının edecekleri kötülükleri de önlemeye çalışmayı buyurur." (Nurullah ataç)
- "Soldaki bahçeli kahveye buyur ettim." (Sait Faik Abasıyanık)
-
"anlamadım, sözünüzü tekrarlayınız!" anlamında bir seslenme sözü
- "Bir şey mi buyurdunuz?"
- "Çok doğru buyuruyorsunuz." (Falih Rıfkı Atay)
-
"söyleyiniz, emrediniz!" anlamında bir seslenme sözü
- "Salona buyurmaz mısınız?" (Mithat Cemal Kuntay)
-
"buyurun!" anlamında bir seslenme sözü
- OLMUŞ
-
-
[sıfat]
Olgunlaşmış, ergin
-
[sıfat]
Olgunlaşmış, ergin
- TURBO
-
-
[sıfat]
Havayı veya havaya katılmış bir karışımı, düzenli ve amaca uygun olarak üfleyen
- "Turbo fırın. Turbo jet."
-
[sıfat]
Havayı veya havaya katılmış bir karışımı, düzenli ve amaca uygun olarak üfleyen
- UNSUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Öge
- "Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir." (Atatürk)
-
[isim]
Öge
- DOMUR
-
-
[isim]
Kabarcık
-
Tomurcuk
-
[isim]
Kabarcık
- HAVLU
-
-
[isim]
Vücudun çeşitli yerlerinin kurulanmasına yarar dokuma bez
- "Yüz havlusu. Hamam havlusu."
-
[isim]
Vücudun çeşitli yerlerinin kurulanmasına yarar dokuma bez
- MUCUK
-
-
[isim]
Bir çeşit küçük sinek
-
[isim]
Bir çeşit küçük sinek
- PUMBA
-
-
[sıfat]
Kabartılmış, yumuşak duruma getirilmiş
- "Yün şilteler, pamuk şilteler, pumba yastıklar..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kabartılmış, yumuşak duruma getirilmiş
- SÜBUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gerçekleşme, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma
- "Suç sübut buldu."
-
[isim]
Gerçekleşme, şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma
- BULMA
-
-
[isim]
Bulmak işi
-
[isim]
Bulmak işi
- BURUN
-
-
[isim]
Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
- "... şöyle demiştim, böyle yapmıştım, diyene burun büker." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Nikâh ettirir ettirmez kadının burnu Kafdağına çıkmış." (Sermet Muhtar Alus)
- "Çeltikçiler, o burunları Kafdağında çeltikçiler çarşıya düşmüşler, önlerine gelene dert yanıyorlar." (Yahya Kemal)
- "Orada zaman zaman sebepsiz yere burnu sızlardı insanın." (Murathan Mungan)
-
Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü
- "Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum." (Haldun Taner)
- "Burunları bile kanamadan ganimete kavuşacaklardı." (Feridun Fazıl Tülbentçi)
-
Kibir, büyüklenme
- "Burnundan yanına varılmıyor."
-
Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda, türlü biçimlerde denize uzanmış bölümü
-
[isim]
Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı
- HUTUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çizgiler
- "Köy evlerinin kızıl loşluğundan gece karanlığına geçerken keskin hututu eriyordu." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Çizgiler