İçinde u olan 4 harfli 293 kelime var. İçerisinde U harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında u harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu u harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GURU
-
-
[isim]
Brahmacı eğitimde, yüksek kasttan gençleri ve öğrencileri yetiştiren, manevi gücünün en yüksek noktada olduğuna inanılan kimse
-
Herhangi bir sanat dalında veya işte en üst derecede değerlendirilen usta, pir
-
[isim]
Brahmacı eğitimde, yüksek kasttan gençleri ve öğrencileri yetiştiren, manevi gücünün en yüksek noktada olduğuna inanılan kimse
- ORUN
-
-
[isim]
Özel yer
-
Makam, mansıp, mesnet, mevki
-
[isim]
Özel yer
- KONU
-
-
[isim]
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
- "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Üzerinde konuşulan şey, bahis
- "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım." (Burhan Felek)
-
[isim]
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
- SUCU
-
-
[isim]
Su satan veya evlere su taşıyan kimse, saka
-
[isim]
Su satan veya evlere su taşıyan kimse, saka
- USTA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse
- "Sırtında koyu lacivert, usta elinden çıkmış bir kostüm." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Zanaat öğreticisi
-
Zanaatçılar için unvan
- "Üzeyir usta yoldan geçmeyeceğimizi söyledi." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Eli uz, işinin eri, becerikli, mahir
- "Bunların hepsi de çok güzel sesli ve oyunun en ustaları arasından seçildi." (Tarık Buğra)
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda saraydaki cariye ve hizmetlilerin kıdemlisi
-
Akıl veren veya öğreten kimse
- "Kız sana bir hâl olmuş, kim senin ustan?" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse
- ORDU
-
-
[isim]
Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü
- "Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi / Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bu topluluğun başlıca bölümlerinden her biri
- "Dördüncü Ordu Karargâhına gidiş, artık bir mabede çıkılıyor gibi baş döndürür." (Falih Rıfkı Atay)
-
Amaç, nitelik vb. yönlerden benzeyen insanların bütünü
-
Çok sayıda insan, kalabalık
-
[isim]
Bir devletin silahlı kuvvetlerinin tümü
- TAMU
-
Kelime Kökeni : Soğdca
-
[isim]
Cehennem
- "Cehennem inancında tamu sözcüğünün anlattığı belli bir cehennem tasarımı yoktur." (Melih Cevdet Anday)
-
[isim]
Cehennem
- TAPU
-
-
[isim]
Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge
-
Tapu işlerinin yürütüldüğü kuruluş
-
[isim]
Bir taşınmazın üstündeki mülkiyet hakkını gösteren belge
- BUSE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Öpücük
- "Her zamandan ziyade bana sokularak küçük küçük buselerle yüzümün her tarafını öptü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Öpücük
- HUNİ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir sıvıyı ağzı dar bir kaba aktarmak için kullanılan koni biçimindeki araç
-
Ağızlık
-
[isim]
Bir sıvıyı ağzı dar bir kaba aktarmak için kullanılan koni biçimindeki araç
- OKSU
- ...
- ACUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Aceleci
- "Acul bir adam."
-
Hızlı, çabuk
- "Geç vakit dönen zengin ve ecnebi kumarcıların acul arabalarını duymuyor." (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Aceleci
- AMUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dikme
-
Dik durma
-
[isim]
Dikme
- RUMİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anadolu Selçuklularının üsluplaştırdıkları filiz, yaprak ve hayvan motiflerinden oluşmuş dolaşık süsleme
-
[isim]
Anadolu Selçuklularının üsluplaştırdıkları filiz, yaprak ve hayvan motiflerinden oluşmuş dolaşık süsleme
- JUDO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Jiujitsudan gelişmiş, silahsız olarak tutmalara, fırlatmalara, hareketsiz bırakmalara dayanan Japon kökenli dövüş sporu
-
[isim]
Jiujitsudan gelişmiş, silahsız olarak tutmalara, fırlatmalara, hareketsiz bırakmalara dayanan Japon kökenli dövüş sporu
- UŞAK
-
-
[isim]
Çocuk
- "Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek
- "Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne cevherler vardır." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
Erkek hizmetçi
- "... kapının eşiğinde fraklı, beyaz eldivenli bir uşak duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Tayfa
- "Bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum. Simit attırdım denize ama deniz geri vermedi." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Çocuk
- ULAH
- ...
- UFUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yıldızın batması
-
Ölme
-
[isim]
Yıldızın batması
- UYKU
-
-
[isim]
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu
- "Rahat bir uyku uyumuştum." (Sait Faik Abasıyanık)
- "İkimiz de esniyorduk, uyku bastırıyordu." (Osman Cemal Kaygılı)
- "Uykumu dağıtmak için birkaç fincan kahve içtim."
- "Yorgunsun, uyku gözlerinden akıyor." (Aka Gündüz)
-
Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık
- "Eğer bu patırtıdan, ikinci uykusu başına sıçrayan imam aşağı koşmasa iki kadın, avluda, saç saça, baş başa dövüşeceklerdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Etrafı kapatan dik, sivri dağlar duman ve bulut sarılı kocaman başlarını birbirine dayayarak çoktan uykuya varmışlardı." (Refik Halit Karay)
-
Doğada görülen sükûnet durumu
- "Kış süresince uykuda olan ağaçlar, baharla birlikte uyandı."
-
[isim]
Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu
- UMUM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bütün, tüm, kamu
- "Onun umum kumandanlığı, boş çöller içinde bedevi şeyhlerine verilen fahri paşalıklar gibi bir şey idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[zamir]
Herkes, halk, ahali
- "Üçü de kısa bir boyun kırışıyla umumu selamladılar." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Bütün, tüm, kamu