İçinde tu olan 5 harfli 71 kelime var. İçerisinde TU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında tu olan kelimeler listesine ya da Sonu tu ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
T U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
TU, UT
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TUZLA
-
-
[isim]
Kıyılarda, tava denilen havuzlara deniz veya göl suyu akıtıldıktan sonra kurutularak tuz çıkarılan yer, memleha
-
Davarlara kırda tuz verilen düz, taşlık ve kayalık yerler
-
Tuzlak
-
[isim]
Kıyılarda, tava denilen havuzlara deniz veya göl suyu akıtıldıktan sonra kurutularak tuz çıkarılan yer, memleha
- TUHAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Acayip
- "Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı." (Tarık Buğra)
- "Hatta onun başına gelen şeyler de ekseriya böyle tuhaf olurmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Ömründe bu kadar tuhafına giden söz işitmemiş olduğunu söylerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Şaşılacak, garip
-
Güldürücü
- "Kibirli, alıngan olmayan, tuhaf ve nükteli bir adammış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Gülünç
- "Bu kıyafetle tuhaf oluyorsun."
-
Anlaşılmaz
- "Tuhaf çocuk, günü gününe uymuyor."
-
[ünlem]
Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz
- "Tuhaf! Her yerde olduğunun aksine, burada şehirden uzaklaştıkça binaların güzelliği artıyor." (Ahmet Haşim)
-
[sıfat]
Acayip
- LOTUS
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Nilüfer cinsinden birçok bitkiye verilen genel ad
-
[isim]
Nilüfer cinsinden birçok bitkiye verilen genel ad
- NUTUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söz, konuşma
- "Onun nutkundan sonra bu meselenin artık münakaşa edilmemesi, bitmesi lazımdı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Kıyıda dalgalara nutuk çekip kekemeliğini düzeltmeye çalışıyor." (Haldun Taner)
- "Kapıdan içeri bir adım attıktan sonra durdu, nutuk verir gibi elini sallayarak..." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Fakat işte onu karşısında görünce nutku tutulmuş." (Haldun Taner)
-
Söylev
- "Atatürk'ün onuncu yıl nutku."
-
[isim]
Söz, konuşma
- TUĞCU
-
-
[isim]
Osmanlı döneminde savaşlarda padişahın tuğlarını taşıyan kimse
-
[isim]
Osmanlı döneminde savaşlarda padişahın tuğlarını taşıyan kimse
- TURBO
-
-
[sıfat]
Havayı veya havaya katılmış bir karışımı, düzenli ve amaca uygun olarak üfleyen
- "Turbo fırın. Turbo jet."
-
[sıfat]
Havayı veya havaya katılmış bir karışımı, düzenli ve amaca uygun olarak üfleyen
- POTUR
-
-
[isim]
Arka tarafında kırmaları çok, bacakları dar bir tür pantolon
- "Ayağında lacivert Karamürsel kumaşı bir potur vardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kırmalı ve potlu
-
[isim]
Arka tarafında kırmaları çok, bacakları dar bir tür pantolon
- TUMBA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Altüst etme, altüst olma
-
Çocuk dilinde, yatağa atlama
-
[isim]
Altüst etme, altüst olma
- TURAN
- ...
- TUTMA
-
-
[isim]
Tutmak işi
-
Destekleme
-
Yanaşma
-
Markaj
-
[isim]
Tutmak işi
- TULUM
-
-
[isim]
Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
-
Gövdesi bu deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda
- "Ben zatınıza tulum şişirmesini öğreteyim, siz de bana kemançeyi öğretin." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tüp
-
Göğüs ve pantolon bölümü bitişik giysi
- "Zayıf vücuduna tulum bol geliyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Şişman, tombul
- "Bir şeyim yok doktor, bu yaşta annem gibi tulum olacak değilim ya!" (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan, önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi
- RÖTUŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta resimleri basmadan önce cam üzerinde düzeltme işi
- "Artık hepsi her yeni yazacaklarını ana ilkeye göre ayarlıyor, eski yazdıklarını da buna göre rötuş ediyorlardı." (Haldun Taner)
-
Düzeltmek amacıyla yapılan değiştirme
- "Benim kısaltılan makale ile Zühtü'nün rötuştan geçen makalesini birleştirdiler." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta resimleri basmadan önce cam üzerinde düzeltme işi
- TUTYA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çinko
-
Sürme
-
[isim]
Çinko
- HATUN
-
-
[isim]
Kadın
-
Bayan, hanım
- "Emine hatun."
-
Eş, zevce
-
Yüksek makamdaki kadınlara ve hakan eşlerine verilen unvan
- "Bağdat hatun."
-
[isim]
Kadın
- YUTUŞ
- ...
- TUTUK
-
-
[sıfat]
Akıcı, rahat konuşamayan
-
Eski işlevini göremez duruma gelmiş
- "Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk." (Atilla İlhan)
-
Kısılmış, tutulmuş, kesik
- "Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu." (Peyami Safa)
-
Tutuklu
-
Kapalı, tıkalı
-
Sıkıntılı
- "Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Durgun, çekingen, sıkılgan
-
[sıfat]
Akıcı, rahat konuşamayan
- TUZSU
-
-
[sıfat]
Tuzu andıran, tuza benzeyen, tuz gibi, tuzumsu
-
[sıfat]
Tuzu andıran, tuza benzeyen, tuz gibi, tuzumsu
- LÜTUF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik, yardım, ihsan, inayet, atıfet
- "Allah'ın lütuflarına karşı minnet ve şükran duygularıyla dolmuştu." (Cahit Uçuk)
- "Merhametin biricik kaynağı olan senden lütuf diliyorum."
-
[isim]
Önem verilen, sayılan birinden gelen iyilik, yardım, ihsan, inayet, atıfet
- TUTAÇ
-
-
[isim]
Laboratuvar maşası
-
Tutacak
-
[isim]
Laboratuvar maşası
- TUGAY
-
-
[isim]
Alayla tümen arasındaki askerî birlik
-
[isim]
Alayla tümen arasındaki askerî birlik