İçinde ta olan 7 harfli 466 kelime var. İçerisinde TA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ta olan kelimeler listesine ya da Sonu ta ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYAKTAŞ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Omuzdaş
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Omuzdaş
                    
                    
 - TAKLİDİ
 - ...
 - TALİPLİ
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Talip olan, talibi bulunan, talip
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Talip olan, talibi bulunan, talip
                    
                    
 - ORTAKÇI
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Başkasının tarlasında çalışarak veya sürüsüne bakarak belli bir anlaşmaya göre ürününe ortak olan kimse, maraba
                    
                    
- "Tarlada ortakçısıyla her gün çalışabilen Şaban, Zeyno'nun hâlini acınacak buluyordu." (Halide Edip Adıvar)
 
 - 
                    
                        Konakçının sindirilmemiş besininden yararlanan konuk
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Başkasının tarlasında çalışarak veya sürüsüne bakarak belli bir anlaşmaya göre ürününe ortak olan kimse, maraba
                    
                    
 - TAYLAMA
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Taylamak işi veya durumu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Taylamak işi veya durumu
                    
                    
 - BARANTA
 - ...
 - SAKATAT
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Kesilmiş hayvanın yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, vb. gibi iç organlarıyla baş ve ayakları
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kesilmiş hayvanın yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, vb. gibi iç organlarıyla baş ve ayakları
                    
                    
 - TARAMAK
 - 
    
- 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
                    
                    
- "Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu." (Yahya Kemal)
 
 - 
                    
                        Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak
                    
                    
- "Birdenbire uzun bir ışık, sol tarafımızdaki sırtları taradı." (Halide Edip Adıvar)
 
 - 
                    
                        Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb. ile ayıklamak, taraklamak
                    
                    
 - 
                    
                        Taşın yüzünü dişli çelik kalemle işlemek
                    
                    
 - 
                    
                        Makineli tüfek vb. ateşli silahlarla sürekli olarak bir yere ateş etmek
                    
                    
 - 
                        [-de]
                    
                        Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek
                    
                    
- "Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler." (Haldun Taner)
 
 - 
                    
                        Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli kelime, cümle ve yazıları tespit etmek
                    
                    
- "Dergileri taramak."
 
 - 
                    
                        Dikkatle bakmak, süzmek
                    
                    
 - 
                    
                        Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki resim, yazı vb. simgeleri bilgisayar ortamına aktarmak
                    
                    
 
 - 
                        [-i]
                    
                        Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
                    
                    
 - TAŞAKLI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Taşağı olan
                    
                    
 - 
                    
                        Sözünü geçirir, tuttuğunu koparır, yiğit
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Taşağı olan
                    
                    
 - HABİTAT
 - 
    
Kelime Kökeni : İngilizce
- 
                        [isim]
                    
                        Yerleşme, oturma
                    
                    
 - 
                    
                        Bitkinin doğal olarak yetiştiği yer, yurt
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Yerleşme, oturma
                    
                    
 - KANASTA
 - 
    
Kelime Kökeni : İspanyolca
- 
                        [isim]
                    
                        Bir tür kâğıt oyunu
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir tür kâğıt oyunu
                    
                    
 - KIRANTA
 - 
    
Kelime Kökeni : İtalyanca
- 
                        [sıfat]
                    
                        Saçları ağarmaya başlamış (erkek)
                    
                    
- "Yeni şube reisi, kırk beşlik, ellilik, kıranta, ağzı kalabalık bir adam." (Memduh Şevket Esendal)
 
 - 
                    
                        İlerlemiş yaşına rağmen bakımlı, özenli (erkek)
                    
                    
 - 
                    
                        Kırlaşmış (saç, sakal)
                    
                    
- "Erkek, tıraşı uzamış kıranta saçlı, kırk yaşlarında bir köylüydü." (Reşat Nuri Güntekin)
 
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Saçları ağarmaya başlamış (erkek)
                    
                    
 - KURUTAÇ
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Kurutma kabı
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Kurutma kabı
                    
                    
 - SUSTALI
 - 
    
- 
                        [sıfat]
                    
                        Sustası olan
                    
                    
- "Elinde sustalı bir bıçakla köşeye oturdu." (Atilla İlhan)
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Emniyet yayı olan çakı
                    
                    
 
 - 
                        [sıfat]
                    
                        Sustası olan
                    
                    
 - TAKINTI
 - 
    
- 
                        [isim]
                    
                        Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum veya sorun
                    
                    
- "Uykum kaçınca aklım bir şeye takılır ve o takıntıyı savuşturuncaya kadar gözüme uyku girmez." (Burhan Felek)
 
 - 
                    
                        Bütünlemeye kalınan ders
                    
                    
 - 
                    
                        Küçük, önemsiz borç
                    
                    
 - 
                    
                        Bir şeye hastalık derecesinde düşkünlük, obsesyon
                    
                    
- "Sözünü ettiğim takıntı bana rahmetli babamdan miras kaldı." (Ahmet Ümit)
 
 - 
                    
                        Bir kimseyle kurulan ilişki
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir durum ve sorunla ilişkisi olan başka durum veya sorun
                    
                    
 - PATATES
 - 
    
Kelime Kökeni : Rumca
- 
                        [isim]
                    
                        Patlıcangillerden, yaprakları ve sürgünleri acı bir bitki (Solanum tuberosum)
                    
                    
 - 
                    
                        Bu bitkinin toprak altında oluşan, nişastaca zengin, yenebilen yumruları
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Patlıcangillerden, yaprakları ve sürgünleri acı bir bitki (Solanum tuberosum)
                    
                    
 - TAAMMÜT
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Bir işi veya suçu bile bile, tasarlayarak yapma
                    
                    
 - 
                    
                        İşlenecek bir suçun daha önceden tasarlanması
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Bir işi veya suçu bile bile, tasarlayarak yapma
                    
                    
 - TANIMLI
 - ...
 - UZAKTAN
 - 
    
- 
                        [zarf]
                    
                        Uzak yerden
                    
                    
- "Merak bu ya, bir gün uzaktan seyredeceğim bizim takımı." (Yusuf Ziya Ortaç)
 
 - 
                    
                        Uzak olarak
                    
                    
 
 - 
                        [zarf]
                    
                        Uzak yerden
                    
                    
 - TAHLİYE
 - 
    
Kelime Kökeni : Arapça
- 
                        [isim]
                    
                        Boşaltma
                    
                    
- "Evin tahliyesi iki gün sürdü."
 
 - 
                    
                        Tutukluyu serbest bırakma
                    
                    
 
 - 
                        [isim]
                    
                        Boşaltma