İçinde t olan 3 harfli 128 kelime var. İçerisinde T harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında t harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TİM
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Silahlı kuvvetlerde, belirli bir iş veya hizmeti başarabilecek güçteki en küçük birlik
-
Silah, telsiz istasyonu vb.ni çalıştırmak için kurulan topluluk
-
[isim]
Silahlı kuvvetlerde, belirli bir iş veya hizmeti başarabilecek güçteki en küçük birlik
- TEF
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı
- "Davul değişmiş, tef değişmiş, kemençe bambaşka bir çalgı olmuştu." (Tarık Buğra)
- "Sonradan anlaşıldı ki adam hükûmeti tefe koymuş." (Talât Halman)
-
[isim]
Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı
- ART
-
-
[isim]
Arka, geri
- "Ardında kapı koyu karanlık bir sonsuzluğa açılıyordu." (Tarık Buğra)
- "Gidiş gelişin ardı hiç kesilmiyor."
- "Muhatabı da olmayan gecikmiş hesapların ardına düşüyordu." (Murathan Mungan)
-
Bir şeyin öbür yüzü
-
[sıfat]
Arkada bulunan
- "Art damak ünsüzü. Art teker."
-
[isim]
Arka, geri
- TUL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Boylam
-
Uzunluk
-
[isim]
Boylam
- ATA
-
-
[isim]
Baba
- "Olanlardan sonra yine atadan babadan gördüğümüze döndük." (Tarık Dursun K)
-
Dedelerden ve büyük babalardan her biri
- "Ey kız gözüme huri görünürsün / Atan sevmez seni benden ziyade." (Karacaoğlan)
-
Kişinin geçmişte yaşamış olan büyükleri
-
[isim]
Baba
- TIN
-
-
[isim]
Tınlayan şeyin çıkardığı ses, tınlama sesi
-
[isim]
Tınlayan şeyin çıkardığı ses, tınlama sesi
- TEÇ
- ...
- TIP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümü, hekimlik, tababet
- "İlk önceleri tıp literatürüne dair bazı Fransızca kitaplar da getiriyordum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Hastalıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümü, hekimlik, tababet
- TAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap
- "Tası tarağı toplayıp ortalıktan usul usul tüyüyorsunuz." (Tomris Uyar)
-
[sıfat]
Bu kabın alacağı miktarda olan
- "İki tas pirinç."
-
Başa giyilen metal koruyucu
- "Tulumbacılar yangınlarda başlarına kalaylı taslar giyerler." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap
- OTO
- ...
- İTA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Verme, ödeme
-
[isim]
Verme, ödeme
- TEZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Çabuk olan, süratli
- "Bugünden tezi yok, şimdi buradan çıkıp oraya gidiyorum." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[zarf]
Süratli bir biçimde
-
[sıfat]
Çabuk olan, süratli
- BET
-
-
[isim]
Beniz kelimesi ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- "... haykırıyordu. Müşterim bu sesi duyunca arabayı durdurdu. Beti benzi kalmadı. Eli ayağı titremeye başladı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Baksana, beti benzi kül kesildi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Paranın beti bereketi kalmadı."
-
Bereket kelimesi ile birlikte "bolluk" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- "Ucuzluklarına hayret ettiğimiz her çeşit satıcılar, o bet bereket nereye kaybolmuş?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Beniz kelimesi ile birlikte, "yüz rengi" anlamında ikileme oluşturan bir söz
- RET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
- "Dostundan ve ötekilerden kuvvetli bir ret bekliyordu." (Peyami Safa)
-
Aile bireylerinden birinin sorumluluğunu üstünden atma, varlığını tanımama, aileden saymama
- "Evlatlıktan ret."
-
[isim]
Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
- ŞUT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Futbolda bir oyuncunun topu kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş
- "Sol ayağımla değil şutu atmak, topa dokunmak bile mümkün olmaz." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Futbolda bir oyuncunun topu kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş
- FİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Birini başkasına karşı kışkırtma
-
Birini başkasına karşı kışkırtma
- TAŞ
-
-
[isim]
Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde
- "Kireç taşı. Oltu taşı."
- "İkide birde bana bunun için taş atıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Taş atıp kolunuz yorulmadan üstüne konduğunuz paranın nasıl kazanıldığını bir yazarsak görürsünüz." (Halide Edip Adıvar)
- "Bunlardan en iyisini taş çatlasa konakta iki aydan fazla tutamazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş
- "Hayvan sanki taş kesilmiş ve kulaklarını dimdik dikmişti." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme
- "Ben olduğum yerde taş gibi donup kaldım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme
- "Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher
- "Bu küpenin taşları o kadar temiz değil."
-
Dama, domino vb. oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri
-
Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde
-
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça
-
Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
-
[isim]
Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde
- TAT
-
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- "Nem elbisenize işlemiştir, yaşlığında deniz suyunun tuzlu tadı ve yapışkanlığı duyuluyor." (Refik Halit Karay)
- "Kelimenin de tadını alır, kafiyenin de." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ana çorbaya tuz atıyor, baba mancanın tadına bakıyor." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Tatlılık
- "Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş." (Refik Halit Karay)
- "Bir orman, tadına doyum olmayan bükülüşlerle denize kadar iniyordu." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Hoşa giden durum, lezzet, zevk
- "Öğle yemeğinden sonra gelen rehavetin tadı, hiçbir gece uykusunda bulunmaz." (Şevket Rado)
-
[isim]
Bazı cisimlerin tat alma organı üstünde bıraktığı duyum
- TİZ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- "Tüfeklerin daha tiz yaylım teraneleri bu en yüksek ölüm raksına hâkim olmuş." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
İnce, keskin (ses)
- TOR
-
-
[isim]
Sık gözlü ağ
-
[isim]
Sık gözlü ağ