İçinde t olan 3 harfli 128 kelime var. İçerisinde T harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında t harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu t harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

BAT

  1. [isim] Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan, şimşirden yapılmış, ucu sivri bir çeşit takoz

TIĞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Dantel veya yün örmekte kullanılan, ucu çengelli kısa şiş
    • "Maviş Hanım'ın elinde tığ, pencerenin önüne oturmuş, sabırla dantel üretir, görmüyor mu?" (Atilla İlhan)
    • "Böyle kibar, yakışıklı, tığ gibi kocayı rüyada görsen inanmazdın." (Sermet Muhtar Alus)
  2. Biz (II)
  3. Demirci ve tesviyecilerin delikleri büyütmek veya eşit duruma getirmek için kullandıkları takım

ÇIT

  1. [isim] Hafif ve anlık ses
    • "Aşağı katta ayak sesleri. Teyzenin odasında çıt yok." (Peyami Safa)
    • "İşte bak, hücre kapısını çıt çıkarmadan araladı, yine bir şey diyecek." (Atilla İlhan)
    • "Bir müddet hiçbirisi kımıldamadı ve çıt çıkmadı, sonra bir hıçkırık duyuldu." (Peyami Safa)

TÜR

  1. [isim] Çeşit, cins
    • "Yazı türleri."
  2. Ortak özellikleri olan bireylerin tamamı, cinslerin ayrıldığı bölüm, janr
    • "Aslan ve insan türleri."
  3. Kendi içinde bir birim olan ve üzerinde cins kavramının bulunduğu mantıksal kavram
    • "Parça bütünün, cins türün yerine geçti mi daralma olur. Hayvan canlı varlık karşısında türdür, aslan karşısında cinstir."
  4. [sıfat] Türlü
    • "Bu tür davranışlar."

DUT

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Dutgillerden, kuzey yarım kürenin genellikle ılıman bölgelerinde yetişen, yapraklarıyla ipek böceği beslenen ağaç (Morus)
    • "Sabahtan akşama kadar durmadan söyleyen geveze Çalıkuşu, dut yemiş bülbüle dönmüştü." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Bu ağacın, ak, kara, pembe renkte ekşi veya tatlı, sulu meyvesi

LOT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tutam (II)

TEK

  1. [sıfat] Eşi olmayan, biricik, yegâne
    • "Hamit, biliyorsunuz edebiyatımızın tek dâhisidir." (Yusuf Ziya Ortaç)
    • "Tek bir kişi var."
  2. [isim] Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri
    • "Dirseği hafifçe dizime dokunuyor ve bir saçı, bir tek tel saçı kaşının ucuna sürünüyordu." (Memduh Şevket Esendal)
    • "Tek bir kişi yok."
  3. [zarf] Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar
    • "Tek yesin de ne isterse yesin. Tek çalışsın da isterse arada yaramazlık da etsin."
  4. [zarf] Yalnızca
    • "Bunun için tek bir yol var."
  5. Hiç, hiçbir
    • "Tek kelime konuşmadan bu yokuşu indik." (Refik Halit Karay)
  6. İki ile bölünemeyen (sayı)
    • "Üç, beş, yedi ... tek sayılardır."

KIT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İhtiyaca yetmeyecek kadar az, bol karşıtı
    • "O devirde bizim gibi henüz askere gitmemiş şoförler çok kıttı." (Aka Gündüz)
  2. Az, yetersiz (duygu, söz vb.)
    • "Sözü kıt bir adamdı." (Halikarnas Balıkçısı)

TAL

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı

ATİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Gelecek
    • "Ne harabiyim ne harabatiyim / Kökü mazide olan atiyim." (Yahya Kemal Beyatlı)

TAM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Eksiksiz, kesintisiz
    • "Tam iki saat yalandan tamirle uğraştım." (Aka Gündüz)
  2. Bütün, tüm
  3. [zarf] Uygun olarak, tıpkı, aynı
    • "Tam istediğim gibi davrandın."
  4. [zarf] Sırasında, anında
    • "Tam mağazaya gireceğim zaman arkamdan bir ses geldi." (Ömer Seyfettin)
  5. Gerçek, ehliyetli, yetkin, kusursuz
    • "Reşit Galip tam bir idealist gibi öldü." (Orhan Seyfi Orhon)
  6. Amerikan doları

ZAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kimse, kişi
    • "Tanıdıklarımdan bir zat, meyveleri hiç sevmez." (Ahmet Haşim)
  2. Kendi, öz
    • "Evvelki gün gelen kadın sizi istiyor, zatınızla konuşacakmış." (Sermet Muhtar Alus)

CET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dede, büyük baba, ata
    • "Nice yıl, cetlerimiz kökleşerek bir yerde, manevi varlığının resmini çizmiş havaya." (Yahya Kemal Beyatlı)

TÜY

  1. [isim] İnsan ve hayvan derisi üzerinde bulunan ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar
    • "İnce güzel kaşlarının ortasında iki tüyü her zamanki gibi tersine dönmüş." (Halide Edip Adıvar)
    • "Otelin kapıcısı yalan söylemekte tüy dikiyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Adamlar yüz kiloluk bir yükü tüy gibi kaldırırlar..." (Burhan Felek)
    • "Büyük hanım, daha fazla korkuyor, tüyleri diken diken oluyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Kuşların gövdesini örten ince ve tel gibi uzantıların her biri veya tamamı
    • "Akıllı kız Güner, ortaya çıkalı ne kadar oldu, daha dün bir bugün iki, baksana iyice tüyü düzmüş." (Atilla İlhan)
    • "Ne vahşi, ne korkunç; insanın tüylerini diken diken eden bir ölü sessizliği var." (Orhan Veli Kanık)
  3. Bazı bitki ve meyvelerle bazı dokumalar üzerinde görülen ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar

ÜTÜ

  1. [isim] Genellikle giysilerin buruşukluklarını gidermek için bunların üzerinden geçirilen kızgın demir araç
  2. Bu araçla yapılan iş
    • "Garsonların yamalı bez ceketleri etüv ve ütü kokuyor." (Falih Rıfkı Atay)

TOP

  1. [isim] Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne
    • "Havası boşalmış bir futbol topu..." (Aka Gündüz)
    • "İngilizlerin topa tuttuğu yerlere gidip bir saat kadar muhtelif çapta birçok mermi ölçtüm." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Biz kim oluyoruz ki veresiye verelim, iki günde topu atarız." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Bazı aletlerde bulunan toparlağımsı parça
    • "Kantarın topu. Duvar saatinin topu."
  3. Kumaş, kâğıt gibi şeylerin belli miktardaki bağı, ferde
    • "Bir top basma. İki top ipekli."
  4. Kumaş, kâğıt vb. şeylerin düzenli bir yığın durumuna getirilmiş bağı
    • "Kâğıt topları."
  5. [sıfat] Yuvarlak biçimde olan, toparlak
    • "Bunlardan sonra top sakallı, çocuk yüzlü Şaban'ın dizi en çok sevdiği yerdi." (Halide Edip Adıvar)
  6. [zarf] Tamamen, bütünüyle
  7. Homoseksüel erkek
  8. Gülle veya şarapnel atan büyük, ateşli silah
    • "Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor / Barbaros belki donanmayla seferden geliyor." (Yahya Kemal Beyatlı)

KAT

  1. [isim] Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
    • "Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey
    • "Bir kat yufka, bir kat peynir."
  3. Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
  4. Giyeceklerde takım
    • "Birer kat elbise ile kalacağız." (Aka Gündüz)
  5. Apartman dairesi
  6. Ön, yan
    • "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır." (Salâh Birsel)
  7. Huzur
  8. Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
    • "Kumaşın katı."
  9. Makam, mevki
  10. Kez, defa, misil
    • "Bu, ondan iki kat pahalı."
  11. Katman
  12. Tekrarlanan bir sayının toplamı
    • "6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır."

ZIT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Karşıt, ters
    • "... devam ediyor, birbirine zıt birçok şeyler söylüyordu." (Ömer Seyfettin)
    • "... ahlakını az çok bilirim, onunla zıt gitmeye gelmez." (Ahmet Haşim)
    • "Niçin babanın zıddına basıyorsun evladım, seni hiç incitmemiş bir baba, bir gün bir fiske vurmadı, bir dediğin iki olmuyor." (Halide Edip Adıvar)
    • "Yalnız akrep kuyruğu gibi bükülmüş pomatlı ibrişim bıyıklar zıddıma gidiyor." (Reşat Nuri Güntekin)

RET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
    • "Dostundan ve ötekilerden kuvvetli bir ret bekliyordu." (Peyami Safa)
  2. Aile bireylerinden birinin sorumluluğunu üstünden atma, varlığını tanımama, aileden saymama
    • "Evlatlıktan ret."

TİZ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] İnce, keskin (ses)
    • "Tüfeklerin daha tiz yaylım teraneleri bu en yüksek ölüm raksına hâkim olmuş." (Halide Edip Adıvar)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü