İçinde st olan 4 harfli 30 kelime var. İçerisinde ST bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında st olan kelimeler listesine ya da Sonu st ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- RAST
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Doğru, düzgün
- "Bu kadın kadar tamahkâr bir insana ömründe rast gelmedi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Üç kurşun attı, ikisini rast getirdi."
- "İşi rast gidiyor."
-
[isim]
Tesadüf
- "Kumaşın iyisi bana rast geldi."
- "Neşeli bir anında rast getirip dilediğimi söyledim, hemen kabul etti."
-
[isim]
Atılan şey hedefi vurma
- "Çok ev aradım ama hiçbir yerde rast gelmedi."
-
[sıfat]
Doğru, düzgün
- DOST
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı
- "Dostlar beni hatırlasın." (Âşık Veysel)
- "Yolda iki dost edinip on gün birisinin, on gün ötekinin erzak torbasından karnını doyurdu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Otelde tanıdıkları içinde en çok sevdiği Edibe Hanım, kendi kendine bulup dost olduğu bir genç hanım." (Memduh Şevket Esendal)
- "Doğrusu böyle bir düğün dostlar başınaydı. Arkadaşları arasında, günlerden beri hep bunun lafı ediliyordu." (R. Çalapala)
-
Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo
- "Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir delikanlı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Sahibine sevgi gösteren hayvan
- "Köpek insan dostudur."
-
Bir şeye aşırı ilgi duyan, koruyan kimse
- "Kitap dostu."
-
[sıfat]
İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan
- "Yüzleri tatlı, dilleri tatlı, dost insanlardı bunlar." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı
- KAST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan'da görülen toplumsal sınıfların her biri
-
[isim]
Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan'da görülen toplumsal sınıfların her biri
- REST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Pokerde, bir oyuncunun önündeki paranın tümü
-
Karşı çıkış
-
[isim]
Pokerde, bir oyuncunun önündeki paranın tümü
- STAJ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi
- "Kız stajını bitirince kasabada bir diş muayenehanesi açacaktı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir kimsenin, meslek bilgisini artırmak için bir kurumun bir veya birçok bölümünde çalışarak geçirdiği dönem
-
[isim]
Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi
- STOR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ağaç, kumaş vb.nden yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde
- "Pencerelere stor perdeleri çekilmişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Ağaç, kumaş vb.nden yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde
- KİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sporlu bitkilerde, özellikle mantarlarda, su yosunlarında görülen, bir veya birkaç hücreden oluşmuş organ
-
İçi koloit, yağ vb. sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba
-
Tek hücrelilerin veya çok hücreli küçük hayvanların uygun olmayan şartlarda veya çoğalma sırasında çevrelerine saldıkları kendilerini korumaya yarayan dayanıklı kapsül
-
[isim]
Sporlu bitkilerde, özellikle mantarlarda, su yosunlarında görülen, bir veya birkaç hücreden oluşmuş organ
- HOST
- ...
- STİL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Üslup
-
Tarz
-
[isim]
Üslup
- TEST
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bir kimsenin, bir topluluğun doğal veya sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama
-
Doğru cevabın seçenekler arasından bulunmasına dayanan bir sınav türü
- "O gün üniversite test sınavında kazanamadığını öğrenmiştir." (Haldun Taner)
-
Biyolojik bir işlevi veya değişmez bir niteliği incelenen bireyin tepkisini, örnek olarak alınan normal bireyinkiyle karşılaştırarak ölçmeye ve değerlendirmeye yarayan yoklama
- "Bilimsel testler karganın attan daha zeki olduğunu saptayalı hanidir." (Haldun Taner)
-
Bir hastalığın varlığını ve niteliğini anlamak için yapılan laboratuvar araştırması
-
[isim]
Bir kimsenin, bir topluluğun doğal veya sonradan kazanılmış yeteneklerini, bilgi ve becerilerini ölçmeye ve anlamaya yarayan sınama
- STEP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bozkır
- "Steplerde akşam güzel ve korkunçtur." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bozkır
- STER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yığın durumundaki yakacak odun için kullanılan, bir metreküpe eşit hacim ölçüsü birimi
-
[isim]
Yığın durumundaki yakacak odun için kullanılan, bir metreküpe eşit hacim ölçüsü birimi
- BÜST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü
- "Vücudundaki oransızlık, nereden geliyor; büstü, bacaklarından daha mı uzun?" (Atilla İlhan)
-
Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de omuzları içine alan sanat ürünü
- "Atatürk büstü."
-
[isim]
Vücudun, omuzlarla birlikte göğüsten yukarı bölümü
- KIST
- ...
- PEST
-
-
[sıfat]
Pes (II)
-
[sıfat]
Pes (II)
- ŞİST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kolayca yapraklara ayrılabilen, silisli, alüminli tortul kayaçların genel adı
-
Kömürle karışık bütün moloz maddelerinin bilimsel adı
-
Kil taşı
-
[isim]
Kolayca yapraklara ayrılabilen, silisli, alüminli tortul kayaçların genel adı
- TOST
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
İçine peynir, sucuk vb. konularak özel makinesiyle gevretilip kızartılmış ekmek
-
[isim]
İçine peynir, sucuk vb. konularak özel makinesiyle gevretilip kızartılmış ekmek
- USTA
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse
- "Sırtında koyu lacivert, usta elinden çıkmış bir kostüm." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Zanaat öğreticisi
-
Zanaatçılar için unvan
- "Üzeyir usta yoldan geçmeyeceğimizi söyledi." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Eli uz, işinin eri, becerikli, mahir
- "Bunların hepsi de çok güzel sesli ve oyunun en ustaları arasından seçildi." (Tarık Buğra)
-
Osmanlı İmparatorluğu'nda saraydaki cariye ve hizmetlilerin kıdemlisi
-
Akıl veren veya öğreten kimse
- "Kız sana bir hâl olmuş, kim senin ustan?" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse
- JEST
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol ve baş ile yapılan içgüdüsel veya iradeli hareket
- "Jestleri daha serbest, çoğu güzel sesli, güzel güzel insanlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Son derece heyecanla konuşuyor, elini kolunu sallayarak birçok jestler yapıyordu." (Ali Naci Karacan)
-
Beklenmedik iyi davranış
-
[isim]
Herhangi bir şeyi açıklamak için genellikle el, kol ve baş ile yapılan içgüdüsel veya iradeli hareket
- ÜSTE
-
-
[zarf]
Fazladan, ayrıca
- "Üste çok şeyler vererek çalışmaya hazırdır." (Tarık Buğra)
- "Evvel Allah, sen bu işin üstesinden gelirsin." (Necati Cumalı)
-
[zarf]
Fazladan, ayrıca