İçinde sil olan 6 harfli 18 kelime var. İçerisinde SİL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sil olan kelimeler listesine ya da Sonu sil ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
L S İ Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
İL, İS, Sİ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SİLGEÇ
-
-
[isim]
Silecek
-
[isim]
Silecek
- TEMSİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin veya bir topluluğun adına davranma
-
Belirgin özellikleri ile yansıtma, sembolü olma, simgeleme
- "Ayağa kalktı, ezberlediği bir sahneyi temsil etti." (Peyami Safa)
-
Sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, oyun
- "Çarşamba akşamı Tepebaşı'nda bir temsil verdim." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Sizin temsil ettiğiniz zümre bu sahada belli başlı bir rol oynayacak kudrette değildir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[edat]
Söz gelişi
-
Özümleme
-
[isim]
Birinin veya bir topluluğun adına davranma
- DAKSİL
- ...
- TENSİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağacın düşen yapraklarını toplayıp dibine gömme
-
[isim]
Ağacın düşen yapraklarını toplayıp dibine gömme
- ASİLİK
-
-
[isim]
Asi olma durumu, isyan etme, isyankârlık
-
[isim]
Asi olma durumu, isyan etme, isyankârlık
- SİLKME
-
-
[isim]
Silkmek işi
-
İri doğranmış kabak, patlıcan vb. sebzelerle yapılan et yemeği
- "Patlıcan silkmesi."
-
Halterde ayakları açarak halteri baş üstüne kaldırma biçimi
-
[isim]
Silkmek işi
- BESİLİ
-
-
[sıfat]
Semiz, semirtilmiş
- "Avludan atlar geçmeye başladı. Hepsi besili ve bakımlı idi." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Semiz, semirtilmiş
- İSİLİK
-
-
[isim]
Terlemekten veya sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar, ısırgın
-
[isim]
Terlemekten veya sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar, ısırgın
- SİLÜET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir şeyin yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölge
- "Bir kadın silüetinin koşarak silindiğini de görür gibi olmuştum." (Refik Halit Karay)
-
Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, gölge
-
[isim]
Bir şeyin yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölge
- SİLVAN
- ...
- SİLİCİ
-
-
[isim]
Silip temizleme, düzeltme, parlatma vb. işleri yapan kimse
-
[isim]
Silip temizleme, düzeltme, parlatma vb. işleri yapan kimse
- TAHSİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Parayı alma, toplama
- "İcra yoluyla tahsile gideriz, o sonra parasını geri alır." (Burhan Felek)
- "Önce vergiyi kolay tahsil etmenin vesilesini hazırlasınlar." (Burhan Felek)
- "İyi tahsil görmüş gençlerden bir grup meydana getiririz." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Öğrenim
- "Oğullarının birini tahsil için İstanbul'a göndermiş, ikisini yanında alıkoymuştu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Parayı alma, toplama
- SİLGİÇ
-
-
[isim]
Silmeye yarayan alet, silecek
-
[isim]
Silmeye yarayan alet, silecek
- VESİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sebep, bahane
- "Arkadaşlar birer vesile ile dağıldılar ve beni Besim Bey'le yalnız bıraktılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "İkide birde içimizden birine çatmak için vesile arıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bir vesile bulup size takdim edilmek pek kolay bir iş oldu." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Evinde bazen namaz kılar ancak bir vesile olursa camiye giderdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Elverişli durum, fırsat
- "Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında bir vesile ile, kuru üzümden iki çekilmiş yirmi iki grado sert rakısını methetti." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Sebep, bahane
- TAFSİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyi ayrıntılarıyla anlatma, açıklama
-
[isim]
Bir şeyi ayrıntılarıyla anlatma, açıklama
- FASİLE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Familya
- "Hepsi de bu asrın bir nevi insan fasilesine mensuptular." (Peyami Safa)
-
[isim]
Familya
- SİLMEK
-
-
[-i]
Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek
- "Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi." (Ömer Seyfettin)
- "Beni aldattı diye onu kalbimden silip attım, ondan nefret ediyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[nsz]
Üzerine genellikle bir bez sürterek tozlarını, kirlerini almak veya parlatmak
- "Türküler çağırarak tahta siliyorlar." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Büyükdere'den yanına bir sepet kiraz aldığı vakit, sandalda bütün kirazı silip süpürür." (Salâh Birsel)
-
Bir yazı, çizgi vb.ni kazıyarak veya sürterek yok etmek
- "Daktilo yanlışlarını iğneyle kazıyarak sildi."
- "Bu, nereden ve kimden geldiği belli olmayan darbe son ümitlerini de silip süpürmüştü." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Tahta malzemeyi makineyle düzgün ve pürüzsüz hâle getirmek
-
[-i]
Üzerini çizerek atmak, yok etmek
- "Defterden adını silmişler."
-
İlişkisini koparmak, yok saymak
-
[-i]
Üstünlük göstererek o alanda üstün olanları ikinci plana atmak
- "Takımı sahadan silmek."
-
Ortadan kaldırmak, yok etmek veya gidermek
- "Senin gözlerin gönlümü dolduran kara düşünceleri silecek, beni korkulardan kurtaracaktır." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-i]
Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek
- SİLOPİ
- ...