İçinde se olan 6 harfli 169 kelime var. İçerisinde SE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında se olan kelimeler listesine ya da Sonu se ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ES, SE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SESLİK
-
-
[isim]
Her tür sesli belgenin saklandığı yer
-
[isim]
Her tür sesli belgenin saklandığı yer
- HASEKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Osmanlı Devleti'nde bir görevde eskimiş olanlara verilen unvan
-
Bostancı ocağının küçük dereceli subayları
-
Osmanlı sarayında karavaşlar arasından seçilen padişah gözdesi
-
[isim]
Osmanlı Devleti'nde bir görevde eskimiş olanlara verilen unvan
- GÖKSEL
-
-
[sıfat]
Gökle ilgili, semavi
-
[sıfat]
Gökle ilgili, semavi
- MOBESE
- ...
- PİKSEL
- ...
- SESLEM
-
-
[isim]
Hece
-
[isim]
Hece
- ŞEŞÜSE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tavla oyununda atılan zarlardan birinin altı, öbürünün üçlü gelmesi
-
[isim]
Tavla oyununda atılan zarlardan birinin altı, öbürünün üçlü gelmesi
- SERVİS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sofrada hizmet etmekle görevli kimsenin yaptığı iş ve bu işin yapılma biçimi, sofra hizmeti
- "Özel olarak iki aşçıyla iki de ayrıca servis yapacak garson çağrıldı." (Çetin Altan)
-
Yemekte gerekli olan tabak, çatal, bıçak, kaşık, peçete vb. şeylerin tümü
-
Bir yönetimde, bir kurum veya kuruluşta, bütünün bir parçasını oluşturan iş, hizmet; bu işin yapıldığı yer
-
Burada görevli kimselerin tümü
-
Herhangi bir kuruluşun ulaşım işlerinde kullanılan taşıma aracı
-
Otomobil, beyaz eşya vb. ürünlerin bakım ve onarımlarının yapıldığı yer
-
Voleybol, masa tenisi, tenis vb. oyunlarda oyuna başlama vuruşu
-
[isim]
Sofrada hizmet etmekle görevli kimsenin yaptığı iş ve bu işin yapılma biçimi, sofra hizmeti
- SENDEN
-
-
birisi tarafında olan (kimse)
- "Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler." (Ömer Seyfettin)
- "Kuşağından mendilini çıkarıp göz yaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Başını kaldırdı, seni seni diyerek başını sallayıp gülümsedi." (Haldun Taner)
-
birisi tarafında olan (kimse)
- SEÇMEN
-
-
[isim]
Seçimde oy verme hakkı olan kimse, müntehip
- "Mahallî idareler ... seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişilerdir." (Anayasa)
-
[isim]
Seçimde oy verme hakkı olan kimse, müntehip
- SEKENE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yerde oturanlar, sakinler
-
[isim]
Bir yerde oturanlar, sakinler
- SEPİCİ
-
-
[isim]
Sepi işini yapan kimse, tabak (II), debbağ
-
[isim]
Sepi işini yapan kimse, tabak (II), debbağ
- SENTEZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Element veya başka maddeleri bir araya getirerek yapay olarak bileşik cisimler oluşturma, bireşim
-
Yalından karmaşık olana, külliden cüziye, zorunludan olasıya, ilkeden onun uygulanmasına, genel yasadan bireysel duruma, nedenden etkiye, öncülden varılan sonuca giden düşünme biçimi, bireşim
-
[isim]
Element veya başka maddeleri bir araya getirerek yapay olarak bileşik cisimler oluşturma, bireşim
- SERPME
-
-
[isim]
Serpmek işi
-
[sıfat]
Serpilmiş durumda olan
- "Serpme benli."
-
Koni biçiminde, ucuna bir sıra kurşun dizilmiş balık ağı, serpme ağ
- "Derenin oturduğumuz yerinden görünmeyen bir tarafında, serpmeyle derede avlanan bir adamın zaman zaman ağını derenin durgun sularına attığı işitiliyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Serpmek işi
- SEFİNE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gemi
- "Kaptan Abdullah Bey yirmi beş sene harp sefinelerinde süvarilik yapmıştı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Gemi
- SEKTER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Başkalarının siyasi, dinî vb. düşüncelerine, inançlarına karşı çıkan, katı ve hoşgörüsüz davranan (kimse)
-
Katı, hoşgörüsüz (düşünce, tutum)
-
[sıfat]
Başkalarının siyasi, dinî vb. düşüncelerine, inançlarına karşı çıkan, katı ve hoşgörüsüz davranan (kimse)
- YÜKSEK
-
-
[sıfat]
Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan
- "... mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı." (Ömer Seyfettin)
- "Karşımdakilerin içtimai mevkileri ne kadar yüksek olursa ben o kadar yüksekten alırım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "O kadar nefret ettiğim İsmail, kim bilir bana ne yüksekten bakacak." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bekçi, onlardan cesaret almış gibi şimdi daha yüksekten konuşuyordu." (Haldun Taner)
-
Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
- "İri kanatları ile bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor." (Haldun Taner)
-
Güçlü, etkili, şiddetli
- "Yüksek basınç. Yüksek gerilim."
- "Güya bütün memleket arkamızda imiş gibi yüksek perdeden konuşmaya başlamıştık." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Derece veya makamı bakımından üstün
- "Yüksek kurul."
-
Normal değerlerin üstünde olan, çok
- "Türk milletinin karakteri yüksektir." (Atatürk)
-
Erdemli, faziletli
- "Yüksek duygu."
-
Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan
- "Yüksek sosyete."
-
[isim]
Yukarıda, üst tarafta olan yer
- "Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Büyük para ile
- "Yüksek oynamak."
-
[sıfat]
Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan
- BELSEM
- ...
- SEFİRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bayan elçi
-
Elçi karısı
-
[isim]
Bayan elçi
- SEKSEK
-
-
[isim]
Sekerek oynanan bir çocuk oyunu
-
[isim]
Sekerek oynanan bir çocuk oyunu