İçinde se olan 4 harfli 44 kelime var. İçerisinde SE bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında se olan kelimeler listesine ya da Sonu se ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
ES, SE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SEZÜ
-
-
[isim]
Mantar meşesi
-
[isim]
Mantar meşesi
- SEKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Cinsiyet
-
Cinsel ilişkide bulunma
-
[isim]
Cinsiyet
- ŞOSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol
- "Portakal ve muz bahçeleri arası dolambaçlı hoş bir şoseyi takip etmiştik." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Genellikle taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol
- DÜSE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de üç benekli olan yanlarının üste gelmesi
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de üç benekli olan yanlarının üste gelmesi
- SELA
- ...
- SECİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nesirde yapılan uyak
-
[isim]
Nesirde yapılan uyak
- AKSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hastalık nöbeti, kriz
- "Hafif bir kalp aksesi geçirdi."
-
[isim]
Hastalık nöbeti, kriz
- SEKİ
-
-
[isim]
Oturmak için evlerin önüne taş ve çamurdan yapılan set
-
Oturulacak sedir biçiminde taş veya set
-
Toprak üstündeki yükseklik, doğal set, taraça
-
Akarsuların iki yakasındaki yamaçlarda, bazı deniz ve göl kıyılarında görülen basamak biçiminde yeryüzü şekli, teras
-
[isim]
Oturmak için evlerin önüne taş ve çamurdan yapılan set
- KASE
- ...
- KÖSE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Bıyığı, sakalı çıkmayan (erkek)
- "Köse kâtip, gözlerini kırpıştırarak dinlemeye başlamıştı." (Kemal Tahir)
-
[sıfat]
Bıyığı, sakalı çıkmayan (erkek)
- ESEF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzüntü, kaygı, tasa
- "Ötekilerin yüzünde, onunki gibi esefle karışmamış, bambaşka bir öfke vardı." (Tarık Buğra)
-
Acınma, üzülme
-
Yerinme
-
[isim]
Üzüntü, kaygı, tasa
- SEZİ
-
-
[isim]
Sezgi
-
[isim]
Sezgi
- ENSE
-
-
[isim]
Boynun arkası
- "Cebinden küçücük siyah bir mendil çıkardı. Yüzünü, gözünü, ensesini, boynunu sildi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş, vücutlarının teri mintanlarının üstüne çıkmıştı." (Haldun Taner)
- "Polisler ikametgâhsız diye ensene yapışırlar, seni deliğe tıkarlar." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Boynun arkası
- SEPİ
-
-
[isim]
Deri, post vb.ni kullanabilecek duruma getirmek için uygulanan işlemlerin tümü, tabaklık
-
[isim]
Deri, post vb.ni kullanabilecek duruma getirmek için uygulanan işlemlerin tümü, tabaklık
- SELP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zorla alma, kapma
-
Kaldırma, kaçırma, yok etme
-
[isim]
Zorla alma, kapma
- SERT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
- "Sert tahta."
-
Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
- "Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor." (Tarık Buğra)
-
Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
- "Sert iklim. Sert hava."
-
Güçlü kuvvetli
- "Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı
- "Sert şarap. Sert tütün."
-
Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
- "Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Gönül kırıcı, katı, ters
- "... sarardı, dudakları titredi ama adam sert bir davranışla kadehi kadının eline tutuşturdu." (Halide Edip Adıvar)
-
Hırçın, öfkeli, hiddetli, gönül kırıcı
- "Sert ses."
- "Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Titizlikle uygulanan, sıkı
- "Sert bir yönetim."
-
Ötümsüz
-
[sıfat]
Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı
- SEMT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şehirde yerleşim bölgesi, yaka
- "Şehri dolaşıyorum: Üç ayrı semte gittim." (Refik Halit Karay)
- "Mektebin semtine bile uğramamışlar da hangi derse çalışmışlar acaba?" (Mahmut Yesari)
-
Yan, taraf, cihet, yön
- "Nice iyiliklerde bulunduğu kimseler, onun semtine uğramaz olmuşlardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Şehirde yerleşim bölgesi, yaka
- BUSE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Öpücük
- "Her zamandan ziyade bana sokularak küçük küçük buselerle yüzümün her tarafını öptü." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Öpücük
- SELE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yayvan, genişçe sepet
-
[isim]
Yayvan, genişçe sepet
- SEFA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
- "Her şahsa kendi ismiyle sefa geldin derdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Şöyle bir iki parça, sağlam nevinden irat ve akar edinip efendi efendi yan gel, sefana bak." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Uzun yıllar cefasını çektiği Yokuş'un sefasını sürecekti artık." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Eğlence, zevk, neşe
- "Beni tam manasıyla mesut eden de asıl bu çeşit tatil sefalarıydı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma