İçinde sal olan 6 harfli 37 kelime var. İçerisinde SAL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sal olan kelimeler listesine ya da Sonu sal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
SAL
2 Harfli Kelimeler
AL, AS, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SALİSE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saniyenin altmışta biri olan zaman birimi
-
[isim]
Saniyenin altmışta biri olan zaman birimi
- SALMAK
-
-
[-i]
Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek
- "Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
İvedilikle yollamak, hemen göndermek
- "Bununla beraber peşine adam salmak gerekir." (Aka Gündüz)
-
Koymak, katmak
- "Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız." (Refik Halit Karay)
-
Sürmek
- "Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Uğratmak
- "Başını derde salmak."
-
Vergi yüklemek
- "Ona elli bin lira salmışlar."
-
Üzerine yürütmek
- "Tazıyı tavşana salmak."
-
[-e]
Saldırmak
- "Aç kurt, yılana da salar, taşa da! dedi." (Memduh Şevket Esendal)
-
Sarkıtmak
- "Soğutmak için kuyuya su kabı saldı."
-
Gemi demir üzerinde dört yana dönmek
-
[-i]
Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek
-
[-i]
Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek
- RUHSAL
-
-
[sıfat]
Ruhla ilgili olan, ruhi, tinsel, psikolojik, psişik
-
Ruh bilimi ile ilgili, ruh bilimsel, psikolojik
-
[sıfat]
Ruhla ilgili olan, ruhi, tinsel, psikolojik, psişik
- EROSAL
-
-
[sıfat]
Erosçu, erotik
-
[sıfat]
Erosçu, erotik
- YASALI
-
-
[sıfat]
Yasaya uygun veya yasanın buyurduğu, kanuni
-
[sıfat]
Yasaya uygun veya yasanın buyurduğu, kanuni
- ASALET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Soyluluk
-
Bir görevi yüklenmiş olma, o görevin sahibi olma, vekillik karşıtı
-
Yazıda veya sözde bayağı söz ve deyim bulunmaması durumu
-
[isim]
Soyluluk
- DIŞSAL
-
-
[sıfat]
Dışla ilgili, dışa ilişkin, haricî
-
[sıfat]
Dışla ilgili, dışa ilişkin, haricî
- MAFSAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Eklem
-
Birbirine bağlanmış parçaların her yönden dönmesini sağlayan bağlantı ögesi
-
[isim]
Eklem
- SALGIN
-
-
[sıfat]
Kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan, müstevli
- "Salgın hastalık."
-
[isim]
Bir hastalığın veya başka bir durumun yaygınlaşması ve birçok kimseye birden bulaşması
- "Tifo salgını. Kumar salgını."
-
[isim]
Gereğinde herkesten para veya mal olarak toplanan geçici vergi
-
[isim]
Bir şeyin bir yere girip her yanı kaplaması, istila
- "Çekirge salgını."
-
[isim]
Belli bir hareketin, davranışın, sözün toplumda yaygınlaşması
-
[sıfat]
Kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan, müstevli
- AÇISAL
-
-
[sıfat]
Açı ile ilgili, zaviyevi
- "Açısal hız."
-
[sıfat]
Açı ile ilgili, zaviyevi
- KUMSAL
-
-
[isim]
Su kıyılarında oluşan kumlu yer, plaj
- "Kumsal boyunca deli gibi koşuyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kumlu
- "Kumsal toprak."
-
[isim]
Su kıyılarında oluşan kumlu yer, plaj
- KUTSAL
-
-
[sıfat]
Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes
-
Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes, lahut
- "Aşkın kutsal tarafına inanmamı sarhoşluk belirtisi diye yorumladım." (Halide Edip Adıvar)
-
Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen
- "Demokraside, insanın en doğal, en kutsal hakları bir pazarlık konusu olur." (Necati Cumalı)
-
Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan
-
[sıfat]
Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes
- GASSAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ölü yıkayıcı
-
[isim]
Ölü yıkayıcı
- TİMSAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sembol, örnek, simge
- "O günden beri ceviz, bana ulvi bir şeyin timsali gibi görünüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Sembol, örnek, simge
- KIRSAL
-
-
[sıfat]
Kır ile ilgili
-
[isim]
Az insanın barındığı, genellikle kır durumunda olan yer
-
[sıfat]
Kır ile ilgili
- SALPAK
-
-
[sıfat]
Salpa
- "Salpak kız, ayağının altına baksana!" (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Salpa
- SALTÇI
- ...
- DUYSAL
-
-
[sıfat]
Duyuyla alınan
-
[sıfat]
Duyuyla alınan
- ANISAL
-
-
[sıfat]
Anıyla ilgili, anıya ait
- "Onlara göre yaşlı yazarların anısal birikimi daha fazlaydı."
-
[sıfat]
Anıyla ilgili, anıya ait
- FUTSAL
- ...