İçinde sa olan 6 harfli 244 kelime var. İçerisinde SA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sa olan kelimeler listesine ya da Sonu sa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SAĞMAL
-
-
[sıfat]
Süt veren, sağılan, sağımlı
-
[isim]
Bol süt veren inek
- "İri Hollanda cinsi sağmallardı, günde 42 - 45 kilogram arası süt verirlerdi." (Necati Cumalı)
-
Sömürülen, kendisinden çıkar sağlanılan (kimse, ülke vb.)
-
[sıfat]
Süt veren, sağılan, sağımlı
- ESASEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Başından, temelinden, kökeninden
-
Zaten
- "Esasen bende kabahat ki sizin gibi dönek insanlarla yola çıkmışım." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Nasıl olsa, gene
- "Esasen, Mediha Hanım gelmese şimdi de hastayı yalnız bırakamayacaktım." (Halide Edip Adıvar)
-
Aslında
-
[zarf]
Başından, temelinden, kökeninden
- SAGUCU
-
-
[isim]
Ağıtçı
-
[isim]
Ağıtçı
- MESABE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Derece, değer, rütbe
-
[isim]
Derece, değer, rütbe
- SABIKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Geçmiş bulunan şey, geçmiş bulunan olay
-
Geçmişte işlenmiş, mahkemece ispatlanıp cezalandırılmış olan suç
- "Üstelik sabıkası olduğu için iş bulması daha da güçtür." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Geçmiş bulunan şey, geçmiş bulunan olay
- SAYMAN
-
-
[isim]
Bir kurum, kuruluş vb.nin hesap işleriyle uğraşan kimse, muhasebeci, muhasip
-
[isim]
Bir kurum, kuruluş vb.nin hesap işleriyle uğraşan kimse, muhasebeci, muhasip
- SARHOŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Alkollü içki veya keyif verici bir madde sebebiyle kendini bilmeyecek durumda olan (kimse), esrik, mest, sermest, başı dumanlı, kafası iyi, kafası dumanlı, kafası kıyak
- "Sarhoştum aydım, böyle yaşamaktan caydım, diyerek birdenbire yeniden gazeteciliğe dönmek olacak iş değildi." (Ahmet Ümit)
-
Bir şeyden çok fazla mutluluk duyan
- "Zafer sarhoşu."
-
[zarf]
Hoşa giden bir etki ile kendinden geçmiş olarak
- "Arılar bahar çiçekleriyle sarhoş dolaşıyorlar."
-
[sıfat]
Alkollü içki veya keyif verici bir madde sebebiyle kendini bilmeyecek durumda olan (kimse), esrik, mest, sermest, başı dumanlı, kafası iyi, kafası dumanlı, kafası kıyak
- FRANSA
- ...
- SAZSIZ
-
-
[sıfat]
Sazı olmayan
-
[sıfat]
Sazı olmayan
- RİSALE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Küçük kitap, broşür
- "Son derece kötü kâğıda basılmış bir risale idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Küçük kitap, broşür
- SAATÇİ
-
-
[isim]
Saat yapan, onaran veya satan kimse
-
[isim]
Saat yapan, onaran veya satan kimse
- LUSAKA
- ...
- SABİTE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir formülde geçen ve önceden belirlenmiş bulunan değişmez nicelik
-
Görünürde hareket etmeyen yıldız
-
[isim]
Bir formülde geçen ve önceden belirlenmiş bulunan değişmez nicelik
- SAFİHA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnce, yassı ve geniş metal nesne, levha
-
[isim]
İnce, yassı ve geniş metal nesne, levha
- KUMSAL
-
-
[isim]
Su kıyılarında oluşan kumlu yer, plaj
- "Kumsal boyunca deli gibi koşuyorlardı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Kumlu
- "Kumsal toprak."
-
[isim]
Su kıyılarında oluşan kumlu yer, plaj
- SALPAK
-
-
[sıfat]
Salpa
- "Salpak kız, ayağının altına baksana!" (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Salpa
- SAZLIK
-
-
[isim]
Sazları (I) çok olan yer
- "Bu sık sazlığın gölgesinden kurtulan yerlerde, derenin sakin suları, buğulanmış bir gümüş rengiyle görünüyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Sazları (I) çok olan yer
- SAĞLIK
-
-
[isim]
Vücudun hasta olmaması durumu, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet
- "Sağlığa zarar veren şeylerden kaçınmalı."
- "Sürahi kırıldı diye üzülme, sağlık olsun!"
-
Sağ, canlı, diri olma durumu
- "Aradan dört beş yıl geçince bir yerden de haber gelmeyince sağlığından umutlarını kesmişler." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Vücudun hasta olmaması durumu, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet
- HÜLASA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Özet, fezleke
- "Bir kadınlık tarihi hülasası yapacak değiliz." (Falih Rıfkı Atay)
- "Demek ki hülasa ediyorum, turizm İstanbul'un büyük bir şansı olur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Öz
- "Karaciğer hülasası."
-
[zarf]
Kısacası
- "O vakit küt küt kalbim atmaya başlıyor, hülasa acayip bir vaziyet." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Herhangi bir maddenin, alkol, eter vb. bir eritici ile ayrılmış veya başka bir yol ile elde edilmiş etkili özü
- "Kınakına hülasası."
-
[isim]
Özet, fezleke
- YAPSAT
-
-
[isim]
Bina yapıp satma işi
- "Bir uygarlığın üzerine biz bir yapsat mimarisi kuruyorduk." (Selim İleri)
-
[isim]
Bina yapıp satma işi