İçinde sa olan 5 harfli 231 kelime var. İçerisinde SA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında sa olan kelimeler listesine ya da Sonu sa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A S Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AS
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MİSAL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek
- "Cumhuriyet tarihimizde bunun iki misali vardır." (Falih Rıfkı Atay)
-
Benzer
- "Bir namazlık saltanatın olacak / Taht misali o musalla taşında." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[isim]
Örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek
- SAKIN
-
-
[ünlem]
"Asla yapma" anlamında bir söz
- "Aman matmazel, sakın dışarı çıkmayınız!" (Sait Faik Abasıyanık)
-
"Korkulacak bir durum olmasın" anlamında bir söz
- "Sakın bulaşıcı bir hastalık olmasın!"
-
[ünlem]
"Asla yapma" anlamında bir söz
- SALTO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Rakibin bedenini kollarıyla birlikte kavrayarak yana veya arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu
-
[isim]
Rakibin bedenini kollarıyla birlikte kavrayarak yana veya arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu
- SAYRI
-
-
[sıfat]
Hasta
-
[sıfat]
Hasta
- SADIK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
- "Haftada bir iki kere beni görmeye geleceğine dair verdiği söze sadık kalmıştır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Dostluğu ve bağlılığı içten olan, sadakatli
- "Birisi onu alsa en sadık kadın olacak, en güzel yemekleri pişirecekmiş." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Doğru, gerçek
- SAKAR
-
-
[isim]
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
-
[sıfat]
Sık sık küçük, önemsiz kazalar yapan (kimse)
- "Orada ne babamın sakar hareketlerinden ne annemin çehresindeki hüznünden haberim olurdu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma
- SAKIZ
-
-
[isim]
Bazı ağaçların ve özellikle sakız ağacının kabuğundan sızan, çiğnendiğinde yumuşayan, hoş kokulu, beyaz renkli reçine
- "Kız kucağında hiç kullanılmamış, sakız gibi bir çamaşır sepeti ile çadırdan çıktı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
Şekerli ve kokulu ağızda çiğnenen eğlence yiyeceği, ciklet
-
Vücudu beyaz olup başta ve ayaklarda belirgin siyah işaretler bulunan, ince kemik yapılı ve yüksek ayaklı, ince yağsız uzun kuyruklu bir koyun türü
-
Sakız ağacı
- "Sizi İnce dağ yollarının sakız gölgeleri içinde yalnız bırakmak lazım geldiğini hissediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Bazı ağaçların ve özellikle sakız ağacının kabuğundan sızan, çiğnendiğinde yumuşayan, hoş kokulu, beyaz renkli reçine
- SAVAŞ
-
-
[isim]
Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk
-
Uğraşma, kavga, mücadele
- "Softalığa savaş açan ilk laikler orada toplanmıştır." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Hayvanların birbirleriyle yaptığı mücadele
- "Kartallarla leyleklerin savaşı."
-
Bir şeyi ortadan kaldırmak, yok etmek amacıyla girişilen mücadele
- "Veremle savaş."
-
[isim]
Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele, harp, cenk
- KISAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma
-
[isim]
Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma
- KONSA
-
-
[isim]
Taşlık
-
[isim]
Taşlık
- SAHUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek
- "Sonra sahur niyetine iki lokma bir şey yemek için otelin salonuna girdiğinde..." (Atilla İlhan)
-
Bu yemeğin yendiği vakit
-
[isim]
Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek
- SAUNA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kuru buhar banyosu
-
Bu banyonun bulunduğu yer
-
[isim]
Kuru buhar banyosu
- USANÇ
-
-
[isim]
Usanma duygusu, bıkma, bıkkınlık, melal
- "Çehremde usanç alametlerinin arttığını sezen kâhya sustu." (Refik Halit Karay)
- "Efendim, Tanrının günü aynı pilava kaşık sallamaktan usanç getirmişsindir." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Binlerce kahraman, bu yazın usanç veren günlerini de ateşe, ısınmış demire karşı ve kızgın toprak üstünde geçirecekler." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Usanma duygusu, bıkma, bıkkınlık, melal
- GROSA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
On iki düzine
-
[isim]
On iki düzine
- SARAÇ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Koşum ve eyer takımları yapan veya satan kimse
-
Koşum ve eyer takımlarını işleyen ve süsleyen kimse
-
Deri, muşamba vb.nden bavul, çanta yapan kimse
-
[isim]
Koşum ve eyer takımları yapan veya satan kimse
- SALUR
- ...
- SANLI
-
-
[sıfat]
Sanı olan, ünlü
- "Adlı sanlı bir adam."
-
[sıfat]
Sanı olan, ünlü
- SAHİH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gerçek, doğru, sağın, hakiki
- "Gazeteler bir şey yazmadılar, bize resmî, sahih hiçbir malumat vermiyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Gerçek, doğru, sağın, hakiki
- SAMAN
-
-
[isim]
Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları
- "Saman altından su yürüten, ürkek, kaypak görünüşlü insanoğlunu tanımışlığı var." (Yahya Kemal)
- "Saman gibi bir yaşamdı günlük yaşamım ama her şey dışarıdan bakılınca hiç de kötü değildi." (Erhan Bener)
-
[isim]
Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları
- SANKİ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[zarf]
Farz edelim ki, güya
-
Soru cümlelerinde belirtilen konuya ilgiyi çekmek veya uyarıda bulunmak için kullanılan bir söz
- "Ne olur sanki, sen de gelsen?"
-
Sözüm ona, sözde
- "Hatta görünmez bir delikten biri sanki bakıyor." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Farz edelim ki, güya