İçinde ret olan 6 harfli 37 kelime var. İçerisinde RET bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ret olan kelimeler listesine ya da Sonu ret ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E R T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
RET, TER
2 Harfli Kelimeler
ER, ET, RE, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AŞİRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak
- "Anası Türkmen soyundan bir dağ aşiretinden gelirdi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, birçok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, oymak
- İBARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Oluşan, meydana gelen
- "Gene hep beraber, bir iki parçadan ibaret bulaşıklarını yıkamaya oturdular." (Necati Cumalı)
- "Büyük önderin bize verdiği mükâfat bundan ibaret değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Oluşan, meydana gelen
- SURETA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Görünüşe göre, görünüşte
-
Yalandan
-
[zarf]
Görünüşe göre, görünüşte
- ÖĞRETİ
-
-
[isim]
Bilimde bir düzenli görüşü oluşturan ilke ve dogmaların bütünü, meslek, doktrin
- "Öğretisini başkalarına iletebilmekten umudunu kestiği anlar bile oluyordu." (Haldun Taner)
-
Belli bir anlayışa, düşünceye dayalı olan ilke veya ilkeler dizisi, doktrin
- "Bunlar Çinli düşünürün kitaplarını yaktıkları gibi öğretilerini izleyenleri de öldüreceklerdir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Bilimde bir düzenli görüşü oluşturan ilke ve dogmaların bütünü, meslek, doktrin
- SUBRET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Komedilerde hafifmeşrep genç kadın veya işveli hizmetçi rollerine çıkan kadın oyuncu
-
[isim]
Komedilerde hafifmeşrep genç kadın veya işveli hizmetçi rollerine çıkan kadın oyuncu
- KESRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok olma durumu, çokluk
-
[isim]
Çok olma durumu, çokluk
- FETRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre
-
İki padişah arasında padişahsız geçen süre
-
İki olay arasındaki süre
-
Hükûmet gücünün gevşediği bir yerde düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre
-
İslam dinine göre Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre
-
[isim]
İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre
- HAYRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
- "... hayret ve teessüründen masanın yanındaki sandalyeye yığılmıştı." (Ömer Seyfettin)
- "Bunları oyuncak sanır ve niçin satmadığına hayret ederdi." (Reşat Nuri Güntekin)
- "... gerçek karşısında hayrete düşmekten kendimi alamıyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[ünlem]
Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz
-
[isim]
Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
- NEDRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nicelik bakımından alışılanın, umulanın veya gerekenin altında olma durumu, azlık, seyreklik
-
[isim]
Nicelik bakımından alışılanın, umulanın veya gerekenin altında olma durumu, azlık, seyreklik
- ŞÖHRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün
- "Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı." (Refik Halit Karay)
- "Fakat Nedim'den hoşlanan kızlarla kadınların çoğu onu, yeni şöhret bulan bir sinema aktörüne benzetmektedir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Her mahallede hatta satıcılar arasında şöhret kazanmış olan güzel sesliler bulunurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Burada jandarma teğmeni olsun da daha bir defa, Ankara'da şöhret salmış olan o gözleri görmesin." (Refik Halit Karay)
-
Tanınmış, ünlü kimse
- "Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün
- MÜFRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Teklik
-
[isim]
Teklik
- EĞRETİ
-
-
[sıfat]
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
- "O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu." (Atilla İlhan)
-
Takma
- "Eğreti diş. Eğreti bacak."
-
Belli belirsiz
-
Uyumsuz, yakışmamış
-
[zarf]
İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde
- "Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[zarf]
Üstünkörü, ciddiye almadan
- "Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
- ÜRETİM
-
-
[isim]
Belirli faaliyet ve işlemler sonucu yeni bir mal veya hizmet meydana getirme, istihsal, tüketim karşıtı
-
[isim]
Belirli faaliyet ve işlemler sonucu yeni bir mal veya hizmet meydana getirme, istihsal, tüketim karşıtı
- GAYRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çalışma, çaba, çalışma isteği
- "Arkadaşlarına yardımcı olmak arzu ve gayreti onu acıklı bir duruma düşürüyordu." (Mahmut Yesari)
- "Gayret dayıya düştü; bu işe sen el atmazsan olmayacak."
- "Eh, dedi, elimizden geldiği kadar gayret ederiz." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Azar azar fakat ısrarlı bir gayret göstermeye başladı." (Peyami Safa)
-
Koruma, esirgeme, kayırma duygusu
- "Hemşehrilik gayreti."
-
Kutsal sayılan şeylere yabancıların saldırmasını görmekten doğan dayanamama duygusu
-
[isim]
Çalışma, çaba, çalışma isteği
- SEYRET
-
-
beklenmedik bir şey olacağını anlatan bir söz
- "Kitapçı vitrinlerinde kendi eserlerini gördükçe durup hayran hayran seyrediyor." (Haldun Taner)
- "Sen şimdi curcunayı seyret!"
-
beklenmedik bir şey olacağını anlatan bir söz
- HASRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Özlem
- "Vatan ve kardeş hasretini birbirimizde gideriyoruz." (Haldun Taner)
- "Ada'ya gelince İstanbul'u özler ve oraya gidince Ada'ya hasret çekerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Sonra ver elini ana baba ocağı. Hem hasret giderecektim hem de ruhumla dinlenecektim." (Cahit Uçuk)
- "Ben dört sene onun hasretini çektim." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Özlem
- KRETON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir tür keten, patiska veya basma
-
[isim]
Bir tür keten, patiska veya basma
- ÜRETME
-
-
[isim]
Üretmek işi veya durumu, çoğaltma
-
[isim]
Üretmek işi veya durumu, çoğaltma
- ÜRETİŞ
-
-
[isim]
Üretme işi ve biçimi
-
[isim]
Üretme işi ve biçimi
- HAZRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan
- "Hazreti Ali. Hazreti Fatma."
-
Adı söylenmeyen bir kimseden söz edilirken kullanılan bir söz
- "Bilen bilir, kolay okunan yazar değildir, hazret." (Refik Erduran)
-
Kullanıldığında bir kişinin küçümsendiğini anlatan bir söz
-
[ünlem]
Genellikle erkekler arasında senli benli konuşmada kullanılan bir seslenme sözü
- "Hazret! Şu kitabı uzatır mısın?"
-
[isim]
Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan