İçinde oyma olan 20 kelime var. İçerisinde OYMA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında oyma olan kelimeler listesine ya da Sonu oyma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
BEKLEYEKOYMAK
BEKLEYEKOYMA
DOYMAMAZLIK
ALIKOYMAK, DOYMAZLIK, OYMACILIK, OYMAKBAŞI
ALIKOYMA, GÜROYMAK
DOYMAK, DOYMAZ, KOYMAK, OYMACI, OYMALI, SOYMAK
DOYMA, KOYMA, OYMAK, SOYMA
OYMA
A M O Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
MAYO, OYMA, YOMA
3 Harfli Kelimeler
OMA, OYA, YOM
2 Harfli Kelimeler
AM, AY, MA, OM, OY, YA, YO
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BEKLEYEKOYMAK
-
-
[nsz]
Beklemesini sürdürmek
-
[nsz]
Beklemesini sürdürmek
- BEKLEYEKOYMA
-
-
[isim]
Bekleyekoymak işi
-
[isim]
Bekleyekoymak işi
- DOYMAMAZLIK
- ...
- DOYMAZLIK
-
-
[isim]
Açgözlülük
-
[isim]
Açgözlülük
- OYMAKBAŞI
-
-
[isim]
Oymakların lideri, önde geleni
-
İzcilikte küçük birliklerin başı
-
[isim]
Oymakların lideri, önde geleni
- ALIKOYMAK
-
-
[-i]
Bir süre için bir yerde tutmak
- "Arkadaşım beni yemeğe alıkoydu."
-
[-den]
Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak
- "Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit'ten bahsediyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ayırıp saklamak
- "Bu kitabı sizin için alıkoydum."
-
[-den]
Yoksun bırakmak
- "İlk iki karım beni dalmış olduğum macera âleminden bir adım alıkoymamıştılar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[-i]
Mâni olmak, engel olmak
- "İki güne yakın bir zaman yalnız su vererek oradan oraya koşturulmuş hayvanı, hangi kuvvet ağzına yanaşmış yiyeceği kapmaktan alıkoyar?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-i]
Bir süre için bir yerde tutmak
- OYMACILIK
-
-
[isim]
Oyma yapma sanatı
-
[isim]
Oyma yapma sanatı
- GÜROYMAK
- ...
- ALIKOYMA
-
-
[isim]
Alıkoymak işi
-
[isim]
Alıkoymak işi
- DOYMAZ
-
-
[sıfat]
Açgözlü
- "Hani vatandaşlarımız da güç, ele avuca sığmaz, kanmaz, doymaz insanlar olsa bari!" (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Açgözlü
- OYMALI
-
-
[sıfat]
Oymaları bulunan, oymalarla süslenmiş olan
- "Anasını yanındaki oymalı, yaldızlı kanepeye oturttu." (Reşat Enis)
-
[sıfat]
Oymaları bulunan, oymalarla süslenmiş olan
- OYMACI
-
-
[isim]
Oyma işleri yapan sanatçı, hakkâk
-
[isim]
Oyma işleri yapan sanatçı, hakkâk
- SOYMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar vb.ni çıkarmak
- "Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu." (Aka Gündüz)
- "Şimdi bu herifi soyduk soğana çevirdik, değil mi?" (Ahmet Mithat)
-
Birinin giysilerini çıkarmak
- "Yaralıyı soyuyor ve ilk tedaviye başlıyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birinin üstünde, yanında veya bir yerde bulunan şeyleri çalarak alıp götürmek
- "Hariçten ortak hırsızlar bulup evimizi soymaya kalkar." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar vb.ni çıkarmak
- KOYMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek
- "Öteki elini doktorun omzuna koydu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gündüz olsun gece olsun, iki dakikalık bir fırsat buldu mu Allaha ısmarladık, sütnineyi koydunsa bul!" (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak
- "Bu işe kimi koyacağız?"
-
Bırakmak
- "İçeri kimseyi koymuyorlar."
-
Katmak, eklemek
- "Mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir." (Salâh Birsel)
-
İmza, tarih, adres yazmak
-
Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak
- "Orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[nsz]
Etkilemek, dokunmak
- "Bu söz ona çok koymuş."
-
Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak
- "Giderlerini iki ay içinde yerine koydu." (Necati Cumalı)
-
Bırakmak, terk etmek
-
[-i]
Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek
- DOYMAK
-
-
[nsz]
İsteği kalmayıncaya kadar yemek, açlığı kalmamak
- "Ben biraz zeytin, biraz patates, biraz da yemişle doyarım." (Burhan Felek)
-
[-e]
Bir gereksinimini yeteri kadar karşılamak
- "Toprak suya doydu."
-
Yeter bulmak, kanmak, tatmin olmak
- "Dünyanın parasını kazandı, hâlâ doymadı."
-
[nsz]
İsteği kalmayıncaya kadar yemek, açlığı kalmamak
- KOYMA
-
-
[isim]
Koymak işi
-
[isim]
Koymak işi
- SOYMA
-
-
[isim]
Soymak işi
-
[isim]
Soymak işi
- OYMAK
-
-
[-i]
Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak
- "Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi." (Samiha Ayverdi)
-
Kumaş vb.ni girintili bir biçimde kesmek
- "Gömleğin yakasını ve koltuğunu biraz oydu."
-
Bıçaklayarak yaralamak
-
Kazıklamak
-
[-i]
Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak
- DOYMA
-
-
[isim]
Doymak işi
-
Yeğinliği gittikçe artırılan bir manyetik alanın içindeki bir çelik çubuğun alabileceği en çok manyetizmayı almış olması
- "Tungstenli iyi bir çelik 15000 gauss miktarında manyetizma ile doyma durumuna gelir."
-
Bir gazın, belli bir sıcaklıkta o sıcaklığa özgü olan en büyük basınç altında bulunması
-
Bir sıvının içinde belli bir cisimden eriyebilecek en çok miktarın erimiş bulunması, işba
-
[isim]
Doymak işi
- OYMA
-
-
[isim]
Oymak işi
-
Bir nesnenin yüzeyini özel araçlarla oyarak veya delerek türlü biçimler verme
-
Ağaç yongası
- "Gürgen dibine vardım / Oyma alırım oyma." (Halk türküsü)
-
Oyularak yapılan süsleme
- "Boyalı ve kabarık oymaları birer çiçek demetini hatırlatan bir yalı vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Oyularak yapılmış
- "Abanoz oyma bastonuna dayanarak gelip salonda kendi koltuğuna oturuyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Oymak işi