İçinde ol olan 6 harfli 118 kelime var. İçerisinde OL bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ol olan kelimeler listesine ya da Sonu ol ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALVEOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Torba biçiminde küçük boşluk veya genişlemiş kısım
-
Akciğerde bronşçukların bittiği bölümde minik kese biçimindeki boşlukların son ucu
-
[isim]
Torba biçiminde küçük boşluk veya genişlemiş kısım
- ŞOROLO
-
-
[isim]
Kadınlaşmış, kadın kılığına girmiş olan ve ahlak dışı ilişkiler için kullanılan erkek
-
[isim]
Kadınlaşmış, kadın kılığına girmiş olan ve ahlak dışı ilişkiler için kullanılan erkek
- ŞOKOLA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çikolata, şeker, su veya sütle yapılan sıcak içecek
-
[isim]
Çikolata, şeker, su veya sütle yapılan sıcak içecek
- OLANAK
-
-
[isim]
Yararlanılan uygun şart veya durum, imkân
- "Zamanını istediği gibi tasarruf etme olanağı elindedir." (Haldun Taner)
-
[isim]
Yararlanılan uygun şart veya durum, imkân
- SOLUMA
-
-
[isim]
Solumak işi
-
[isim]
Solumak işi
- EMBOLİ
- ...
- STEROL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hayvanlarda, bitkilerde ve D vitamininde bulunan, genellikle karbon atomlarından oluşan, alkol niteliğinde organik bir madde
-
[isim]
Hayvanlarda, bitkilerde ve D vitamininde bulunan, genellikle karbon atomlarından oluşan, alkol niteliğinde organik bir madde
- GONDOL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genellikle Venedik'te kullanılan, ayakta, kıç tarafta tek kürekle yürütülen, 10 m uzunluğunda, yassı ve iki başı yukarıya kıvrık kayık
-
Genellikle söz ve nişanlarda kız tarafına içine şeker, çikolata vb. konularak armağan olarak verilen, kesme cam veya gümüşten, yayvan, kayık biçiminde tabak
-
[isim]
Genellikle Venedik'te kullanılan, ayakta, kıç tarafta tek kürekle yürütülen, 10 m uzunluğunda, yassı ve iki başı yukarıya kıvrık kayık
- OLİVİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sarımsı yeşil renkli, cam parıltılı, magnezyum ve demirli silikat, peridot
-
[isim]
Sarımsı yeşil renkli, cam parıltılı, magnezyum ve demirli silikat, peridot
- SUYOLU
-
-
[isim]
Sutaşı
-
[isim]
Sutaşı
- ÖNOLOG
- ...
- DOLAYI
-
-
[sıfat]
Çevrede, etrafta bulunan
- "Atlar koşacak. Pehlivanlar güreşecek. Şehirden, dolayı köylerden çağrılanlar geliyorlar." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Ötürü
- "Daha dün bu sözümden dolayı okşuyorlardı." (Refik Halit Karay)
-
[sıfat]
Çevrede, etrafta bulunan
- OLEFİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Etilen gibi yapısına başka bir öge veya kök sokulabilen, karbonlu hidrojenlerin genel adı
-
[isim]
Etilen gibi yapısına başka bir öge veya kök sokulabilen, karbonlu hidrojenlerin genel adı
- OLAYCI
- ...
- JİGOLO
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Geçimi yaşlı ve zengin bir kadın tarafından sağlanan genç, erkek sevgili, tokmakçı
-
[isim]
Geçimi yaşlı ve zengin bir kadın tarafından sağlanan genç, erkek sevgili, tokmakçı
- KOLERA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık
- "O sene Hicaz'da şiddetli bir kolera vardı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Şiddetli ishal ve kusmalarla kendini gösteren, çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık
- DOLGUN
-
-
[sıfat]
Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış
- "Dolgun yastık."
-
Şişmana yakın, balıketinde
- "Dolgun karnını güçlükle taşıyan genç bir kadın gelip oturdu." (Burhan Felek)
-
Çok, bol, fazla, yüksek (ücret, para vb.)
- "İlk işi babasını memnun etmek için ona dolgun bir maaşa geçtiğini yazmak olmuş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Öfke, kızgınlık, kırgınlık vb. duygularla dolu
- "Müftüye karşı adamakıllı dolgundu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Birbirine uyan, uyum gösteren
- "Atasözleri, çoğu zaman dolgun kafiyelere yaslanıyorlar." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[sıfat]
Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış
- SOLMAK
-
-
[nsz]
Rengini yitirmek, rengi uçmak
- "Sen, yüzü beyaz güller gibi solan / Adın ve senin?" (Turan Oflazoğlu)
-
Tazeliğini, diriliğini veya parlaklığını yitirmek
- "Kuşlar ağlıyor, çiçekler soluyor, yapraklar dökülüyor, ufuklar kararıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Rengini yitirmek, rengi uçmak
- ANGOLA
- ...
- GOLSÜZ
-
-
[sıfat]
Golü olmayan
-
[sıfat]
Golü olmayan