İçinde oku olan 7 harfli 32 kelime var. İçerisinde OKU bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında oku olan kelimeler listesine ya da Sonu oku ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
K O U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
OK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SOKULUŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Sokulma işi veya biçimi
                    
                    - "Hepsinin bir sokuluşu ve birbirini sevişi vardı ki." (Halide Edip Adıvar)
 
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sokulma işi veya biçimi
                    
                    
- SOKUŞMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Sokuşmak işi veya durumu
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sokuşmak işi veya durumu
                    
                    
- DOKUTMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dokutmak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dokutmak işi
                    
                    
- DOKUYUŞ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dokuma işi veya biçimi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dokuma işi veya biçimi
                    
                    
- DOKUSUZ
- 
    - 
                        [sıfat]
                    
                        Dokusu olmayan
                    
                    
 
- 
                        [sıfat]
                    
                        Dokusu olmayan
                    
                    
- DOKUNMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Dokunmak (I) işi, temas
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Dokunmak (I) işi, temas
                    
                    
- DOKUNAÇ
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Birçok omurgasız hayvanın başında bulunan, dokunmaya, tutmaya yarayan hareketli uzantı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Birçok omurgasız hayvanın başında bulunan, dokunmaya, tutmaya yarayan hareketli uzantı
                    
                    
- OKUNMAK
- 
    - 
                        [nsz]
                    
                        Okuma işine konu olmak
                    
                    - "Sokak kapısını çalarken akşam ezanı okunuyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
 
- 
                    
                        Okunulmak
                    
                    
- 
                    
                        Belli olmak, açıkça görünmek
                    
                    - "Bütün söyleyecekleri yüzünden okunuyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
 
- 
                    
                        Davet edilmek, çağrılmak
                    
                    
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Okuma işine konu olmak
                    
                    
- İLKOKUL
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Zorunlu öğrenim çağındaki kız ve erkek çocuklarının temel eğitim ve öğretimini sağlamak için devletçe açılan veya açılmasına izin verilen beş yıllık okul, iptidai, iptidai mektep
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Zorunlu öğrenim çağındaki kız ve erkek çocuklarının temel eğitim ve öğretimini sağlamak için devletçe açılan veya açılmasına izin verilen beş yıllık okul, iptidai, iptidai mektep
                    
                    
- KOKUTMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kokutmak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kokutmak işi
                    
                    
- DOKUNUM
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Çevremizdeki nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derimiz aracılığıyla bildiren duyarlık yeteneği, lamise
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Çevremizdeki nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derimiz aracılığıyla bildiren duyarlık yeteneği, lamise
                    
                    
- FOKURTU
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Sıvılar fokurdarken çıkan ses
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Sıvılar fokurdarken çıkan ses
                    
                    
- DOKUNCA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kötülüğe yol açan, sağlığı bozan şey
                    
                    - "Yangın çıkıp da okul büyük ölçüde dokunca görünce Galatasaray Lisesi buraya taşınmıştır." (Salâh Birsel)
 
- 
                    
                        Zarar
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kötülüğe yol açan, sağlığı bozan şey
                    
                    
- YOKUŞÇU
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Özellikle tepe ve yamaçlı yollarda başarılı olan bisiklet yarışçısı
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Özellikle tepe ve yamaçlı yollarda başarılı olan bisiklet yarışçısı
                    
                    
- TOKUŞMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Tokuşmak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tokuşmak işi
                    
                    
- KOKUŞMA
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Kokuşmak işi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Kokuşmak işi
                    
                    
- TOKURTU
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Tokurdama sesi
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Tokurdama sesi
                    
                    
- OKUTMAK
- 
    - 
                        [-i]
                    
                        Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
                    
                    
- 
                        [nsz]
                    
                        Okuma işini yaptırmak
                    
                    - "Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
 
- 
                        [nsz]
                    
                        Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek
                    
                    - "Lisede İngilizce okutuyor."
 
- 
                    
                        Satarak elinden çıkarmak
                    
                    - "Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut! dedi." (Sait Faik Abasıyanık)
 
 
- 
                        [-i]
                    
                        Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
                    
                    
- OKUTMAN
- 
    - 
                        [isim]
                    
                        Üniversitede yabancı dil, Türkçe ve inkılap tarihi gibi ortak, zorunlu dersleri öğretmek için görevlendirilen, uygulamalı çalışmaları yöneten öğretim elemanı, lektör
                    
                    
 
- 
                        [isim]
                    
                        Üniversitede yabancı dil, Türkçe ve inkılap tarihi gibi ortak, zorunlu dersleri öğretmek için görevlendirilen, uygulamalı çalışmaları yöneten öğretim elemanı, lektör
                    
                    
- KOKUŞUK
- 
    - 
                    
                        Kokuşmuş, bozulmuş olan, müteaffin
                    
                    
- 
                    
                        Kokmuş
                    
                    
 
- 
                    
                        Kokuşmuş, bozulmuş olan, müteaffin
                    
                    
