İçinde o olan 3 harfli 107 kelime var. İçerisinde O harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında o harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu o harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

TOY

  1. [sıfat] Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan, çaylak
    • "Meslektaşlarım, kim bilir, beni ne kadar bilgisiz ve toy bulacaklardı?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

COP

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kalın, kısa değnek
  2. Polislerin kullandığı genellikle lastikten yapılan sopa

LOT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Tutam (II)

OHA

  1. [ünlem] Büyükbaş hayvanları durdurmak için kullanılan bir seslenme sözü
  2. Kaba ve yakışıksız bir davranışta bulunan kişilere karşı kullanılan söz

OTO
...
LOŞ

  1. [sıfat] Yeterince aydınlık olmayan, yarı karanlık, az ışık alan
    • "İçeriye doğru gittiler, loş bir köşede, küçük bir masaya yerleştiler." (Halide Edip Adıvar)
  2. Az aydınlatan (ışık)

OYA

  1. [isim] Genellikle ipek ibrişim kullanarak iğne, mekik, tığ veya firkete ile yapılan ince dantel
    • "Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler." (Sait Faik Abasıyanık)

KOF

  1. [sıfat] Kuruyarak veya çürüyerek içi boşalmış olan
    • "Kof ceviz."
  2. Boş, değersiz, bilgisiz, yetkisiz (kimse)
    • "Bunlar medeni milletlerin lügat kitaplarına süs olsun diye yazılmış fantazyalı kof lakırtılardır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
  3. Güçsüz, dermansız
    • "Kof adam."

EGO

Kelime Kökeni : Latince

  1. [isim] Ben (III)
    • "Örnek devlet adamı bence egosunun aleyhine özveride bulunabilen adamdır." (Haldun Taner)

NOT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı
    • "Kitaplardan birinin kenarına bir not yazmışsın." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Not alıyorum, Türkçeye mısra mısra hemen tercüme ediyorum." (Refik Halit Karay)
    • "Cevdet Paşa tezkeresine şöyle bir not düşmek zorunda kalır." (Salâh Birsel)
    • "Bunu not edin de unutmayın."
  2. Okullarda öğrencinin dersle ilgili bilgi ve beceri düzeyini göstermek üzere öğretmenlerce verilen sayı, derece
  3. Bir şeyin niteliği üzerine edinilen kanı

KOY

  1. [isim] Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu küçük körfez
    • "Sandalını Kaşık Adası'nın bir küçük koyuna çekti." (Sait Faik Abasıyanık)

LOĞ

  1. [isim] Yollarda, toprak damlarda yeri bastırmak veya tarlalarda toprağı ezmek için gezdirilen taş silindir

BOZ

  1. [isim] Açık toprak rengi
  2. Kül rengi, gri
  3. [sıfat] Bu renklerde olan
  4. [sıfat] Açılmamış, sürülmemiş (toprak)

HOŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren
    • "Hoş bir ses."
    • "Arkadaşlarının birçok yolsuzluklarını, uygunsuzluklarını hoş görmeye mecburdur." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "İhtiyar adam, bu şaka çok hoşuna gitmiş gibi güldü." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. [zarf] Bununla birlikte
    • "Hoş, benim de evlenmeye pek niyetim yok ya." (Halide Edip Adıvar)
  3. [zarf] Beğenilen, duyguları okşayan bir biçimde

ŞOV

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Genellikle şarkı, dans vb. eğlence türlerinin yer aldığı gösteri

TOL

  1. [isim] Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb. şey
  2. Yayla veya bahçe kulübesi
  3. Küçük köy
    • "Bu demir yolu, bu yana gidersen derenin boyuna alır, iner Kara Hasan toluna." (Memduh Şevket Esendal)

TOR

  1. [isim] Sık gözlü ağ

ZOR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Sıkıntı, güçlük, rahatsızlık
    • "Onun için hiçbir zorum, sıkıntım yokmuş gibi ara sıra denize taşlarımı atmakta devam ederek hızlı hızlı yürüdüm." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Ama, sevdiğimiz insanın acı çekmesini seyretmek, ölüm acısından çok daha zor gelmiştir bana." (Kemal Tahir)
    • "Bizim anlayacağımız, bu memleketin iki tek zoru var. Biri okul, öteki de yol." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Onları susmak zorunda bırakmanın sıkıntısını duyuyorum." (Necati Cumalı)
  2. Yüküm, mecburiyet
    • "Artık kızının evinde kalışının zordan olduğunu biliyordu." (Necati Cumalı)
  3. Baskı
    • "Hocaların zoru ile çıkarılmış olan bu kanun yürümedi." (Memduh Şevket Esendal)
  4. [sıfat] Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay karşıtı
    • "Sabır güzel, faydalı; fakat zor şeydir." (Burhan Felek)
  5. [zarf] Güçlükle, zorla
    • "El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kütlesini zor zapt ediyorlardı." (Haldun Taner)
  6. [ünlem] "Yapamazsın" anlamında kullanılan bir söz

EKO

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yankı

MOL
...
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü